BGG 001 En Büyük Gaziantepli Kemal Atatü ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

BGG 001 En Büyük Gaziantepli Kemal Atatürk (Benim Güzel Gazianteplilerim)

ATATÜRK Diyor ki: “Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler. En eski çağlardan beri tarihi Türk yurtlarında, Türklüğün yüksek varlığını kahramanlıkla tespit etmiş olanlarla şahsen beraber olduğumu beyan etmekten duyduğum zevk ve saadet yücedir.”
“Benim Güzel Gazianteplilerim”in başına almayı düşündüğüm bu yazımda Sevgili Atamızın özgeçmişini yazacak değilim elbette ki. Doğal olarak onun kentimizle, hemşeriliğimizle ilgili yaşadıklarına yer verilmesi önemlidir elbette.
Ancak Mareşal Gazi Kemal Atatürk’ün yaşamının satırbaşlarından söz etmeyi gerekli gördüğümün de bilinmesini istiyorum burada. Ata’mız 1881 yılında Selanik’te Türk oğlu Türk bir ailenin ikinci evlâdı olarak dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanımdır. Babası Ali Rıza Bey Selanik Milli Askeriye Taburunda üsteğmen olarak görev yapmaktayken, sağlık nedeniyle ordudan ayrılmak durumunda kalmış asker kökenli bir Türk’tü. Ali Rıza Bey, ordudan ayrıldıktan bir süre sonra yaşama veda etmiştir. Atatürk’ün kendisinden önce dünyaya gelen ablası ise Makbule hanımdır.
Ön adı Mustafa olan Atatürk, babası gibi asker olmak istiyordu. Bunun için de Selanik Askeri Ortaokuluna girdi. Başarılı bir öğrenci olarak kendini gösteren Mustafa’ya Matematik öğretmeni Mustafa Bey, Vatan Şairi Namık Kemal’den esinle Kemal adını verdi. M. Kemal Askeri Ortaokulu bitirdikten sonra İstanbul’a giderek 1899’da Harp Okulu’na yazıldı. O düz bir örenci değildi. Başarılı öğrenciliğinin yanı sıra edebiyatla ve siyasetle de ilgileniyor, bol bol okuyarak kendini bilgilerle donatıyordu.
Harbiye’yi bitirince 1902 yılında Harp Akademisine girdi. Buradan Kurmay Yüzbaşısı olarak 1905’te mezun oldu.
M. Kemal Osmanlı’yı yönetenlerin yanlış görüş ve tutum içinde olduklarını görmekteydi. Karanlık bir geleceğe “dur” demek gerekiyordu. Bu amaçla bir kaç arkadaşı ile birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Artık kuşkulu kişi sayıldığından payitahttan uzak tutulmasına özen gösteriliyordu. Bu nedenle de ataması Şam’daki 5. Ordu’ya yapıldı. Burada davet yönetimindeki bozukluğa, ordunun eksikliklerine ve halkın ezilişine daha yakından tanık oldu.
Halkın kendini yönetme ilkesine dayanan yeni bir düzen yaratmak amacıyla 1906’da Vatan ve “Hürriyet Cemiyeti”ni kurdu. Öte yandan görevini başarıyla sürdürmesi sonucu Kıdemli Yüzbaşı olarak Şam 5. Ordu kurmay heyetine atandı.
Buradan “Selanik-Ürgüp Demiryolu Denetimciliği”ne atanması siyasal çalışmalarını yoğunlaştırmasını sağladı. Önce Talat ve Enver Paşaların kurduğu İttihat Ve Terakki Cemiyetine kaydoldu. Bu cemiyetin Makedonya’da örgütlenmesine büyük katkılarda bulundu.
Ne var ki, Talat ve Enver Paşaların görüşleriyle kendi görüşleri çok farklıydı. O yüzden İttihat ve Terakki’den ayrıldı. Harekat Ordusu kurmayı olarak bir isyanı bastırmak amacıyla İstanbul’a gönderildi. 31 Mart Olayı adı verilen gerici isyanı M. Kemal’in etkin çabaları sonucu bastırıldı.
Arnavutluk’taki karışıklıkları bastırma başarısı, Trabulusgarp’ta savaşın kazanılmasındaki büyük katkıları nedeniyle binbaşılığa yükseltildi. Gelibolu yarımadası savunmasındaki başarısı, Sofya, Belgrad, Bükreş “ateşelik”lerindeki görevleri sonucu yarbaylığa yükseltildi.
Başlayan birinci dünya savaşına kendi ülkesinin de sokulmak istendiğini endişeyle izleyen M. Kemal orduda aktif görev istedi ve 11915’te 9. Tümen Komutanlığına atandı.
İstanbul’u işgali tasarlayan İtilaf Devletleri’nin deniz güçlerini durdurmak ve Çanakkale’den geçişlerini engellemek gerekiyordu. Bunu ancak kendisinin sağlayabileceğinin anlaşılmasıyla Çanakkale Boğazının Rumeli yakasındaki bölgenin savunmasıyla görevlendirildi. Bu görevi başarıyla sonlandırması, Çanakkale’nin geçilmezliğini kanıtlamasından sonra “Anafartalar Kahramanı” olarak anılmaya başlandı.
M. Kemal artık cepheden cepheye koşacak, bulunduğu cephelerde ülkeye sürekli zaferler kazandıracaktır. Ne var ki, ülke sadece onun kumandası altındaki ordunun yararlıklar gösterdiği cephelerden ibaret değildi.
Yenilgiye uğrayan İttifak Devletleri safında 1. Dünya savaşına katılan Osmanlı, zorunlu olarak Mondros Mütarekesini imzaladı. M. Kemal atandığı Yıldırım Orduları komutanlığından alındı, Harbiye Nezaretine çağırıldı.
13 Kasım 1918’de düşman donanması İstanbul’a girer. Talat ve Enver Paşalar bu yenilgiden sonra Ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.
Düşman donanmasına iç çekerek bakan M. Kemal, “Geldikleri gibi gideceklerdir” demiş, kurtuluş için çareler aramaya başlamıştı. M. Kemal’in çalışmalarından ürken saray, onu pasifize etmek amacıyla kendisini Anadolu’ya ordu Müfettişi olarak gönderdi.
19 Mayıs’ta Samsun’a ayak basan M. Kemal Anadolu ateşini yakmış ve saray tarafından vatan haini ilan edilmiş olmasına rağmen, yurdu kurtarma ve düşlerindeki halkın kendini yönetme ilkesine dayalı rejimi kurabilmek amacıyla yoğun çalışmalara girmişti.
Bundan sonrasını herkes ayrıntılarıyla bilir iyi kötü. Erzurum, Sivas Kongreleri, sonra Kurtuluş Savaşı, Ankara’nın başkent olarak seçilmesi, 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulması, Sakarya Meydan Muharebesi, 30 Ağustos Zaferi, İnönü Zaferleri, İzmir’in kurtuluşu vb.
M. Kemal’in yaktığı ateşle yüreği ısınan her yurtsever canını dişine takarak kendi yöresinde başlattığı savunmalarla düşmanı istiladan vazgeçirmek zorunda bırakmıştır. Düşman donanması, o büyük adamın dediği gibi İstanbul sularından da “geldikleri gibi gitmek” zorunda kalmıştır.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilerek halkımıza kendi kendini kendisinin yöneteceği bir dönem başlamıştır.
Yıllar önce okuduğum şu anıyı yanlış anımsamıyorsam, bir Avrupa ülkesinin başkentinde yapılan uçak gösterisini izlemeye davetlidir Mustafa Kemal.
Orada bir kaç uçuştan sonra ilgili birisi gelir yere inmiş olan bir uçağı göstererek Türk Subaylara, “Arzu ederseniz siz de pilotla birlikte uçabilirsiniz” denir. Her yeniliğe açık olan Binbaşı Mustafa Kemal hemen ayağa kalkar ama kolundan tutup yerine oturtur arkadaşı onu. “Ben bilmediğim şeye binmem. Sen de binme! ” Arkadaşını kırmayan M. Kemal gösterilen o uçağa binmez.
Gösteri yeniden başlar ve M. Kemal’in binmeyi arzuladığı uçak havada infilak eder, içindekiler de ölür.
Tarihin dönüm noktalarından biridir bu olay. Eğer arkadaşını dinlemeyip de uçağa binseydi, ölenlerden biri de kendisi olacaktı ve o büyük insan gelecekte Türklerin makus talihini yenemeyecekti.
Kim bilir nasıl gelişecekti o tarihten sonra Türkiye’nin geleceği de...
Tarih 26 Ocak 1933...
Bu tarih çok önemlidir Gaziantepliler için. Çünkü Büyük Atamız ilk kez kentimizi ziyaret edecektir.
15 Ocak 1933’te geniş kapsamlı bir yurt gezisine çıkan Gazi, aynı yılın 26 Ocağında kentimizi onurlandırmayı programına almıştı.
O gün, Vali Akif İyidoğan, Cumhuriyet Halk Fırkası Reisi Ömer Asım bey, Alay Komutanı Mahmut Bey, Belediye Başkanı Hamdi Kutlar’dan oluşan bir heyet en büyük Türk’ü karşılamak üzere Fevzipaşa Tren İstasyonuna gelmişlerdi.
Heyetin de katılımıyla Gazi’nin treni Narlı’ya hareket etmiş, birlikte yemek yenilmiş, sohbet edilmişti.
Tren saat 14.00’te Narlı’da durunca Gazi trenden iniyor. Karşılamaya gelenler onu: “Yaşa Büyük Gazi! Yaşa, var ol! ” sesleri ve yeri göğü tutan alkışlarıyla karşılarlar.
Karşılamaya Maraş’tan de gelenler olmuştu. Bu il ile Gaziantep’te bulunan bütün otomobillerin sayısı atmış kadardı. Otomobillerin tamamı konvoy halinde Gazi’nin arabasının ardı sıra şehrimize hareket etti.
O gün şeker bayramı arifesiydi. Halk iki bayramı bir arada yaşamaya hazırlanıyordu. Caddeler bayraklarla, “tak”larla süslenmiştir. Kaleden toplar atılıyor. Gaziantepliler sokağa dökülmüş. Caddeler iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık.
Gaziyi bütün subaylar ve erat, memurlar, ilk ve ortaokul talebeleri, esnaf ve bütün ahaliden müteşekkil on bin kişilik bir kalabalık Maanoğlu Köprüsünde karşıladı. Gazi’nin öteden görünmesiyle havai fişekler atılmaya, fabrikalar düdüklerini çalmaya ve toplar atılmaya başlamıştı.
İki gazinin buluşmasıydı bu. Büyük Kurtarıcı Mareşal Gazi Kemal ile kendini kurtaran şehir Gaziantep...
6 Şubat 1921 günü, 93 nolu yasa ile Antep adı Gaziantep’e dönüştürülmüştü.
Gazi Paşamız, kendisini karşılayanları selamladıktan sonra Başkarakol’a gelindiğinde arabasından indi. “Merhaba asker! ” nidasıyla ihtiram kıtasını selamladı. “Sağ ol Ata! ” karşılığını aldı. Bir süre halkın arasında yürüdü. Yeniden otomobiline bindi. Bu kez Halkevi binasının önünde duruldu. Halk büyük kurtarıcıyı avuçlarını patlatırcasına saatlerce alkışladı.
Meydanlarda davul zurnalar çalınıyor, “Şirin nar tane tane,” “Hışhışı hançer,” “Nurgana’da bal erik...” gibi türküler eşliğinde milli oyunlar oynanıyordu. Türkülerimizin ilginç sözlerinin Ata’mızı ziyadesiyle memnun ettiği dinlerken gülümseyişinden belli olmaktaydı.
Şenlik gece yarısına kadar devam etti.
Tarih 27 Ocak 1933...
Şeker bayramının birinci günü… Gazi Paşamızın üzerinde lacivert bir takım, ayağında siyah iskarpin var. Valilikte yapılan bayramlaşmadan sonra Belediyeye geçildi. Belediye Meclisi salonunda Gazianteplilerle buluşan büyük kurtarıcı, onların sorunlarını dinledi, ihtiyaçlarını saptadı.
Halk vilayetimizde bir lise açılmasını istedi. Gazi hemen Başvekil İsmet İnönü’ye bir telgraf göndererek bu isteğin gerçekleştirilmesini buyurdu.
Gaziantep Lisesi hiç zaman yitirilmeden hemen 11 Şubatta açıldı.
Gaziantep Şehir Meclisi aldığı bir kararla Gazi Paşa’ya “Hemşerilik” belgesi verilmesini kararlaştırdı. Yapılan törende nüfus belgesi, Belediye Başkanı Hamdi Kutlar tarafından büyük Ata’ya sunuldu.
Bu belgede atanın kaydı şöyle yer almaktaydı:
Adı: Gazi Mustafa Kemal
Baba Adı: Ali Rıza
Ana Adı: Zübeyde:
Doğum Yeri ve Yılı: Selanik, 1881
Nüfusa Kayıtlı Olduğu Yer: Gaziantep
Köyü veya Mahallesi: Bey Mahallesi
Hane No: 4
Cilt No: 96
Sayfa: 56
“Gazi M. Kemal Paşamız Gaziantepli”ydi artık.
25.12.1936’da Gaziantep’imizin kurtuluş yıldönümü sebebiyle büyük kurtarıcımızın kentimize göndermiş olduğu mesaj şöyledir:
“Bu tek Türk şehri hiç bir yerden yardım görmeden kendi kahramanlığı ile kendini kurtardı ve “gazi” unvanına layık olduğunu ispat etti. Gazianteplileri o gün olduğu gibi bugün de derin saygıyla takdir ederim.
Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.
En eski çağlardan beri tarihi Türk yurtlarında, Türklüğün yüksek varlığını kahramanlıkla tespit etmiş olanlarla şahsen beraber olduğumu beyan etmekten duyduğum zevk ve saadet yücedir.”
Bizim de, bizim de sevgili Atam, bizim de, senin gibi bir hemşeriye sahip olmaktan duyduğumuz onur, zevk ve saadet yücedir. Çok YÜCEDİR! ..

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 2.7.2007 21:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Erol Güngör
    Erol Güngör

    Çok haklısın değerli şair, yazar hemşerim Fevzi Günenç bey. Evet en büyük Gaziantepli Mustafa Kemal Atatürk'tür..26 Ocak 1933 tarihinde Atatürk ilk defa Gaziantep'e geldiği gün, törende, öğretmen okulu son sınıf öğrencisi olan ve halen 93 yaşında bir emekli öğretmen olarak hayatta olan annem Hayriye Güngör, o gün Atatürke en içten bir heyecanla hoş geldiniz paşam Antep'e diyerek çiçek vermiş ve ellerinden öpmüş, bu bahtiyarlığı yaşamış. Değerli yazınız için sizi tebrik ederim Fevzi bey.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Fevzi Günenç