Yine gecenin o saati,
yerle göğün birleştiği….
Ateşle barutun yan yana durduğu
ve de, şimşeklerin çaktığı, yıldırımların düştüğü “O” saat…
Fırtınaların çıktığı,
Gökyüzünde hilâl’in kaybolduğu zaman dilimi…
Sigaralardan uzun dumanların çekildiği
dumanlarla halkalar yapıldığı saat…
Akreple yelkovanın uç uca geldiği zaman
ve beynimde binlerce anının dövüştüğü zaman…
Unutmak mı kolay, unutulmak mı zor olan?
Hangisini seçersen bir ‘Bumerang’ çemberi,
ne diyeyim ki, çaresizlik bel büken…
Kaç yıl oldu ki ölümün başladığı an,
kaç yıl geçti elveda’dan sonra,
kaç yüzyıldır okunuyor çaresizlik kitabı,
ben seni beklemeyeli, kaç asır geçti?
Bu kaçıncı bahar gecesi,
yokluğunun penceresine baktığım,
ve,
ne kadar oldu senden nefret edişim?
Hangi sebepti yollara düşüsün,
hangi kördüğüm bizi birbirimize ekleyen?
Hangi çaresiz bakış bu, yolların ardındaki,
ve ben, hangi köşe başı soytarısıyım, kendime gülen?
Sen nesin ki,
hangi yakıştırmanın hedefisin?
En iyisi susmak, kör bir düzen bu sevda,
çaresizlik halkalarının birleştiği zincir,
niye yaptın ki bütün bunları,
biz sevmeyi, sevilmeyi bilmeyenlerden miydik?
İzmir—Çandarlı
Mustafa Yılmaz 4Kayıt Tarihi : 24.4.2008 13:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hayatın içinde, hayatı an, an yudumlayıp, kendimizi, kendimizle paylaştığımız, iğde çiçeklerinin kokularıyla, teselli bulduğumuz, sakin, uysal İzmir-Çandarlı, ne de güzel süzülüyorsun penceremden...

TÜM YORUMLAR (1)