BEYAZ ŞİİRLERİ

BEYAZ ŞİİRLERİ

Erzurumlu Çılgın Murat

karlar yağdı bembeyaz gökyüzünden toprağa rüzgar çıktı fırtına başladı kapkaranlık dağlarda kimler unuttu kimler bıraktı seni.. beyaz yanlızlığına yoksa sen mi bırakmadın beyaz örtünü sonunda kavuştun çok sevdiğin rabbına...murat TURDE
..

Devamını Oku
Ünal Çağabey

Beyaz bir sayfa açıldı sana; açıldı önüne beyaz bir sayfa
Gitmek kolay dönmek imkansız dediler,kapandı artık o sayfa.
..

Devamını Oku
Olgun Ekinci

......... Serçe ötüşlü sabahlara uyanmak için teneke trampetli boş çuval seslerinden kaçarak karları henüz eriyen dağın yamacında, batıya bakan korunaksız ahşap eve sığınıyorum sen gidip ben bittikten sonra... Her kaçışım ikiye bölünen yalnızlıklarımızı tümlerken ve gece sessiz yırtıcılığına bürünürken iki kişilik gözyaşı düşer sakıncalı firarlarımıza...

......... Evrensel değerlerden kişiselliğime yönelirken iletişime dair tüm köprüleri çoktan infilak ettirmenin mutlandırdığı belleğim, geceye ve dağlara, sokak satıcısından aldığım mumların titrek alevinden çıkan o küçük ışığı yaymakta, gecenin ebemkuşağını izletmekteyim vadideki evlerde konaklayanlara... Öyle sessiz, öyle huzur burası, su olup akayım istiyorum yamaçtan vadilerin en kuytu noktasına, sonra asi gibi tersine akıp yine geleyim...

......... Ve daldığım o andan baykuş sesiyle irkiliyor, küçüklüğümde ötmesinin uğursuz olduğu varsayılan bu ilginç gözlü hayvanın şu an ne düşündüğünü merak ediyor, çilingir soframın ahengini beş yıldızlı otelin restaurantına eşdeğer mezelerle donatıyorum... Kendimi şımartıp geceye mum kokulu, papatya dokulu şiirler eklemek istiyorum epeydir biriken dergilerimden ve belleğimde sayısı azalan dizelerden... ‘’Yalnızlık Paylaşılmaz’’ dan başlamak bam teline vurmak olur diyerek başlıyor ve başka dağların eteğindeki bambu sandalye ve masada okunan şiirlere ulaşıyorum geç bir saatte... Çamların adeta yuva yaptığı ve birazdan denizden esecek serinliğin kıvamında okunan şiirlerin lezzeti düşüyor usuma ve sigara eşlik ederken Toroslar ile Antalya’nın şiir kardeşliği yayılıyor geceden şiire, şiirden geceye...

......... Teoderakis ile Livaneli’nin Egenin iki yakasını bir araya barış rüzgârlarıyla getirdiği konserleri düşerken usuma gâvur İzmir’de Miko adlı meyhanede rakı içiyorum kelek bir dilim kavun ve o kavunu reddeden harika bir dilim beyaz peynirle... Sonra annem geliyor aklıma yasal ama yasadışı varsaydığı partilere oy verdiğim için ‘yukarda Allah var’ deyişi yerleşiyor usuma hem gâvur olan hem de rakı içtiğim kentte... Muzur ve esrik gülümserken hem gâvurluğuma hem günahkârlığımın yalnızlığına sığınıyorum...
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Bir Milet Diriliyor:


BEYAZ TÜRKLER KAYBEDECEK

Nerede ne kadar beyaz Türk varsa kaybedecek, kaybetmeye mahkumdur. Bu millet artık uymuyor. Yüzyıllık uykusunda uyandı koca dev. Bu uyku artık sürdürülemez, sürdürülemeyecek.
Tarihi yanılgı demişti yıllar önce bir siyasi. Tarihi yanılgı bitti, bitecek, bitmeye mahkum. Bu milletin hakiki evlatları üvey evlat muamelesi görmekten, aşağılanmaktan, haksızlığa uğramaktan bıktı. Milletin kendisi de yüzyıllardır aşağılanıyor, eziliyor, aldatılıyor, horlanıyordu. İşte bu zulüm artık bitmek, sona ermek zorunda. Hiçbir zulüm ilelebet baki olamaz.
..

