Kalbimin gamlı mırıltılarıdır, sözlerim her şey ayan
Yazdığım bütün şiirler, benden sana içli bir beyan
Mecnun’u Ferhat’ı da sevdi, onlar da geçti bu yoldan
Fakat görselerdi acz-i halimi, kıskanırlardı durmadan
Gezinip dururken ortada, Mecnun ki ağzı süt kokan
Sana olan sevdam filizlenmişti, ta o zamanlardan
O kutlu günde, gözüm gözlerinle karşılaştığı an
Göze susmak düşer, eder gönül her lahza figan
Ey! Yoluna toz, gözüne sürme olunası dide-i ceylan
Mihr saman alevidir yanında, la’lin ki daha bir suzan
Tek bir zülfün için, can vermeye yoktur güman
Sendin kalbimde yeri olan, tek ve ebedi sultan
Gül cemalin gördüm göreli gönül mülkü perişan
Her bir müjganın misal-i ok, alır gönlümü nişan
Fevç fevç sana koşup, diz çökmüş önüne Aslı’n Leyla’n
Bir parça güzellik dilenip, sonra demişler: artık el-aman
Elinde kâse bekleşir cananlar, lütfeyle çehre-i nurefşan
Her kirpiğin mızrak gibi korur gözlerini, sanki nigehban
O ne yürüyüş Allah’ım, sanki misali serv-i hıraman
Herkes bilir ki, güzelliğine söylenemez tek bir sühan
Kalbim bekçin, gönlüm ki uğrunda bir vatan
Gel, gel de gönlümde bir bayrak gibi dalgalan
Bir görüş, bir bakışla kaynar gönlümde volkan
Şahit olur buna bütün bedenim, hatta asuman
Kanım her dem, sen diye dolaşırken damarlarımdan
Kalbim varlığınla atardı, öyle ki buna yoktur güman
Ben âşıklarınla savaşırken, birçoğunda düştü kalkan
Vaslına ulaşamadan pes dediler, çünkü düştüler bî-can
Gün gelip, sağ elime güneşi sol elime de ayı koysan
Etmişim bir kere yemin, vazgeçmem bu kara sevdadan
Hangi bilek yeter! Seni benden almayı, çıkarsınlar akıldan
Beyhude yorulmayın! Yoktur buna, ne kabiliyet ne imkân
Hicaz’a giden karınca misali, çöle düşüp yolunda vereyim can
Olur da kalırsam yolda, bakarsın yardımıma gelir bir kervan
Göz gözünü görünce, geçtim kendimden ey gamze-i fettan
Hele bir doğ da, örnek olsun güneşe, sendeki çehre-i nurefşan
Bülbül dalında şaşkın; bu ne sevme, bu ne bağlılık ey Yaradan
Söylenir hep: Leyla Mecnun misali yazılacak yine bir roman
Tek sıra dizilmiş kirpikleri, her biri sanki hançer-i bürran
Bakışıyla deşer sineyi, içli bir ah sesi dökülür dudaklardan
Bir bakışla yürek parçalandı, o bakışı ki kılıçtan da berran
O gün bu gün kalbimdedir, tek çaresi vuslat olan bir çıban
Ah ah! Nerde o eski günler, sen bana ben sana hayran
Şimdi aşkımızın enkazından, duman yükselir duman
Amansız bir sevme ve ayrılık arafında sürekli efkârlan
Yanında bir de şiir söylerim, hem de hiç susmadan
Geceler geçmek bilmez şimdi, adeta yerinde sayar zaman
Bülbülü aşk nöbetleri tutar, çünkü gülü çok ama çok nazan
‘Hadi boş ver çık gel’ diye bir ses yankılanır ta uzaklardan
Gölgemi de yanıma alır giderim, arkaya bile bakmadan
Gözler ki uykuya hasret, sensin her gece kalbime mihman
İnsaf, görmedin mi isyan-ı derd-i gönlü, hâlbuki nümayan
Gururumu kuşanıp üzerime, duygularımı yaptımsa da kalkan
Yine de işgal ettin gönlümü, kana bulandı giydiğim mintan
Gözler ufukta, düşünceler sisli, radyoda yanık içli bir keman
Uğraş didin dur, yine de silinmez aklımdan, o müthiş hatıran
İçli bir ah çekerim göndere, korkudan uçuşur bütün mürgan
Güneş kaçacak yer arar, tabiatta kalmaz kıpırdayacak heyecan
Sayende terk edilenler koyuna demir attım, hüzünle oldum ihvan
Artık ağzınla kuş bile tutsan, kanlanmış gözümde değerin noksan
Artık düşünüyorum da, aklımda senden yana hep su-i zan
Geç fark ettim, meğer kalbinde cirit atarmış hep, yılan çıyan
Nihayetinde felçli bir kalbim kaldı, bu dikkate şayan
Erozyona uğrayan bir gönülmüş onunki, yokmuş onda ihsan
Son kullanma tarihi geçmiş bir kalp ki, benden sana armağan
İbret-i âlem için takıver boynuna, kendine yap bir gerdan
Sen gideli istilaya uğramış, harap olmuş bedenim, yok itminan
Ayrılık ateşiyle dağlanıp kül olmuş gönlüm, nerde o eski civan
Yağlı bir kurşun sıkarım maziye, ne şöhret kaldı bende ne şan
Gönlüm şantiye halinde; ben tamir ederken, kalbim eder figan
Sendeki de ne kalpmiş be! Aysberg gibi erimeye niyeti olmayan
Ne gelir elden, bu amansız kalbe karşı gönlüm dinlemez ferman
Derdim hep: Benden daha çok seven olamaz seni işte meydan
Fakat terk olunduk ha, kabullenmesi zor bir kelimedir; hüsran
Gülüp eğlenme değil, benim için, gelmiştir mevsim-i hazan
Takatim kalmadı, gözyaşlarım akar gözlerden sanki çağlayan
Çok şahit olmuşumdur, geceleri sevişirler akreple yelkovan
Ümitsiz günler, uykusuz hazin gecelerdir halime tercüman
Aşk deryasındayım, çile ve ıstıraplarım gemi, bense kaptan
Pusulam yok, giderim meçhule, her daim ederim feveran
Aşkının paletleri altında ezilince gönlümden geriye kalan:
Bir teli kırık kalp, bir de kırık mızraptır benden arta kalan
Kalbim, her daim sevgin için sahralarca geniş bir alan
Ama sevgin yerine derdin, kederindir kalbime tek dolan
Ulaşmak için vaslına koşturdum hep, yorulmadan
Bir gülüş uğruna az mı çektim, bıkmadan usanmadan
Kalbim pes demiş, kulağım işitir olmuş artık, içli bir ezan
El tutmaz aklım bilmez olmuş, gözlerimse aramış kabristan
Dökülen gözyaşlarımdır, sana olan bürhan
Aç gözlerini de gör bunları, bari bunlara inan
Dem be dem çile yudumladım, halimse perişan
Sarıp sarmaladı kalbimi zülfün, bir misal-i urgan
Bir zamanlar ben de idim, bey-i haşmet-i zî-şan
Lakin aşkınla tarumarım, şimdi oldum perişan
Acep gelmedi mi şeb-i aruz, şimdi kalbim natüvan
Kalbe inat vuslata ermek için, her daim ettim peyman
Ebedi olsun diye aşkımız, etmiştik ahd ü peyman
Bozdun bu yemini gittin, şimdi halim yaman
Gözyaşlarımla bezenmiştir her bir şeb-i hicran
Senden sonra hasretindir, yaralı gönlüme akan
Zerreden şemse kadar, her şey sana idi kurban
Bu aşkın nihayeti, benim değil senin hatan
Bülbül gülü sevdi diye, âlem şimdi bülbüle düşman
Bu nedenledir ki günlerce gözden akan, yaş değil kan
Sana olan sevdamı anlatmaya yetmezken, umman
Aşk-ı umman karşısında, senin aşkın bana yalan
Kanar kalbim her daim, kalmadı bu bedende can
Yeter artık ey peri-şan, yok mu sende vicdan
Soyut bir sevdadan kanayan kalbimde yoktur derman
Acep yok mu çaresi, görmez mi halimi Hz. Lokman
Bir sevdaya tutulmuşum ki içinde hep yalan dolan
İsyanlardayım, gönlüm kan ağlar, artık el-aman
O ne acımasız, sevgiliymiş ki, sanki Hülagü han
Yaktı, yıktı; fethedişiyle gönül yuvamı etti talan
Aşkın hapishaneydi; ben mahkûm, sense gardiyan
Hiç mi hiç gülmedin, hep ezdin, şimdi halim yaman
Her dem gül-i ruhsarın için, olurken sana kurban
Tüm bunlara inat, sense kesildin bana düşman
Asitli bir aşk sancısı çekiyorum, dünyamsa bana zindan
Umurunda mı çektiğim çileler, senin gönlün gül gülistan
El güler geçer halime şimdi, sen ki gözleri fettan
