Beyan Şiiri - Mehmet Gül

Mehmet Gül
24

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Beyan

Kalbimin gamlı mırıltılarıdır, sözlerim her şey ayan
Yazdığım bütün şiirler, benden sana içli bir beyan

Mecnun’u Ferhat’ı da sevdi, onlar da geçti bu yoldan
Fakat görselerdi acz-i halimi, kıskanırlardı durmadan

Gezinip dururken ortada, Mecnun ki ağzı süt kokan
Sana olan sevdam filizlenmişti, ta o zamanlardan

O kutlu günde, gözüm gözlerinle karşılaştığı an
Göze susmak düşer, eder gönül her lahza figan

Ey! Yoluna toz, gözüne sürme olunası dide-i ceylan
Mihr saman alevidir yanında, la’lin ki daha bir suzan

Tek bir zülfün için, can vermeye yoktur güman
Sendin kalbimde yeri olan, tek ve ebedi sultan

Gül cemalin gördüm göreli gönül mülkü perişan
Her bir müjganın misal-i ok, alır gönlümü nişan

Fevç fevç sana koşup, diz çökmüş önüne Aslı’n Leyla’n
Bir parça güzellik dilenip, sonra demişler: artık el-aman

Elinde kâse bekleşir cananlar, lütfeyle çehre-i nurefşan
Her kirpiğin mızrak gibi korur gözlerini, sanki nigehban

O ne yürüyüş Allah’ım, sanki misali serv-i hıraman
Herkes bilir ki, güzelliğine söylenemez tek bir sühan

Kalbim bekçin, gönlüm ki uğrunda bir vatan
Gel, gel de gönlümde bir bayrak gibi dalgalan

Bir görüş, bir bakışla kaynar gönlümde volkan
Şahit olur buna bütün bedenim, hatta asuman

Kanım her dem, sen diye dolaşırken damarlarımdan
Kalbim varlığınla atardı, öyle ki buna yoktur güman

Ben âşıklarınla savaşırken, birçoğunda düştü kalkan
Vaslına ulaşamadan pes dediler, çünkü düştüler bî-can

Gün gelip, sağ elime güneşi sol elime de ayı koysan
Etmişim bir kere yemin, vazgeçmem bu kara sevdadan

Hangi bilek yeter! Seni benden almayı, çıkarsınlar akıldan
Beyhude yorulmayın! Yoktur buna, ne kabiliyet ne imkân

Hicaz’a giden karınca misali, çöle düşüp yolunda vereyim can
Olur da kalırsam yolda, bakarsın yardımıma gelir bir kervan

Göz gözünü görünce, geçtim kendimden ey gamze-i fettan
Hele bir doğ da, örnek olsun güneşe, sendeki çehre-i nurefşan

Bülbül dalında şaşkın; bu ne sevme, bu ne bağlılık ey Yaradan
Söylenir hep: Leyla Mecnun misali yazılacak yine bir roman

Tek sıra dizilmiş kirpikleri, her biri sanki hançer-i bürran
Bakışıyla deşer sineyi, içli bir ah sesi dökülür dudaklardan

Bir bakışla yürek parçalandı, o bakışı ki kılıçtan da berran
O gün bu gün kalbimdedir, tek çaresi vuslat olan bir çıban

Ah ah! Nerde o eski günler, sen bana ben sana hayran
Şimdi aşkımızın enkazından, duman yükselir duman

Amansız bir sevme ve ayrılık arafında sürekli efkârlan
Yanında bir de şiir söylerim, hem de hiç susmadan

Geceler geçmek bilmez şimdi, adeta yerinde sayar zaman
Bülbülü aşk nöbetleri tutar, çünkü gülü çok ama çok nazan

‘Hadi boş ver çık gel’ diye bir ses yankılanır ta uzaklardan
Gölgemi de yanıma alır giderim, arkaya bile bakmadan

Gözler ki uykuya hasret, sensin her gece kalbime mihman
İnsaf, görmedin mi isyan-ı derd-i gönlü, hâlbuki nümayan

Gururumu kuşanıp üzerime, duygularımı yaptımsa da kalkan
Yine de işgal ettin gönlümü, kana bulandı giydiğim mintan

Gözler ufukta, düşünceler sisli, radyoda yanık içli bir keman
Uğraş didin dur, yine de silinmez aklımdan, o müthiş hatıran

İçli bir ah çekerim göndere, korkudan uçuşur bütün mürgan
Güneş kaçacak yer arar, tabiatta kalmaz kıpırdayacak heyecan

Sayende terk edilenler koyuna demir attım, hüzünle oldum ihvan
Artık ağzınla kuş bile tutsan, kanlanmış gözümde değerin noksan

Artık düşünüyorum da, aklımda senden yana hep su-i zan
Geç fark ettim, meğer kalbinde cirit atarmış hep, yılan çıyan

Nihayetinde felçli bir kalbim kaldı, bu dikkate şayan
Erozyona uğrayan bir gönülmüş onunki, yokmuş onda ihsan

Son kullanma tarihi geçmiş bir kalp ki, benden sana armağan
İbret-i âlem için takıver boynuna, kendine yap bir gerdan

Sen gideli istilaya uğramış, harap olmuş bedenim, yok itminan
Ayrılık ateşiyle dağlanıp kül olmuş gönlüm, nerde o eski civan

Yağlı bir kurşun sıkarım maziye, ne şöhret kaldı bende ne şan
Gönlüm şantiye halinde; ben tamir ederken, kalbim eder figan

Sendeki de ne kalpmiş be! Aysberg gibi erimeye niyeti olmayan
Ne gelir elden, bu amansız kalbe karşı gönlüm dinlemez ferman

Derdim hep: Benden daha çok seven olamaz seni işte meydan
Fakat terk olunduk ha, kabullenmesi zor bir kelimedir; hüsran

Gülüp eğlenme değil, benim için, gelmiştir mevsim-i hazan
Takatim kalmadı, gözyaşlarım akar gözlerden sanki çağlayan

Çok şahit olmuşumdur, geceleri sevişirler akreple yelkovan
Ümitsiz günler, uykusuz hazin gecelerdir halime tercüman

Aşk deryasındayım, çile ve ıstıraplarım gemi, bense kaptan
Pusulam yok, giderim meçhule, her daim ederim feveran

Aşkının paletleri altında ezilince gönlümden geriye kalan:
Bir teli kırık kalp, bir de kırık mızraptır benden arta kalan

Kalbim, her daim sevgin için sahralarca geniş bir alan
Ama sevgin yerine derdin, kederindir kalbime tek dolan

Ulaşmak için vaslına koşturdum hep, yorulmadan
Bir gülüş uğruna az mı çektim, bıkmadan usanmadan

Kalbim pes demiş, kulağım işitir olmuş artık, içli bir ezan
El tutmaz aklım bilmez olmuş, gözlerimse aramış kabristan

Dökülen gözyaşlarımdır, sana olan bürhan
Aç gözlerini de gör bunları, bari bunlara inan

Dem be dem çile yudumladım, halimse perişan
Sarıp sarmaladı kalbimi zülfün, bir misal-i urgan

Bir zamanlar ben de idim, bey-i haşmet-i zî-şan
Lakin aşkınla tarumarım, şimdi oldum perişan

Acep gelmedi mi şeb-i aruz, şimdi kalbim natüvan
Kalbe inat vuslata ermek için, her daim ettim peyman

Ebedi olsun diye aşkımız, etmiştik ahd ü peyman
Bozdun bu yemini gittin, şimdi halim yaman

Gözyaşlarımla bezenmiştir her bir şeb-i hicran
Senden sonra hasretindir, yaralı gönlüme akan

Zerreden şemse kadar, her şey sana idi kurban
Bu aşkın nihayeti, benim değil senin hatan

Bülbül gülü sevdi diye, âlem şimdi bülbüle düşman
Bu nedenledir ki günlerce gözden akan, yaş değil kan

Sana olan sevdamı anlatmaya yetmezken, umman
Aşk-ı umman karşısında, senin aşkın bana yalan

Kanar kalbim her daim, kalmadı bu bedende can
Yeter artık ey peri-şan, yok mu sende vicdan

Soyut bir sevdadan kanayan kalbimde yoktur derman
Acep yok mu çaresi, görmez mi halimi Hz. Lokman

Bir sevdaya tutulmuşum ki içinde hep yalan dolan
İsyanlardayım, gönlüm kan ağlar, artık el-aman

O ne acımasız, sevgiliymiş ki, sanki Hülagü han
Yaktı, yıktı; fethedişiyle gönül yuvamı etti talan

Aşkın hapishaneydi; ben mahkûm, sense gardiyan
Hiç mi hiç gülmedin, hep ezdin, şimdi halim yaman

Her dem gül-i ruhsarın için, olurken sana kurban
Tüm bunlara inat, sense kesildin bana düşman

Asitli bir aşk sancısı çekiyorum, dünyamsa bana zindan
Umurunda mı çektiğim çileler, senin gönlün gül gülistan

El güler geçer halime şimdi, sen ki gözleri fettan
Gönül yarasıyla alay eder tabi, hiç yara almayan

Elim kolum bağlı, mahkûmum şu an gönül-ü mekân
Sense asık suratlı, sevgi fakiri, acımasız bir gardiyan

Yeter artık, dönmez mi tersine bu talihsiz, zalim devran
Tavanı çöktü aşkımın, oldum hem vallah hem billâh ziyan

Acıların tortusu çöktü bedenime, bozuldu bütün aşiyan
Hani gitsek bile ölüme, seninle olacaktık hep yeksan

Hatırlar mısın güzel di’li anılar yaşamıştık bir zaman
Mazide kaldı onlar, giderim meçhule, sen de hayıflan

Kalbim kül oldu sevda yangınında, bittim ey yaran
Acımadın mı bana, yok muydu sende hiç vicdan

Kadere inat, fışkırır şimdi gönlümden tazyikli bir isyan
Çok çekti zavallı diye, ederler beni dört bir yana ilan

