Hiçbir zaman yağmadı yağmur
Kurak aşkların topraklarına
Güneş bile istemedi doğmak
Kirli dünyanın dağlarından
Bilmem kaç asır yalvardı kapısında
Sağrağına katre katre yağmur doldurunca bulutlar
Bir fırtına kuşu çıkagelir, yalvarır insanoğluna
Issız dağların ardından rüzgara fısıldar
Neden elini uzatmıyor kimse dünya çocuklarına
Ben ki görkemli karanlığın içinden haykıran yaratık
Binlerin arasından bir bilge çıkar,
o da benim
Gökyüzünün mavisi,
Kötülüğün içinde iyiliğim, karanlığın içinde aydınlık
Mum ışığının gölgesi,
Her sabah benim için doğar güneş,
Yarınsızlığıma terk ettim ben gençliğimi
Atfederek tüm benliğimi en müntehir duygulara
Set çektim gözlerime gerçeklerden
Ki süzülen gözümden yaş değil hayallerimdi
Hissizleştirildim...
Geleceksizleştirildim...
Sen kadın! Bir yabancının koynunda
-Aşkı cehennem ateşiyle yıkanan-
Prangalar giymiş kalbinin zifiri karanlığında
Bedenini dolunayın ruhuna adayan
Bilmez, bilemez senin gibiler değerini
Ay yüzlü güzel , Tanrı Dağı’nın ulu ecesi
Aşkın hançeri sancarsa yüreğini deşerek
Önce Umay sonra gönül bendim korur seni
Aşkıma bir katre zehir bulayamaz o engerek
Şehla mavisi gözlerini kıskanır gökyüzü ve safir
Ateş suya düştüğü zaman
Ne su yandı ne de ateş söndü
Ve bir vakit geldi çattı ki
Şeytan bile meleğe döndü
İnsanlık mezarda, sevgi saygı idam edilmiş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!