Koltuğumun altında bir yığın gazete, “Eskisaray Caddesi”nden “Elmacı Pazarı”na doğru koşarken yavaşlardım. İçimi bir sevinç sarardı “Bakır Han”ının önüne gelince.
Şimdi içeriye girecek, taş merdivenleri tırmanacak, Avukat Sabri Haksever’in yazıhanesine girecektim. Kapıda karşılaşacaktı her zaman olduğu gibi gözlerimiz.
“Bugün erkencisin Fevzi ağa...” diyecekti gülümseyerek. Oysa hiç bir zaman daha erken değildir son gidişim öncekilerden oraya.
Cumhuriyet’iyle Ulus’unu çıkartır uzatırdım.
Teşekkür ederdi gülümseyerek.
Az sonra masasına oturup gazetelerinin sütunlarına dalacak olan bu koca avukatı niçin severdi çocuk kalbim, bilmiyorum.
Kimi zamanlar posta gecikirdi. Ben de ister istemez geç götürürdüm onun gazetesini. Postanın geç gelmesi sanki benim kusurummuş gibi ezik girerdim “Bakır Hanı”na.
Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım,
Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?
Çok sevdiğim salatayı bile
Aramaz mı olacaktım?
Ben böyle mi olacaktım?
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta