Manav Hasan’ın meyveleri öksüz kalmış,
Yazlık kahvelerde tavlalar küskün,
Yakamozlar isteksiz,
Çapariye bile çıkılmaz olmuş.
Miralay Zeki de, dargın giden kardeşine
Sonunda kavuşmuş.
Ve, çoktan musalladaki sıralarını savmış,
Muhsin’in sinemasında sahne alan;
Sadi Tek’ler, Dümbüllü İsmail’ler...
Ne yalısında el sallayan Paşa kalmış,
Ne de el sallanan gemiler.
8.18 vapurunun kaptanı bile,
Denizi, sadece seyreder olmuş;
Küplüce’deki kabrinden.
Ve Dar-ülaceze’de Rabbi’ne kavuşmuş,
Ünlü kaç Beylerbeyli.
Yoksa bir tek değişmeyen
Ezanlar mı kalmış maziden?
Ve birde;
Yıkık yalılardan zaman zaman duyulan,
Birbirine hasret gitmiş aşıkların hıçkırıkları.
Kayıt Tarihi : 12.5.2005 14:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erdoğan Alpa](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/05/12/beylerbeyi-nde-huzun.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!