beyaz bir yağmur düşecek
açtığında perdeni
ben öyle istiyorum
öyle olmalı bu kez
uzat ellerini
parmakların ıslanacak…
..
Bir rivayete göre derlerki “Deniz köpüğünden yaratılan Afrodit, bir gün sevgilisine vermek için beyaz gül toplarken parmağına diken batmış ve akan kan beyaz gülü kırmızıya dönüştürmüş”} Bu yüzden kırmızı gülün aşk anlamına geldiği söyleniyor.
Bir zamanlar herkes beyaz sevdalar yaşarken kan gülü renginde. Mühürlü sevdaların rengârenk gül desenleri çizilirdi yüreklere... Tutar her bahar bir kan gülü ve bir nergis çiçeği gönlünü sunardı kırlara dağlı çocuk gülücüğünde. Bir tutam serinlik vururdu bahçelere, yüreklere buğulanan sıcaklık vururdu! .... Esen seher yeli saçlarını okşardı usul usul nazlı bir kızın, şevkatli bir elin parmakları gibi...
Bir öpücük çiçeğiyle beraber kuşların sevinci bahar konarken saçlara, ışıl ışıl olurdu gözler.. Tutam tutam sevgi ışığı dolardı dörtbir tarafa, tutam tutam sevinç çığlığı olurdu kuş ötüşleri... Kan gülü olurdu bütün sevdalar, kanı yüreklere akardı sımsıcak... Ve hayaller renklenirdi nergis renginde hayata savrulan... Yürekler özlemin en deli kısrağı olurdu. Zaman dururdu, sadece gözler ve gönüller konuşurdu.
Ne zaman kırlara bahar gelse sevinci yaşardı kelebekler, çiçekten çiçeğe sevişirdi arılar. Dağlı çocuklar umudu kucaklardı bir yanda; bir yanda gelin gelin gelincikler öpüşürdü rüzgarda. Aydınlık dolardı her tarafa, gürül gürül sevdalara akardı dereler. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynardı kanında yeni yetme sevdalıların. Tomurcuk tomurcuk fışkırırdı aşk Yüreklerinde. Alıp götürürdü duyguları serin serin esen seher yelleri uzak dağlar ötesine...
..
Geceler bir yanını örter karanlığıyla
Şiirler dizilir ay akşamlarında
Siyah kalem ucuyla beyaz bir kağıda
Dökülür mısralar birer birer…
Beyaz bir örtü olur sayfalar
Önünde büyülü bir dünya oluşur…
..
Saat kaç diyemedim
Haydarpaşanın buhar kokan banklarında konuşurken
Ne cebimde eriyen beyaz çikolotanı,
Nede paltomun içindeki sarı gülünü veremedim.
Zaman nasıl durdurulur Allahım
Hangi dua edilir?
Bu tren, bu vagonlar
..
Albümlerde üçer beşer
Siyah beyaz fotoğraflar
Derince bir yara deşer
Siyah beyaz fotoğraflar
Alır götürür dünlere
Acı tatlı bir günlere
..
saçlara düşen aklar içimize sızı sözler beyaz sitemler kırmizı
..
Amirle konuşulmaz az çok muhaliftirler,
Sende gariban isen Hakk’ı reddedecekler…
Dişler beyaz değilmiş fırçalamalıymışım,
Ağzım az biraz kokar buna uyarılmışım…
Oysa dişlerim beyaz tutmaz bu uyarılar,
..
Kağıt beyaz gibi görünse de kara kalemün yazdığı yine gönlümün kara sevdası....
..
rüzgar esince...
deniz gülümsüyordu,
beyaz beyaz...
yârim gülümseyince...
aşk esiyordu,
bembeyaz...!
..
"B"ir sonbahar sabahı
"E"linde beyaz bir gül
"Y"ağmur altında üşür
"A"şk ile yanmış gönül
"Z"aman gelir geçer güller kuruyup ölür.
Sen hiç ölme beyaz gül, hep böyle güzel gül.
..
erik ağacına baktım..,
beyaz çıldırmıştı...
yüreğime baktım..,
aşk çıldırmıştı...
o zaman...
aşk, beyaz mıydı? ...
..
Akşam okuldan eve geldiğinde, babası tv başında günün haberlerini takip ediyor, annesi yemek masasını hazırlıyor, kız kardeşi ise duştan yeni çıkmış, üstünde bornozla saçlarını kuruluyordu. Onun ise ne tv seyretmek, ne yemek yemek, ne de duşa girmek umrundaydı. Şuanda tek yapmak istediği şey, biraz uyumak ve sonra kalkıp derslerine çalışmaktı. Bugünkü sınavı da çok şükür atlatmıştı atlatmasına ya, önünde günde iki sınav olmak üzere altı sınav daha vardı.Üst katın anahtarını alıp, kapıyı açtıktan sonra doğruca odasına gitti. Kravatını ve ceketini çıkartıp bir köşeye attıktan sonra, beyaz gömleği ve gri okul pantolonuyla yatağına uzandı.
Planı 3-4 saat kestirip gece kalkıp ders çalışmak olmasına rağmen gözünü açtığında gün ışığı gözüne vuruyordu. Yansıyan ışığa göre havanın bulutlu olduğunu sezdi ve bir yandan geç kalkmasına bir yandan da havanın karanlık olmasına söylene söylene yatağından kalktı.Hava karanlık olduğu zamanlarda içi de kararır, sınavlardan pek hoş not aldığı olmazdı..Adımını sağa attı, yedi sekiz adım atıp biraz sallanır gibi olduktan sonra sola döndü.. On-onbeş adım sonra sağ yapıp tuvalete girdi. Tuvalete girip çıktıktan sonra elini yüzünü yıkadı. Biraz kendine gelir gibi olduktan sonra aynada yüzünü seyretti. Her geçen gün ne kadar geliştiğini ve alnında yer alan parlaklığın ne kadar arttığını hissetti. Bu arada hiç beklenmedik bir şey daha hissetti..