Ben; dert, keder yüklü yorgun bir gemi, sense liman
Demir attım sana, yelkenim kırık, ettim kalbine iskân

Bir zamanlar ne idik öyle, sen bana, ben sana hayran
Seni bilmem de, bende kaldı şimdi bir çeşm-i giryan

O ki sevda ve anlayıştan yoksun olup, gönlü kokan
Hem pas tutmuş kalbe sahip, hem de alıngan

Söz geçiremem artık kendime, bedenim olmuş viran
Tükenmişim artık, nefes değil, hüzün solurum her an

Kalbimi bağ misali talan ettin, kan kusar şimdi bağban
Çaresizim yanarım, sen oldun bu dünyada bana imtihan

Küf tutup geldi geçti tüm yaşananlar, demek ki hepsi yalan
Kalpte gök gürültüleri, ruhtaysa dinmek bilmez hafakan

Bir zamanlar sürer idim, ben dahi bir hayat-ı mutantan
Giriftarım şimdi, kalbinin zindanında olduk hirman

Behey zalim, o ne kalpmiş ki hep hicran diye çarpan
Erdin muradına, ama bendeki dindirilemez bir tufan

İçli bir ah çekerim, dize gelir dağı taşı, hem de lerzan
Gönlümün yakıcı ateşiyle, seven gönüller olur biryan

Sana son sözüm: aşka düşe kahrolasın, sen de bıkasın candan
Hüzün çiçekleri yeşersin gönlünde, hiç kurak yer kalmadan

Artık bir gözyaşı misali, kirpiğinden asılarak vereyim can
Neyleyim artık hayatı, yanarsa yansın dünya aşktan

Aşk elinden şişe-i gamı yere çaldım, yetiş imdada ey Rahman
Bahar gelip tamburlar çalınsın, tersine dönsün talihsiz devran

Miadım doldu artık, kalbim hissiz, sense pek şadüman
Oldu mu şimdi be alev yanaklım, bak kaldım ortada üryan

Şimdilerde namıma Mecnun diyorlar, nerde o eski unvan
Neden denilmesin; yüz asık, boyun bükük, hal perişan

Şöyle bir seyredip mehtabı, içli bir ah’la düşünürüm ba’zan
Zaman süpürüp almış her şeyi, ne yâr kalmış elde ne yâverân

Kalpteki yangını söndüremez, gözden akan girye-i baran
Beyhude yorulma, değişmez bu kara talih, bu deveran

Vurun tamburun tellerine, aksın gözden yaşlar na-gehan
Bitmez gönlümün keşke’leri, elde değil aşığız doğuştan

Gönlüm hüzün mantosuna bürülü şimdi, içteki alev kocaman
Afakı sarmış bu yangın, çünkü ayrılığınla ölüm olmuş harman

Sevdan bir mızrap gibi gönül tellerine dokununca, susar lisan
Elemle yüklü kalp inlemeye başlar, hem de felekle müttefikan

Yine giymiş üzerine, gurur ve kibirden allı bir fistan
Vur sazın tellerine ustam, bugün halim daha bir yaman

Her daim su alan hüzün gemisiyle, kalbimde edince seyran
Heyhat! Ne hazin bir tablodur ki, kalp kesilmiş artık katran

Bak bir sonbahar daha geldi, yaprak düşer dalından
Kuru bir ağaç altında, yaş döker gözlerim durmadan

Islanmışım gece vakti, yine ayrılır bir damla bir buluttan
Avare gezer dururum sokaklarda vazgeçmişim dünyadan

Her daim su alır aşk gemim, gözümden düşen yaştan
Batar derinlere doğru; dert, keder, hüzün ve tasadan

Bir ‘hadi al başını da çek git telaşı’ eder gönlümde cereyan
Tüm keşke’lerimi yüklenip sırtıma, ayrılırım bu diyarlardan

Ben ki, esen bir rüzgârdan bile teninin incinmesine razı olmayan
Ama sen, yürek dağlayan, sine parçalayan, acımasız bir mihriban

Yanarım, yanarım da neler uğruna alınmış nefes, dolaşmış kan
Eline geçen mi? Birkaç damla gözyaşı, bir de kurumuş bir can

Gönül kapıları sürmelenmiştir artık, durma ağlayıp sızlan
Son nefese kadar gözyaşında boğul, boş hayallerle oyalan

Ne bekler ki insan, beyaz ve boş bir mezar taşından
Farkımız yok işte; o bir taş, bense ermiş bitmiş bir insan

Bu aşk oyunun da sonuna gelemeden, bozuldu bütün plan
Sana köşkler saraylar düştü, bana da küflü bir zindan

Gül güzelliğinle olmuş idin bir zamanlar dasitan
Unutma ey biçare, güzel olmakla olunmaz, insan

Gerçi güzellik de geçici, fazla olmazsın kalplerde hükümran
Şöyle bir baksana maziye, hani nerde Şirin’in nerede Leyla’n?

Affedin canlar beni, eğer etmişsem sürç-i lisan
Aşk acısı bu, ne yaparsınız işte, vermiyor aman

Mehmet Gül
Kayıt Tarihi : 27.3.2012 23:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Gül