Devamını Oku
Hayati Dede

Dalgalan yurduma nazına kurban.
Anlıma yazılan yazına kurban.
Türklük’e kattığın hazzına kurban
Al beyaz desenli şanlı bayrağım.

Ebedi göndere çekili durur.
Gölgende ulusum barışı bulur.
..

Devamını Oku
Sercan Türk

Dünyada İki Gül Olsun
Biri Kırmızı Biri Beyaz Olsun
Kırmızı gül sen Beyaz gül Ben
Eğer sen beni aldatırsan Kırmızı Gül solsun
Eğer Ben Seni Aldatırsam
Beyaz GÜL Kefenim olsun.
..

Devamını Oku
Serap Taylan

Beyaz cok fazla beyaz kalmaz
Kararır, kirlenir bir zaman
Çok değil, yavaş yavaş
Kararır dünya seninle
Biz böyle çok kalmayız.
Aşınır ellerimiz, tutuşmaktan
Yorulur gözlerimiz bakmaktan
..

Devamını Oku
Tayfun Mutlu

Bir yer düşünüyorum
Beyaz, mor, yeşil, sarı, gri ve siyah
Aslında her yere beyaz hakim
Diğer renkler soluk, üzgün ve kararsız

Kimi zaman orada kimi zaman burada
Ortaya çıkan zayıf, cılız renkciklermiş diğerleri.
..

Devamını Oku
Edip Çakı

Ürkekti sarı papatya.Ayakları geri geri gidiyordu sanki.Ruhundan tekrar etti hep o şiiri dize dize.Yürüdü yüzyıllar boyu.Onca çiçek geçti yorgun alınları ile ama sadece sarı papatya vardı ırmağın karşısına. Yorgun ve osolgun bedeni dizleri bitkin öylece yere yığıldı Yüz yıllık bir hayale daldı Çocukluğuna gitti geldi ilk gençlik çağlarına.kuyulara gitti geldi. sessiz kuyulardan çıktı hüznü.

Derken üstü başı pas içinde Antik bir yemeni giymis yaşlı bir kadın eli değdi omuzlarına. Bu ruh eskicisi Henna idi.Tam bin asırdır cennet bahçesinin koruyucusu idi.Henna hiç evlenmemiş yaşlı bir ruhtur.Elleri çatlamış gözleri Az gören beyaz saçlı bir kadındı kendi kadar yaşlı bir asası vardı Henna ırmaktan geçen ruhları cennet bahçesine götürmek ile görevli idi.Yavaşça kendine geldi sarı papatya. Korkma dedi Henna. Koluna girip yavaş adimlar ile asasından gün alarak cennet bahçesine doğru yol aldılar. Usultan bir rüzgar esiyor idi.Yorgundu sarı papatya.Heybesinden şiirini çıkardı dolu gözlerle baktı şaire minnet etti.Bir damla gözyaşı süzüldü şiirin üstüne şairin ruhuna.Az gitti uz gittiler vardılar cennet bahçesine Yaşlı bir çınar ağacının dibinde devasa ve büyük bir bahçe. Bundan sonra yol senin dedi Henna. Sarı papatya yürüdü bahçesine.Bir ses duydu:
Hoşgeldin sarı papatyam
Ben senin beyaz papatyan
Cennet bahçen
Seni çok bekledim
..

Devamını Oku
Özkan Büyükburçoğlu

Siyah beyaz bir resimdi elimde kalan,
Yılların eskimediği sevdadan,
Silik ve sararmış, kenarından gözyaşı damlayan,
Sanki bir hazine saklarcasına,
Yürek kafesinin üstünde asılı duran.

Siyah beyaz bir resimdi elimde kalan,
..

Devamını Oku
Hakan Baş

Karşıdaki dağın, puslu bakışları altında,
Beyaz bir örtü kapladı, şanınla yürüdüğün toprağı.
Sis çökerken gözlerimin ferine,
Senin hayalin geçiyordu kapımızın önünden.
Bir yığın beyaz oturmuştu sanki üstüme,
Beyaz ki kalkması mucize,
Beyaz ki bir devrin bittiği toprağın üstüne,
..

Devamını Oku
Mustafa Gür

Kara gözlerinde kararan benim.
Beyaz teninde ışıl ışılım.
Kara gözlerinde kaybolan gözlerim.
Beyaz teninde deniz fenerim.
Kara gözlerinde içten bakış var.
Beyaz tenin, sıcaklık ve özlem kokar.
Kara gözlerinde,
..

Devamını Oku
Fırat Bayhan

Bir elimde kara kalem
Diğer elimde silgi
Önümde beyaz kağıt
Yoruldu bileklerim
Ama beyaz kağıt aynı kağıt
Kalabalık düşünceler,
Dökülüyor birer birer,
..

Devamını Oku
Ahu Çağla

Bu son demiştim ya,bir daha sevmeyeceğim.

Hepsi yalanmış,senden vazgeçmek yok olmak demekmiş meğer.
Sensizliğin girdabında sürürklenmek,ışık hüzmelerinin keskin kenerlarına çarpmak arayışlarımda.Yokluğun bir zindanmış,ya seni bulamamak o daha beter.

Ey sevgili dön benim dünyama,sensizliğin ülkesinde beni aratma.duy beni çok uzaklarda da olsa

..

Devamını Oku
Ferit Teksoy

Çocukların lunaparka gittiği gibi
Çığlık çığlık sesim sana yönlendim
Bastırsam içime sığmıyor içim
Özlemim git dedi..git dedim biraz

Beyaz hakim sana gelen yollara
Toprak beyaz,ağaç beyaz,dal beyaz
..

Devamını Oku
Mert Ertuğrul Akpınar

İstanbul, uzun bir zaman sonra, beklediği kara kavuştu. Kar “İstanbul İnsanı”nı heyecanlandırdı. Yılın ilk karı İstanbul’un Anadolu Yakası’nda daha yoğun, Avrupa Yakası’nda ise daha az gözlenmekteydi. Kar İstanbulluyu sokaklara döktü. İstanbullular karı sanki bayram gibi karşıladı
Çocuklar, bazıları için çile olan beyaz örtüyü, beyaz eğlenceye çevirdi: Kartopları, kardan adamlar… Annelerinin eski zamanlardan kalma “çamaşır makineleri”ni gizlice alan
mahallemizin çocukları, babalarının eve ekmek getirme çabasına denk, en dik yokuşu bulma yarışı içindeydi. Okuldan çıkan çocukların her zamankinden daha geçerli bir sebebi vardı kitapları bir kenara atıp sokağa koşmak için. Kar yağıyordu ve Fikirtepe çocuklarının sahip olduğu, belki de bu yılın en güzel anısı olabilecek, eşsiz sırları gizliyordu her bir tanesinde
Kar perşembe günü sabah saatlerinde yüksek kesimlerde başlayıp, öğlene doğru şehir içinde de etkili oldu. Bir ara yoğun bir şekilde yağan kar güzel manzaralar oluşturdu.
Hızla kirlenen dünyamıza sanal bir sevinç oldu beyaz örtü. Kalplerimiz daha hızlı çarptı. Umutlarımız gerçeğe daha bir yaklaştı.
Sobada kor olmuş odundan daha çok ısıttı içimizi. Sohbetlerimize konu, bizimle birlikte yemeğimize
konuk oldu. Ninelerimizin anlattığı kestane tadında masallar, “Ya kapatırsam gözlerimi diner mi kar? ” diye endişelenen kalplerimize rağmen, uykumuza karıştı.. Yoksa uykumuzda bizi ziyaret eden “Kibritçi Kız”'larımız hiç olmamış mıydı?
..

Devamını Oku
Mustafa Burakci

Bulutlar gibi bir bagdi,
Melekler süt gibi sagdi.
Pamuklar gibi yagdi,
Beyaz rahmete merhaba.

Semalari hep gectiler,
Kus gibi gökte uctular.
..

Devamını Oku
Osman Erdoğmuş

Beyaz Melekler

Sağlık ile ilgili nerede bir sorun var
Hızır gibi kapıyı açar Beyaz Melekler.
Kanayan yaraları muhabbetiyle sarar
tebessümüyle şifa saçar Beyaz Melekler.

..

