BGG 014 Eski Yunandan kalmış bir filozof ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

BGG 014 Eski Yunandan kalmış bir filozof değildi yalnızca Emin Kılıç Kale, o savaşçı bir gaziydi! (Benim Güzel Gazianteplilerim)

Bir zamanlar kentimde güncelliği öne çıkmış çok renkli bir isimdi Doktor Emin Kılıç Kale. Onun ismini öne çıkaranlar ise memleketin tek kurtuluşunu, Ata'ma atfettikleri bir sözü dillerine pelesenk yaparak “komünizmin başını ezmek”te gören, kendileri de bir “izm” yanlısı olmalarına karşın, tüm “izm”lere lanetler savuranlardı.
Bir zamanlar moda olan “nasyonal sosyalizm” yanlısıydılar onlar. Yani aşırı milliyetçi akımdan yanaydılar. “İzm”in Latince’de ”bilim” eki olduğunu bilmeyen ve “Lanet olsun nerede bir izm varsa” diye haykıranlardı onlar.
Oysa Emin Kılıç da bütün felsefeleri ve “izm”lere karşıydı. Emin Kılıç’a göre bütün felsefeler ve “izm”ler birer dedikoduydu. Emin Kılıç’a göre yalnız kendi felsefesi vardı. Eski Yunandan kalmış bir filozof değildi yalnızca Emin Kılıç Kale, o savaşçı, bir gaziydi! Antep harbinde önemli yrarlıklar göstermişti.
Bu bilisizliklerine karşın politik arenalarda en önde onlar vardı, basında en önde onlar vardı. Ağızlarına sakız edindikleri ilk sermayeleri de Doktor Emin Kılıç ile onun öğrencileriydi.
Oysa Emin Kılıç’ın politik yanı ağır basmazdı. Savunmak için söylemiyorum, o komünist bile değildi. Sadece son zamanlar hariç, hep Atatürkçü, ileri görüşlü, cumhuriyetten, laiklikten yana bir düşünürdü.
Hayat Dersleri adını verdiği bir düşün okulu vardı, eski Yunandaki filozofların felsefe okulları gibi. Buraya devam eden öğrencileri cehaletin pençesinden kurtarıp yurda, ulusa yararlı insanlara dönüştürmekti amacı.
Uzunca bir süre başardı bunu. Ama yaşlılığına doğru ne yazık ki o da 12 Mart ve 12 Eylül yana tavır aldı bağımsızlık savaşımı veren ve bu uğurda şehit düşen gençleri ağzına bile almadı
Onu ilk tanıdığımda yine babamın gazete bayisinde, abone gazetelerimizi dağıtan bir çocuk çıraktım. On iki yaşlarımda filan olmalıyım.
Doktorun Karagöz Caddesinde, şimdiki Ziraat Bankası Suburcu Şubesinin üstünde bir muayenehanesi vardı. Birinci kattaydı muayenehanesi. CHP’nin yayın organı olan Ulus Gazetesini okurdu. Genellikle öğlen saatlerinde götürürdüm gazetesini.
Gazeteyi her götürüşümde çocukça gülerdim kıkır kıkır. Gülüşlerimi duymazdı o. Çünkü uyuyor olurdu. Yıkanmış bembeyaz, tertemiz, tırnakları kesilmiş kocaman çıplak ayaklarını sehpanın üzerine uzatmış, koltuğunda öğlen şekerlemesi yapardı her gün.
Dr. Emin Kılıç, Hayri Balta’nın da öne çıkmasıyla ilgimi çekti daha çok. Sonraki yıllarda. İlk gençliğim dönemimde, yerel basın sadece Emin Kılıç’a saldırmıyor, Hayri Balta’yı da kamuoyunca zedelemeye, dahası ekmeğiyle oynayarak ekonomik açıdan yok etmeye çalışıyordu.
Oysa yoksul bir Tabak çocuğuydu Balta. Allebencilikten bıkmış, adam olmaya karar vermişti. O yüzden devam ediyordu Hayat Derslerine. Büyük ölçüde de başarmıştı bunu. Elinden bıçağını atmış, içkiyi, sigarayı, kavga etmeyi bırakmış, adam gibi adam olma savaşına girişmişti. Çok büyük ölçüde de başarmaya başlamıştı bunu.
Kim bilir belki de ben Hayat Derslerinden, filozof hocasından çok kendisini merak ettiğim için gitmişimdir Amerikan Hastanesi yokuşundaki o Hayat Dersleri Okulu’na ilk ve son kez.
Neden ilk ve son kez? Açıklamalıyım.
Burada bilisiz olduklarının bilisine varan gönüllü gençler bilgilendirilmekteydi. Onlara “ellerine, dillerine, bellerine sahip olmaları” öğretiliyordu. Onların sigaradan, içkiden, kavgadan dolayısıyla vur-kırdan uzaklaşmaları öğretiliyordu. Ney’in kamışından akıtılan müzikle onlara ruhlarını arıtmaları öğretiliyordu. Onlara cumhuriyetçi, laik, çağdaş, ileri düşünceli insanlar olmaları yolunda öğreti veriliyordu.
Benim bütün bunlara ihtiyacım yoktu. Çünkü ben o yıllarda edebiyat’ın koruyucu kollarında bu güzelliklerin tümüne sahip olmayı öğrenmiştim, öğrenmeyi sürdürüyordum.
Benim okulum babamın kitapçı dükkanıydı. Ders kitaplarım Cumhuriyet, Ulus Gazeteleri, Varlık Dergisi, Varlık Yayınlarıydı. Öğretmenlerim Yaşar Nabi Nayır, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Orhan Hançerlioğlu, Haldun Taner, Mahmut Makal vb daha sonraları Çetin Altan, Aşık Mahzuni Şerif’ti…
Buna karşın bir yandan da çok merak ediyordum Doktorun “Hayat Dersleri”ni. Buraya gelenlerin nasıl bilgilendirildiklerini…
O yüzden bir yatsı vakti tırmandım Hastane Yokuşunu. Amerikan Hastanesi karşısındaki evin sonuna kadar açık kapısından içeriye girdim. Müzik sesleri kılavuzum oldu. O seslere yöneldim.
Kapalı olmayan bir oda kapısını usulca aralayarak ürkek baktım. Çocukluğumda o koca çıplak ayaklarından tanıdığım doktorun kart sesi çağırdı beni içeriye. Girdim. Bir yer gösterdiler. Oturdum.
“Niye geldin buraya! ” diye suçlar gibi sordu Emin Kılıç bana. Açıkça söyledim merakımdan geldiğimi.
“Kendini tanıt! ” diye buyurdu doktor.
Dedemden başlayıp babamdan sürdürerek kendimde bitirdiğim kısa bir tanıtımımı yaptım. Babamın gençliğindeki Halkevi tiyatroculuğundan, sonraki yıllardaki CHP’liliğinden, benim edebiyat, yazım tutkumdan çok, dedemin savaşkanlığı ilgilendirmişti onu.
“Ooo! ... Demek Gazi Hökkeş Bahrinin torunusun. Eyiii! ..” demiş, sonra sınava çekmişti beni.
“Söyle bakalım, bize komünist diyorlar. Sen ne düşünüyorsun? ”
Önce komünizmin bildiğim kadarıyla bir canavarlık, yandaşlarının da bir öcü olmadığını söylemiştim.
Sonra bunun bir öğreti, işçiden, halktan yana sınıfsal bir yönetim biçimi olduğunu anlatmıştım yine kısaca.
Sağcıların komünizmi Çarlık Rusyası döneminin devamı olarak algıladıklarını, o yüzden Rus-Türk düşmanlığını komünizme mal ettiklerini, Sovyetler Birliği’nin hep Türkiye Cumhuriyetinden yana tavır sergilediğini, Cumhuriyetimizin yapılanma döneminde bize önemli ekonomik katkıları olduğunu bildiğim ve dilimin döndüğü kadarıyla anlatmaya çalıştım.
Daha sonra da “Sizin komünist olup olmamanız beni ilgilendirmiyor. İnsan olmanız ilgilendiriyor” dediğimde üst üste üç kere “aferim” çekti bana.
Kabul sınavını geçmiştim. Tabii ki sonraları devamsızlıktan sınıfta kalacaktım.
Doktor Emin Kılıç Kale’yi gericiler komünist olarak tanımlarken, ileri görüşlü olanlar da Atatürkçü, cumhuriyetçi, laik, çağdaş, ilerici bir insan olduğunu belirtmekle yetinirler.
Oysa doktorun çok çok önemli bir özelliği daha vardı. Kendisi bu konuda hemen hemen hiç şişinmezdi ama o Antep'in olduğu kadar tüm yurdun kurtuluşu için de savaşan bir gaziydi.
Emin Kılıç, Birinci Dünya Savaşı sıralarında Hicazda Nakliye subayıydı. Ardından Suriye ile Lübnan’da piyade subaylığı yapmış, Hayfa’da İngilizlere esir düşmüştü.
Esaretten kurtulan Kılıç Kale bu kez Şam’da Baalbek Piyade Talimgahında üsteğmen olarak görev yaparken, Kurtuluş savaşı başlayınca Antep’e geldi.
Bu dönemde kimilerinin kenti terk ederek köylere ya da Halep’e kaçıp savaştan sonra dönerek kendilerini vatansever ilan etmelerine karşın, onun savaşa katılmak için Antep’e gelmesi çok anlamlıdır.
Antep’e gelir gelmez kendisine hemen şehir içinde bölük ve mıntıka komutanlıkları verildi. Geçici ateşkesten sonra ise kent dışında 25. Alay, 3. Bölük Komutanı olarak görev yaptı. Savaşta yararlıklar gösterdi.
Emin Kılıç Kale Antep’in kurtuluşundan sonra da ülkenin kurtuluşu için savaşmayı sürdürmüş, 25. Alay Ağırlık Komitanı olarak Sakarya Savaşında görev almıştır. Bundan sonra 4. Tümen Nakliye Taburu Komutan Yaveri olarak Afyon Dumlupınar Savaşlarına katılmıştır. Daha sonra da İskenderun’da yüzbaşı olarak da orduda görev almıştır.
Onun, kentimizin ve yurdumuzun kurtuluşu için verdiği savaşımlarıyla ilgili bu kısa bilgileri, Ali Nadi Ünler’in Gaziantep Savunması’ndan alıntıladım. Aslında Doktorun yurtseverliği ve yaşam öyküsü bunca az satırlara sığamayacak denli büyüktür.
Ne var ki, onurlu adını; 1995’te ölen büyük oğlu Polat Kale’den sonra şu an yaşamakta olan, oğulları, babalarının yaşamını kitaplaştıracak bir girişimde bulunmamışlardır. Haydi kitap yazmadılar diyelim, hiç değilse babalarıyla ilgili daha ayrıntılı bir belge oluşturabilirlerdi. Bunu da buradan kendilerine seslenerek anımsatayım, dedim.
Bu işi www.hayribalta.cjb.net adresli Sitesinde öğrencilerinden Av. Hayri Balta yapmak istemiş ve hatta Hayri Balta anılarının 2. bölümünde Hocasını kısmen anlatmıştır. Daha sonraları Hayri Balta, nedense, sitesindeki bu bölümü tümden kaldırmıştır.
Sonraki kusurlarına rağmen “yiğidi öldür, hakkını inkar etme” atasözümüze uyarak sana görül borcumuz olduğunu söylemek isterim Sevgili Emin Kılıç Kale. Toprağın bol ola.

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 25.6.2009 02:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç