A-BGG 003 Bir orduya karşı tek başına: Şahinbey
Şahinbey Gaziantep’imizin bayrak şehididir. Fransızların kente girmesini önlemek için aldığı buyruğu yerine getirebilmek amacıyla koca bir orduya karşı tek başına savaşmış, vatanı uğruna canını seve seve vererek şehit olmuştur.
Yeri yüreklerimizin başıdır.
'Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez.' Diyen bu kahraman bayrak şehidimizin yaşamı, fedâkarlıklarla doludur. Gelecek kuşak için örnektir. İstiklâl Savaşı'nın büyük kahramanlarından olan Şahin Bey, 1877 yılında Gaziantep'de doğdu. Asıl adı Mehmed Said'tir. 1899'de Yemen'e er olarak giden Mehmed Said, Yemen cephesinde gösterdiği kahramanlık üzerine başçavuş oldu. Mehmed Said, 1911'de Trablusgarb harbine gönüllü olarak katıldı, Balkan savaşlarında Çatalca cephesinde savaştı.
Galiçya'da 15. Kolorduda savaşan Mehmed Said, 1917 Ekiminde Sina Cephesinde vazife aldı. Tehlikeli vazifelere gönüllü olarak koşan, vatanperverliği, ahlakı ile dikkatleri üzerinde toplayan Mehmed Said'in rütbesi teğmenliğe yükseltilti. 1918 yılında İngilizlerle Sina cephesinde cereyan eden şiddetli bir muharebe neticesinde esir düştü. Mısır'daki İngiliz esir kampında 1919 Aralık ayı başlarına kadar esir olarak kalan Mehmed Said, ateşkesden sonra serbest bırakıldı.
Şahin Bey, 13 Aralık 1919'da İstanbul'a geldi ve Harbiye Bakanlığına başvurarak görev istedi. Şanlıurfa'nın Birecik ilçesi Askerlik Şubesi Başkanlığına atanan Şahin Bey, kuşatma altındaki Antep'in durumunu görerek Antep'te kalmaya karar verdi. Antep Heyet-i Merkeziyesine başvurarak görev isteyen Şahin Bey, heyetin kendisine Kilis-Antep yolunu kontrol altında tutma vazifesini vermesi üzerine derhal çalışmaya başladı.
Yıllardır evinden, ailesinden, çocuklarından ayrı kalan Şahin Bey, kendisine verilen vatan hizmetinin sorumluluğun yüklendikten sonra derhal görev yerine koştu. Yıllar sonra döndüğü evinde ise ailesi ve çocukları arasında ancak bir gün kalabildi. 1920 yılı Ocak ayı başlarında köyleri dolaşarak vatan uğrauna savaşmanın önemini anlatan Şahin Bey, kısa zamanda 200 fedai topladı.
Kilis-Antep yolu, Antep harbinin kilit noktasıdır. Ne yapılıp edilmeli Fransızların bu yoldan Antep'teki işgal birliklerine yardım ulaştırmalarına engel olunmalıdır. Şahin Bey kendisine haber gönderen Anteplilere şu cevabı vermektedir: 'Müsterih olunuz. Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez! '
5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransızlar, bir türlü Anadolu’nun bu güzel beldesini işgali başaramamaktadır. Kent halkı, sınırlı olanaklarıyla düşmana karşı koymaktadır.
Fransızlar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır. Fakat, o yolu da Şahin Bey bir avuç serdengeçtisiyle tutmuştur.
Şahin Bey ile fedaileri 3 Şubat'ta ve 18 Şubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan eder. Şahin Bey, zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektupta şöyle der: 'Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şehitlerimizin kanı karışıktır... Din için, namus için, özgürlük için ölüme atılmak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir gün evvel topraklarımızdan defolup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza.'
Sürüyle saldıran düşman kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığına düşmüşlerdi. Bu şaşkınlık yerini öfkeye terketmiş ve Antep'e ulaşmak düşman kuvvetleri için bir prestij, meselesi olmuştur.
Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andorya kumandasında yola çıkar. Bu Fransız küvetleri sekiz bin piyade ve iki yüz süvariden oluşmaktaydı. Ayrıca bu Fransız birliğinde, bir batarya top, 16 Ağır makinalı tüfek, çok miktarda otomatik tüfek ve 4 tank mevcuttu. Kahraman Şahin Bey, ancak yüz kişiyi bulan fedâileriyle düşmanın karşısına dikilmişti. 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve Şahin Bey düşmana ağır kayıplar verdirmiştir.
Şahin Bey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevî kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu. Sırtındaki kaputu çıkartıp nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Şahin Bey, her hareketiyle örnek olmaktaydı.
28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen kahramanımız, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeyi tavsiye edenlere şöyle diyordu:
'Düşman buradan geçerse ben Ayıntab'a ne yüzle dönerim, düşman ancak benim vücudum üzerinden geçebilir.'
Çatışmanın 4.günü öğleye doğru Şahin Bey'in yanında 18 kişi kalmıştı. Onların da şehit olmalarından sonra tek başına kalan Şahin Bey, son kurşunu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir. Atacak kurşunu kalmayan Şahin Bey, tüfeğini yere çarparak kırmış ve üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur. Silahsız Şahin Bey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri uzaktan ateş ederek Şahin Bey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleriyle aziz nâşını parça parça etmişlerdir.
28 Mart 1920'de şehit olan Şahin Bey'in ağzından dökülen son söz şu olmuştur. 'Allah'ım vatanımı kurtar, alçak düşman! Gel sen de süngüle' Şahin Bey'in şehadet haberi şehre gelince yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür:
“Şahin'i sorarsan otuz yaşında,
Süngüyle delindi köprü başında.
Çeteler toplanmış ağlar başında.
Uyan şahin uyan gör neler oldu.
Sevgili Ayıntab'a Fransız doldu…”
Şahin Bey, Antep'te istiklal meş'alesini tutuşturmuş, onbinlerce Şahinler, tutuşturulan bu meş'aleyi söndürmemek için vargüçleriyle vuruşmaya koşmuştur. Şahin Bey'in 11 yaşındaki oğlu Hayri de gönüllü olarak savaşa katılmış ve bütün çatışmalarda yer almıştır.
Şşahinbeyin yaşam öyküsünü uzun uzun anlatmayacağım. Onu anlatmaya şairin dizeleri de yeter:
ANTEPLİ ŞAHİN
Ben Antepliyim, Şahin’im ağam.
Mavzer omuzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim.
Yumruklarım memleket kadar büyük.
Hey, hey!
Yine de hey hey!
Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım
Düşman kurşunlarına inat köprü başında
Memleket türküleri çağıracağım.
Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız.
Namusumuz temiz, bayrağımız hür
Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız
Burda erkekçe döğüşür.
Bir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde
Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak
Bayraklar içinde en güzel bayrak
Düşüncem senden yanadır
Hep senden yanadır çektiğim kahır
Bu senın ülkende, senin gölgende
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesın duvaklar
Korkum yok ölümden kâfirden yana
Alacaksa alsın beni şafaklar.
Hey, hey!
Yine de ey hey!
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey.
Bir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa
Çıkmış bir eski savaştan
Türk ün bir karış toprak parçası için
Destanlar yazacağız yeni baştan.
Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini
Çıktı karşıma biri,
Çıktıkça çektim tetiği bismillâhlarla beraber
Vurdum alnından kâfiri.
Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh
Bu kaçıncı ölüdür?
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah
Vurun Antepliler namus günüdür!
Ben Antepliyim Şahin’im ağam
Mavzer omuzuma yük
Ben yumruklarımla dövüşeceğim
Yumruklarım memleket kadar büyük...
YAVUZ BÜLENT BAKİLER
Kayıt Tarihi : 22.6.2009 17:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!