Beyaz gül, kırmızı şarap Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Beyaz gül, kırmızı şarap

ı
Arındıran beyaz gül;
De ki, bana, “Bugün kafasın…”
Açıp tıpasını içelim kırmızı şarap

Mefistofeles’in tahtadan açtığı
Boşluğun kaynağından fışkıracak
Fışkıran

Burgu ile deldi;
Vere kazara dökersen
Ateş alacak.

Leipzig’de Rippach’lı
Aptal Hans’tan, bu deyişten dem vuruyor
Hiç konuksever olmayan ağır köylüler.

Ev kapısından sokağa kuklalar
Sokaktan ev kapısına kuklalar.
Kuklalar, evde ipliydi kuklalar.
Çok hızlı koşuyorlar,
Nerdeyse görünmüyorlar.

ıı
Atlayarak kanaldan
Delikten öte yana geçtim.
Belki içmiştim.
Orda Fransız Devrimi çıkmak üzereydi.
Köylüler pek bana mısın demedi,
Deli bir rüzgar hareket ederek savurdu kendini.

Meşalelerle
Koştular sokaklarda
Köprünün tavanına yapışmış izlerken.

Beyaz gül;
Gel suraya,
Geçer misin şuraya, başucuma.
Kar tanesi bu
Çığ tehdidi.
Buzullar kendine koridorlar açıyor,
Sürükleniyorlar;
Eriyor deniz.

ııı
Kilise orgu mu bu,
Eller ve ayaklarla çalınan;
Kulaklar kaşınan,
Gözlere aynada bakılan.
Bir Wagner portresi gölgelenmiş duvarda.
Mağara adamı köşelerden geçiyor
Koşa koşa,
Ne zaman bakacak bilemezsin,
Az buçuk meraklanarak arkasına.

Neredeyim?
Kim
Her şeye rağmen bitmeyen bir ilgi gösterirdi
Ve hep aynı şiddette?
Her şeyin eş değeri bir eşkenar üçgen
Simya ile aranmak için değildir
Sabah eğer kalkıp, düzgünce, gideceksen.
Atlayarak kanaldan
Delikten öte yana geçtim,
Ama hala delikteyim.

“Aydınlanma çağına girdin
Çağınla, ülkelerle birlikte…” diyor,
Üstüne basmadan, bazı bazı, Meri.*
Daha iyi olacak her şey,
Çok daha iyi.”
Elizabeth’le Justine’nin ise hiç haberi yok, **
Hiçbir şeyden, kendi hallerinde oynuyorlar.
Ksuri’yse oyun bile bilmez, kenarda köşede. ***
Ona demeliyim, ‘Meri,
Boyutların bir deliğinde
Tıkılıp kalmışken,
Ne olabilir aydınlanan? ’
Herkes konuşurken,
Hiçbir şiddet propogandası yokken?
Birbirlerini dinlemeye yanaşmazlarken;
İçlerinde kurtulma özlemi yokken.

ıv
Yapıştığım
Köprü tavanından düştüm
Ve ben de o ateş arabalarına katıldım,
O meşalelelilere.
Koşa koşa bir süre gittik,
Kasaba dışına ulaşmıştık…
Ama sonra fırlattı beni bu prizma.
Rippach batakhanesindeki köylülerin arasında
Buldum kendimi.
Fransa’dan Almanya’ya.
Gözümü diktim baktım o deliğe
Çömelerek.
İçeride kim var?
Bıraksan o şarap hep dökülecek mi?
Uykusu geniş
Güneş:
Fark etmez
Onun için, gerçekten,
Sabah ya da gece;
Gider ve gelir.
Gelir ve gider,
Gider ve gelir.

Beyaz gül, kırmızı şarap;
Yapışalım köprüde
Köprüyü yakıp…

Be
Olmazolsun böyle aydınlanma,
Olmaz olsun böyle demokrasi!
Görmez misin;
Boyunduruğu vurmuşlar, Meri! ...
Titriyorlar
Ilık ılık;
Zevk de alıyorlar bundan.
İğrenç!
iİrenç bir çelişki sentezi.

İçelim
Köpük köpük.
Köpük köpük gidiyor deniz.
Ve bağrında bir sal taşıyor okyanus.
Pırlanta gibi yemyeşil vaha;
Yeterince geniş,
Bitirmemek için,
Kana kana.

v
Abuk cadı tekerlemesini demiş
Sonradan gelme cadının
Şekilsiz maymunlarıyla oynaş Faust, söylense de.
Arının sanrı sezen burnundan takip
Mağara bacasından aşağı yeterince yarasa gübresi
Yuva kurcalayan
Karınca yiyen.
Karıncaları buldu,
Hemen her yere kar yağdı;
Ağustos böceği bundan sorumlu oldu.
Beyaz gül durdu,
Kırmızı şarap coştu;
Kenardakiler kokuştu.
Frankie ile Viktor Frankenstein
Mont Blanc’a doluştu;
Goethe’yle ağustos Wagner kamaştı.
İndi yeryüzüne
Bir küre
Çeperi zerreden ince,
Kendi hacim.
Doluştu insanlar içine.
Biri de benim.
Ama batakhanedeki bu deliği gözlüyorum işte.
İçine meraklıları doluşturdu,
Mefisto’nun burguyla deştiği.
Şarap akarsa alıcıya;
Şarapçı ama satan meraklıya,
Ateş akarsa.