Devamını Oku
Yusuf Demir Saba

Ne çok sevinmişti ekmek parası için gittiği gurbetteki babası ona bir çift ayakkabı gönderdiğinde. Dünyalar onun olmuştu sanki.
Babası bir sabah o uyurken gelse yavaşça yanına girse onu kollarına alsa uyandığında ona gülümsese ancak bu kadar sevinebilirdi herhalde.Beyaz spor bir ayakkabı idi üstünde iki cırt cırt vardı. Altları siyah biraz da yüksekti. Çelimsiz ve ufacık olan boyunu biraz da yüksek gösterecekti bu ayakkabılar.
Bayramda giyersin demişti annesi ve kaldırmıştı sandığa beyaz spor ayakkabılarını. Daha iki ay vardı bayrama. Bu bayram daha güzel daha mutlu olacaktı. Başka bir heyecanla bekledi günlerin geçmesini. Beklenen gün gelip çatmıştı. En buruk, en mutlu günüydü onun. Buruktu babası bu bayramda gelememişti. Mutluydu onun gönderdiği beyaz ayakkabılarını giyecekti. O sabah ayakkabılarına sarılırken babasına sarılır gibi hissetti. Birkaç ay önce artırdığı üç beş kuruşla almıştı nede olsa. Belki ayakkabıya kardeşlerinin fanilasına annesinin patiskasına verdiği paralar yüzünden gelememişti bu bayram. Tek başına yine gurbet elde kalmıştı. Bir önceki bayramdan kalma gömleğini ve pantolonunu çıkardı annesi özenle sakladığı yerden. Yer döşeğinin altına koyarak bir güzel ütü yaptı kendince. Kırışıklıkları düzeltti işten güçten kırışmış elleriyle. Ayakkabıları kadar olmasalar da fena durmamıştı üstünde. Zaten etrafındaki diğer çocukların ondan bir farkları yoktu. Hepsi de onun gibi fakir çocuklardı. Hatta onun diğerlerine göre bir artısı vardı; beyaz cırt cırtlı spor ayakkabıları.
El öpmeye gittiği komşulardan kavrulmuş buğday, kavrulmuş nohut, üzüm, durumu biraz iyi olanlardan şeker toplamıştı epeyce. Hatta harçlık bile almıştı Almanya’ da işçilik yapan, zor da olsa bu bayramda memleketine gelen komşudan. Ve bayramdan sonra gömleği ve pantolonu gibi ayakkabısı da kalkmıştı sandığa bir sonraki bayramda giyilmek üzere.
Orta ikiye başlamıştı bu sene. İki kilometre idi okulla ev arası her gün iki kilometre gel iki de git dört kilometre. Bazen kaçak bindiği belediye otobüsünden yarı yolda indirirdi fark eden muavin. En sevdiği ders Türkçe idi ve en sevdiği öğretmen Türkçe öğretmeni. Okulda sadece okul birincisi olan arkadaşının ve onun Türkçe dersi 10 idi.
O yıl beden eğitimi dersinde spor ayakkabı giymek zorunlu idi. Hocası tutturmuştu illa spor ayakkabı ile geleceksiniz diye. Ne bilsindi onun ve diğer arkadaşlarının spor ayakkabıyı sadece bayramlarda giydiğini. Okul servisi ile sabah şehirden gelir, akşam yine aynı servisle geri dönerdi. Daha bir gün bile gitmemişti spor ayakkabı istediği arkadaşlarının köyüne.
Mecburen giydi bayramlık ve baba yadigarı beyaz spor ayakkabılarını. Ama dayanamayacaklarını biliyordu günde dört kilometre yol yürü ondan sonra da iki saat spor yap. Bir gün cız etti yüreği yanlardan patlak vermişti ayakkabılar. Her ikisinin de iki tarafı patlamıştı. Arka taraftan yırtık çoraptan görünen topukları ön taraftan ayak baş parmağı görünüyordu. Ama mecburdu beden eğitimi öğretmeni spor ayakkabıyı mecbur kılmıştı. Başka çaresi yoktu, alternatifi ise hiç yoktu.
..

Devamını Oku
Turgut Erdoğan

Siyah hüzün
Beyaz aydınlık
Siyah ben
Beyaz sen
Siyah + beyaz
Sevgi doğar ikimizden...
..

Devamını Oku