"Zemheri ayında yaz gücüğe demiş ki:
- Hani benim gözellerim,
Gerdan açıp gezenlerim?
Gücük oradan seslenmiş:
- Gözellerini göze koydum.
Tandır başına düze koydum.
Var git hallerine bir bak. Demiş."
Diye bir hikâye anlatır Anam.
İşte böyle bir gün. Böyle bir havada.
Lapa lapa kar yağarken dışarda.
Dağ, taş, dere, tepe her yer beyaz.
Beyazın bol olduğu vakitte.
Biz mahalle çocukları, çocukluk sevinci bu ya;
İçimiz kıpır kıpır attık kendimizi dışarıya.
Başladık sağa sola koşmaya,
Kar taneleriyle yarışmaya.
Herkes bir yerlere koşarken,
Ben rotamı çizmiştim evvelden.
Bir cılga yol. Belli belirsiz onu takip ederken,
Arkta sular göründü hemencecik, erkenden.
Kar yumakları arasından yolunu bulmuştu sular.
Akıp gidiyordu sanki eski sevdalar.
Gürültülerle birlikde,
Osman Bey’in değirmeni göründü ilerde.
Çingi taşlarla örülmüş duvarları,
Karşısında Cin’in kavakları.
Köy değirmeni işte. Toprak damı bembeyaz.
Girdim kapısından içeri, dışarda ayaz.
İki sevdalı taş öğütüyor buğdayı, sarmaş dolaş.
Bir ihtiyar değirmenci, iki büklüm uğraşta.
Şu güzelliğe bir bak, çalışıyor bu yaşta.
Adı değirmenci Şevket..Yusufoğlu..Dedem...
Ak düşmüş saçlarına fakirlikden, kederden.
Eli, yüzü, kirpiği, giydiği şalvar beyaz.
Beyazın güzellikleri bir arada.
Çocukluğumda tanıdım beyazı burada.
Kar beyaz, öğütülen un beyaz.
Yılların çarkı öğütmüş dedemi. Saçı, sakalı beyaz.
Ey beyaz üçlüsü! İkinizi anladık da,
Bir daha gelecek mi şu bizim yaz?
Kadir Acı
25.10.2011 / Kayseri
Kayıt Tarihi : 23.4.2013 21:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!