Sanki burnuna, bir binanın yıkımı sonucu oluşan toz kokuları ve çığrışan insan, uluyan köpek ve kedilerin cırtlak sesleri geliyordu.. Korkar adımlarla odasından balkona çıktı. Dışarıya baktığında ise hayretler içinde kaldı. Sağına baktı,soluna baktı,ve çevrede bulunan binaların teker teker yıkıldığını gördü. Tıpkı uzaklarda bulunan dağlar gibi.. Dağlar da yavaş yavaş bir buzdağı gibi erimeye başlamıştı.. Bu sırada aşağıya baktığında annesinin sesini duydu, ona dışarı çıkmasını söylüyordu. Ve bu sesle birlikte içinde bulunduğu şaşkınlıktan bir an olsun kurtulup kendine geldi. Kendi evleri de çökmeden, üstündeki kıvrışmış pantolon ve beyaz gömlekle kendisini apartman dairesinden dışarı attı. Asansöre bakmadan merdivenlerden koşar adım inmeye başladı.
Dışarı çıktığında, binadan çatırdılar duymaya başladı. Arkasına bile bakmadan bulunduğu yerden uzaklaşmaya devam ettiğinde ise kendi evlerinin de harabe hâle geldiğini hissetti ve yüreğinden bir parça koptu. Koşar adım beş altı blok ilerde bulunan deniz kıyısına doğru koşmaya başladı. Orası onun için en güvenli yerdi, etrafında hiçbir yapı yoktu. Ama unuttuğu bir şey varsa, denizin doldurulmasıyla yapılan otobandı..Otobanın üstüne çıktığında derin bir nefes aldı, ve etrafına baktı. Etrafta tek bir canlı varlık göremiyordu, sanki yer yarılıp herkes içine girmişti. Çığıran insanlardan, uluyan köpeklerden ve kedilerin cırtlak sesinden eser yoktu. Ağır adımlarla otobanın üstünde doğuya doğru harekete ettiğinde, denizin üstünde koşan kocaman kocaman boğalar görmeye başladı. Boğaların arasında da yunus balıkları yükselip yükselip alçalıyorlardı. Ve birden ayağının altındaki otobanın kaydığını hissetti. Otoban da yavaş yavaş denizin içine gömülmeye yüz tutmuştu.Bu sırada yönünü tekrar şehre doğru tuttu. Ve birden tekrar içine fenalık düştü. Eriyen dağların üstünden şehre doğru boyu iki-üç karış olan, şu ana kadar görmediği tüylü tüylü canavarlar geliyordu, önlerinde ne varsa içine giriyor ve büyük ihtimalle içinde yer alan leşleri yiyorlardı. Aklına annesi, babası, kardeşi geldiğinde çöktü. Yıkıldı olduğu yere… İşte bu sırada denizden şehre doğru yönelen boğaları fark edemedi. Bu boğaların biri ona sertçe vurduğunda ise iş işten geçmişti…
..
Aşkın ve sevginin
İlk kullanma tarihini bilmeyenler
Son kullanma tarihini hiç bilemez
Kalbi bakterilerle dolu insanlar
Beyaz renk giyinemez
Çünkü bakteriler beyazı sevmez
Beyaz ise aşkta vazgeçilmez…
..
Gri taşlara basarak yürümek zordur
Gri taşlar siyah değil
Gri taşlar beyaz değil
Sahi gri taşlar nedir?
Gerçekten gri midir?
Yoksa üzerinde yürümemize izin verdiği için beyaz,bazen takılıp düştüğümüz için siyah mıdır..?
..
Geçen zamanı bir deli gibi yaşadım
Ve hayat beyaz beyaz işlendi saçıma
İsyanımı büyütmekten başka ne yaptı şehir?
Damarlarım bağımlıymışcasına içti zehrini
Her gün biraz daha yoruldum.
Bıktım, usandım…
..
ben aşk-ı bilmez idim
gözler şiirmis sevince anladım
saclar sayfa beyaz beyaz güzel zarif
kirpikler her biri duygu bakar
eller zarif bir cicek ve mağrur
dudaklar yari anlatan son söz
..
sana günlerdir şiirler yazıyorum
kanatlansın diye içimdeki güvercin
hüzün besteliyorum sessizliğinle
yalnızlık durağında ağlar gibi
yalnızlık kafeslerindeki tutsak beyaz güvercin
..
Aydın
“Kısa kes aydın havası olsun! ” Bu sözü çok severim. Sözün değeri kısa ve öz oluşunda saklı. Aydın kişinin sözü kısa ve öz olur!
"Aydın" diye bir makam olmaz. Herkes kendini aydınlatana "Aydın" der, yoksa aydınlar makamı aslen yok. Aydınlık da kimsenin tekelinde değil.
Gençlerin aynada gördüklerinden daha fazlasını, ihtiyarlar bir tuğla parçasında görürler. (Mevlana)
..
Benim gecelerim hep beyaz
Gözlerime uyku girmez biraz
Sevdamı dağlardan indirir
İçimdeki hep ayaz…
Benim gecelerimde ay olmaz, yıldız olmaz, mehtap olmaz
Hasretten yangınlar azar, hayaller kanar
..
Kara kalem beyaz kağıt
Yazıyorsun kime ağıt
Bahar geldi çiçek açtı
Gönlündeki sisi dağıt
Kara tren beyaz duman
Ağlıyorum zaman zaman
..