Cemil Cahit Güzelbey’le Gaziantep’te son buluşup görüştüğümüzde İstanbul’da Milliyet grubunda çalışıyordum. Bana bir görev vermişti. Lütfi Güceylioğlu’nun bastırmak amacıyla alıp İstanbul’a götürdüğü iki kitabı yitmişti. İstanbul’a gidince araştırıp soruşturup bunları bulacaktım.
Daha çocukluk yaşlarımda nerdeyse fanatiği olmuştum Cimcim’in. Kısa adlarından biri buydu Cemil Cahit’in. Bir ikinci mahlası da Emrak’tı. Asıl adını sadece kitaplarında kullandı.
Cemil Ağabey politik yazılarında Cim-Cim mahlasını kullanırdı. Şiirlerinde ise Emrak olurdu. Ben en çok Emrak’ı severdim. Çünkü şairdi Emrak.
Şiiri yeni bir şiir değildi. Ölçülü uyaklı, aşık şiiriydi yazdıkları. Gerçi 50’li yılların başında pek o kadar da yaygın değildi yeni şiir. Gerçi Nazım Hikmet 40’lı yıllarda tanıştırmıştı şiir severleri serbest şiirle…
Onu “Üç Garipler” izlemişti. Başını Orhan Veli Kanık’ın çektiği “Üç Garipler” şiir akımının öbür iki şairi kimdi? Bugün şiir yazan ve şair olduğunu sanan pek çok şiirbaz ne yazık ki öbür iki Gariplerin kim olduğunu bilmez.
Oysa Türk şiirinin büyük ustalarıdır o iki şair. Birisi Oktay Rıfat Horozcu. Onu yitireli yıllar oldu. İkincisi Melih Cevdet Anday. Anday’ı da geçtiğimiz yıl yitirdik.
1950’nin ikinci yarısında Ankarada, hemşehrimiz Cemil Sait Barlas’ın çıkarttığı Son Havadis Gazetesi’nde bir yenilik ortaya atıldı. Yepyeni bir şiire bayrak açıyordu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Muzafer Erdost. İkinci Yeni Şiir…
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta