Sakar Ökkeşle Araptarlı Hasan
Antep Harbi’nde sadece büyükler savaşmadı. Kücük çocuklar da kendilerinden beklenmeyen yiğitlikler gösterdi. Kimi şehit oldu, kimi gazi…
İşte onlardan biri de Zekeriya Doğan.
Küçük Zekeriya, ölümden korkmayacak kadar yavuz bir çocuktu. Durmadan Heyeti Merkeziye’ye gidiyordu:
“Beni askere alın…”
“Beni çete yapın…”
“Bana silah verin…”
“Ben de savaşacağım…” diye ısrar ediyordu.
Onun bu ıslarlarından bıkan Heyeti Merkeziye Reisi, çocuklardan oluşan bir ekip kurdu. Bu ekibin görevi siper kazmaktı. İçlerinde Zekeriya’nın da olduğu ekip ilk kez Kozanlı Bölgesi’nde görevlendirildiler.
Çocuklar kendilerine verilen kazmalarla, küreklerle işe koyuldular. Kazmaların, küreklerin sapı kendi boylarından daha uzundu. Ama onlar buna aldırmıyorlardı.
Durmadan kazıyorlardı. Çünkü kazılan bu siperler babalarının, amcalarının, ağabeylerinİn, düşman ateşine karşı korunakları olacaktı.
Onlara uyarılara uymaları sıkı sıkıya tembih ediliyordu. Düşman ateşe başlayınca:
“Yat! ” komutu geliyordu. Çocuklar kendilerini kazdıkları Siperlerin içine atıyorlardı.
“Kalk! ” deyince ateş sona ermiş demekti. Yeniden işlerine koyuluyorlardı.
Bu iş çocuklara oyun gibi gelmeye başlamıştı. O yüzden de büyük bir zevkle yapıyorlardı siper kazma işini.
Siper kazma işe keyifliydi ama Zekeriya’nın aklı fikri yine de savaştaydı. O, düşmana kurşun atmak, onları yok etmek istiyordu. Ancak “daha bunun zamanının gelmediği” söyleniyordu kendisine.
Antep’teki cephelerin içinde en çok zayiat verdiğimiz yer Çınarlı Cephesi’ydi. Orası sanki bir ölüm tuzağıydı bizimkiler için.
Burada görevlendirilen pek çok savaşçımız şehit olmuştu. O yüzden aslında o bölgede kimsenin savaşmak istememesi gerekirdi.
Oysa aksine herkes oraya gidip düşmana karşı savaşmak için can atıyordu.
Çınarlı Cephesi’ne savaşmaya en çok heves edenlerden biri de Zekeriya çocuktu. Onu bu cepheye göndermeye hiç bir zaman kıyamadı Heyeti Merkeziye.
Çınarlı Cephesi yakınlarında düşmanın bir un fabrikası vardı. Buranın imha edilmesi gerekiyordu. Ne var ki o iş için kim görevlendirildiyse şehit oldu.
Savaşmak için küçük Zekeriya’ya son kez bir fırsat daha çıktı. Bu un fabrikasını havaya uçurmak için gönüllü aranıyordu. Bizimki büyüklerden önce öne attı kendini.
Onun bu yiğitliğine gururla gülümsemekten kendini alamadı Heyeti Merkeziye Reisi Özdemir bey.
“Bu iş çocuk işi değil, büyüklerden gönüllü arıyorum…” diye konuştu.
Bir de bakarsınız ne ne görürsünüz. Oradaki savaşçıların hepsi birden gönüllü olarak ortaya çıkmışlar…
Hele bir Araptarlı Hasan vardı, gözünü budaktan esirgemezdi.
“Biz pusup kalacağız da ölüme çocuklarımızı mı göndereceğiz Reisim! ” diye konuştu.
Onun can arkadaşı Sakar Ökkeş sözünü tamamladı.
“Biz ne güne duruyoruz? Kimseye kaptırmayız bu işin ödülünü! ..”
Canım kahramanlarımız! Onların “ödül” dedikleri de şehitlik mertebesiydi.
Bu kahraman ikiliyi kırmadı Reis.
“Tamam, bu işle sizi görevlendirdim,” dedi. Sonra kendilerini alıp karargâha götürdü. Orada işi nasıl yapacaklarını anlatacaktı.
Sakar Ökkeş ile Araptarlı Hasan yapacakları işin aytrıntısını iyice öğrendikten sonra ertesi gün sabah ezanından sonra yola çıktılar. Un fabrikasını tahrip için kendilerine verilen cephaneleri kuşanmışlardı.
Düşmana görünmemek için sürüne sürüne, ağır ağır ilerlemeye başladılar. Araptarlı biraz ivencenlik gösterse, Sakar onu uyarıyordu.
“Delirdin mi sen ağam! Sessiz ol. Bizi fark etmelerini mi istiyorsun? Acele giden ecele gider. Öleceğimize değil, işi başaramadığımıza yanarım sonra…”
“Haklısın Sakar…” diyordu Araptarlı. Daha az heyecanlı davranmaya çalışıyordu. Kocaman gövdesini daha yavaş sürüyordu düşman hedefine doğru.
Az sonra Sakar Ökkeş bir çıtırdı koparıyordu.
Bu sefer alevlenmek sırası Araptarlı’ya geliyordu.
Sonunda düşmana fark edilmeden un fabrikanın dibine ulaşmayı başardı iki yiğit.
Araptarlı Hasan bombayı fabrikanın temeline yerleştirdi. Bununla da yetinmediler. Bir sürü de barut koydular bombanın yanına. Sakar Ökkeş’in elinde tutuşturup, bombayı patlatacakları paçavra var.
Çakmağı yakıp tutuşturacaklar paçavrayı ama ikisi tartışıp duruyor fısır fısır.
“Ben savuş, paçavrayı ben tutuşturacağım. Ölürsek ikimiz birden ölmeyelim.”
“Hayır, asıl sen uzaklaş. Bu şerefi ben kazanmak istiyorum.”
“Neden sen kazanacakmışsın? ”
“İkimiz birden mı kazanalım ya? ...”
O zamanlar ne kibrit vardı, ne bugün kullandığımız çakmaklar… Ateş yakabilmek için çakmak taşı, demir ve kav kullanılırdı. Bu üçü ateş yapacak biçimde dizayn edilmişti.
Bir iki çakmadan sonra kav ateş aldı. Onu çapuda üfleyip alev yapan Ökkeş, çapudu bombanın yanındaki barutların üstüne fırlattı.
Bunu yapan yapmaz ikisi de kendilerini hızla Bokluakar’ın suyuna bırakıverdi.
O zamanlar adı Bokluakar olan su, şimdiki Gaziantep Lisesi’nin arkasında bulunan Zerdalilik Bölgesinden çıkıp Kırkayak yöresini dolaşarak Çınarlıdan Alleben Deresi’ne dökülürdü. Suyu da az buz su değildi hani.
Bu nedenle bizim iki fedai kendilerini oaya atar atmaz suyun içine gömülüverdiler.
İyi ki de gömülüvermişler, zira aynı anda, düşman işin ayırımına varıp yaylım ateşe başlamış bulunuyordu. Düşman, yerleşke olarak kullandığı şimdiki Öğretmenevi’nin önünde bulunan eski Ermeni Kilisesi’nden ateş etmekteydi.
Sakar Ökkeş’le Araptarlı Hasan, Bokluakarın suyu içinde sürüne sürüne Alleben’e kadar indiler. Kendilerini allebenin suyuna bıraktılar. Artık tehlike sona ermişti. Yüzerek karşıya geçtiler.
Kkarşıya çıkar çıkmaz Araptarlı glerek konuştu:
“Ne haber Ökkeş, şehit olamadın…”
“Ben olamadıysam sen de olamadın oğlum…” dedi Sakar Ökkeş. “Demek ki yurdumuza daha çok hizmet görevimiz var.”
İki arkadaş gülüşerek radan iyice uzaklaştılar. Arada bir durup gururla eserlerine bakıyorlardı. Eserleri elbette ki kundakladıkları, düşmanın un fabrikasıydı.
O gece yangın sabaha kadar sürdü. Düşman un fabrikalarındaki yangını söndüremedi. Fabrika yanıp kül oldu. Sonraki günlerde de ekmek edinme konusunda epeyce zahmet çektiler.
Düşmanın bu zahmetini düşündükçe Antepliler için için seviniyordu.
“Biraz da siz anlayın bakalım ekmeksiz yaşamak neymiş alçaklar…”
“Bize acı zerdali çekirdeği unundan yapılmış ekmeği bile çok görmüştünüz! ”
Kayıt Tarihi : 25.6.2009 02:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fevzi Günenç](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/06/25/bgg-009-sakar-okkesle-araptarli-hasan-benim-guzel-gazianteplilerim.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!