Ve işte yine geldi bir Pazar
“Whore lanselerine inat sonradan Jan Dark’ı,
Ama gözleriyle tavanı tutuşturdu
Kilisede;
Sen Gretchen’i tanır mısın Margerete, ****
Nerden tanırsın,
Gerçekten tanır mısın?
Gök açıldı.
Kutsal bakir bir alan.
Yine mi ateşi bulacaklar,
Tarım yapacaklar,
Hayvan itip kakıp otlatacaklar?
Onlar için değeri ne
Elde ettiklerinin bile!

vıı
Geri çekil, katolik kilisesinde her zaman yanan ışığı, geri çekil!
Geceler boyu mum yakan
Ve sonunda ışığını söndürmek zorunda olan,
Sabaha dek, o mazlum bıraktığın insanlar arasından!
Bir zaman gelir, ama bir zaman gelir;
Karanlık şeytanın içindedir, ama şeytan da kilise yerlerinde dolaşır;
Bilim ilerler, bir zaman gelir
Ve coşar taşkın, sarf nesnellikle.
Hareket edip olaylar yaratan
Sergilemeleri zombilerin yaşamayan.
Evet ebedi, ama ebediyen soluk din
Böyle bir şehvete karşı ayaklandı savaşçılar!
Evet yanılabilir, ama her daim düzeltilebilir;
Bilim kendi yöntemi içinde ilerletilir.
Çekil geri, Geceler boyu
Mum yakan ve sonunda ışığını
Söndürmek zorunda olan, sabaha dek,
O mazlum bıraktığın insanlar arasından!
Yanı başındasın varoluşun ama yakışmıyorsun,
Ölüsün ama yaşıyorum diyor tedavi de olmuyorsun.

Umdu
Güzel insan
Uaşatılabilirliğini, *****
Eline aldı
Sonra
Dingin göklerin
Sığmayan kabına
Temel bir enerjiyle
Yeşerdiğini.

-
* mary shelley’in Frankenstein ve prometheus’una atıf
**frankenstein’da geçen iki masum karakter
***Daniel Defoe’nin Robinson Crusoe’sinde küçük garip yerli. Cuma’dan farklı, çok sessiz ve kaderine razı; hayvan da öldürmek için takibetmez. Robinson gidince ortada kalır.
**** faust’ta geçen karakterler; aynı’lığı kuşku götürür.
ayrc. 'solgun dinsel şehvet' deyişi üzerinde w.blake cennet ve cehennemin evliliği metninde,konuşur.
***** kuşatılabilirliğini, yaşatılabilirliğini, ulaştırabilirliğini.

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 29.4.2010 18:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Şennur Yıldırım
    Şennur Yıldırım

    Beyaz gül;
    Gel suraya,
    Geçer misin şuraya, başucuma.
    Kar tanesi bu
    Çığ tehdidi.
    Buzullar kendine koridorlar açıyor,
    Sürükleniyorlar;
    Eriyor deniz.

    ııı
    Kilise orgu mu bu,
    Eller ve ayaklarla çalınan;
    Kulaklar kaşınan,
    Gözlere aynada bakılan.
    Bir Wagner portresi gölgelenmiş duvarda.
    Mağara adamı köşelerden geçiyor
    Koşa koşa,
    Ne zaman bakacak bilemezsin,
    Az buçuk meraklanarak arkasına.

    Neredeyim?
    Kim
    Her şeye rağmen bitmeyen bir ilgi gösterirdi
    Ve hep aynı şiddette?
    Her şeyin eş değeri bir eşkenar üçgen
    Simya ile aranmak için değildir
    Sabah eğer kalkıp, düzgünce, gideceksen.
    Atlayarak kanaldan
    Delikten öte yana geçtim,
    Ama hala delikteyim.


    muhteşem,akın akın esmiş AKIN'CA bir şiir...okurken öylece salıverdim kendimi..senin kaleminin yazgıları bir başka Akıncım..söz yetmiyor..kırmızı şarap ve beyaz gül bir bütünü yakalamak çok keyifli:) sevgiler canımm dostum..kalemin hep akınca olsun;)

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Akın Akça