Gönül yarasıyla alay eder tabi, hiç yara almayan
Elim kolum bağlı, mahkûmum şu an gönül-ü mekân
Sense asık suratlı, sevgi fakiri, acımasız bir gardiyan
Yeter artık, dönmez mi tersine bu talihsiz, zalim devran
Tavanı çöktü aşkımın, oldum hem vallah hem billâh ziyan
Acıların tortusu çöktü bedenime, bozuldu bütün aşiyan
Hani gitsek bile ölüme, seninle olacaktık hep yeksan
Hatırlar mısın güzel di’li anılar yaşamıştık bir zaman
Mazide kaldı onlar, giderim meçhule, sen de hayıflan
Kalbim kül oldu sevda yangınında, bittim ey yaran
Acımadın mı bana, yok muydu sende hiç vicdan
Kadere inat, fışkırır şimdi gönlümden tazyikli bir isyan
Çok çekti zavallı diye, ederler beni dört bir yana ilan
Ben; dert, keder yüklü yorgun bir gemi, sense liman
Demir attım sana, yelkenim kırık, ettim kalbine iskân
Bir zamanlar ne idik öyle, sen bana, ben sana hayran
Seni bilmem de, bende kaldı şimdi bir çeşm-i giryan
O ki sevda ve anlayıştan yoksun olup, gönlü kokan
Hem pas tutmuş kalbe sahip, hem de alıngan
Söz geçiremem artık kendime, bedenim olmuş viran
Tükenmişim artık, nefes değil, hüzün solurum her an
Kalbimi bağ misali talan ettin, kan kusar şimdi bağban
Çaresizim yanarım, sen oldun bu dünyada bana imtihan
Küf tutup geldi geçti tüm yaşananlar, demek ki hepsi yalan
Kalpte gök gürültüleri, ruhtaysa dinmek bilmez hafakan
Bir zamanlar sürer idim, ben dahi bir hayat-ı mutantan
Giriftarım şimdi, kalbinin zindanında olduk hirman
Behey zalim, o ne kalpmiş ki hep hicran diye çarpan
Erdin muradına, ama bendeki dindirilemez bir tufan
İçli bir ah çekerim, dize gelir dağı taşı, hem de lerzan
Gönlümün yakıcı ateşiyle, seven gönüller olur biryan
Sana son sözüm: aşka düşe kahrolasın, sen de bıkasın candan
Hüzün çiçekleri yeşersin gönlünde, hiç kurak yer kalmadan
Artık bir gözyaşı misali, kirpiğinden asılarak vereyim can
Neyleyim artık hayatı, yanarsa yansın dünya aşktan
Aşk elinden şişe-i gamı yere çaldım, yetiş imdada ey Rahman
Bahar gelip tamburlar çalınsın, tersine dönsün talihsiz devran
Miadım doldu artık, kalbim hissiz, sense pek şadüman
Oldu mu şimdi be alev yanaklım, bak kaldım ortada üryan
Şimdilerde namıma Mecnun diyorlar, nerde o eski unvan
Neden denilmesin; yüz asık, boyun bükük, hal perişan
Şöyle bir seyredip mehtabı, içli bir ah’la düşünürüm ba’zan
Zaman süpürüp almış her şeyi, ne yâr kalmış elde ne yâverân
Kalpteki yangını söndüremez, gözden akan girye-i baran
Beyhude yorulma, değişmez bu kara talih, bu deveran
Vurun tamburun tellerine, aksın gözden yaşlar na-gehan
Bitmez gönlümün keşke’leri, elde değil aşığız doğuştan
Gönlüm hüzün mantosuna bürülü şimdi, içteki alev kocaman
Afakı sarmış bu yangın, çünkü ayrılığınla ölüm olmuş harman
Sevdan bir mızrap gibi gönül tellerine dokununca, susar lisan
Elemle yüklü kalp inlemeye başlar, hem de felekle müttefikan
Yine giymiş üzerine, gurur ve kibirden allı bir fistan
Vur sazın tellerine ustam, bugün halim daha bir yaman
Her daim su alan hüzün gemisiyle, kalbimde edince seyran
Heyhat! Ne hazin bir tablodur ki, kalp kesilmiş artık katran
Bak bir sonbahar daha geldi, yaprak düşer dalından
Kuru bir ağaç altında, yaş döker gözlerim durmadan
Islanmışım gece vakti, yine ayrılır bir damla bir buluttan
Avare gezer dururum sokaklarda vazgeçmişim dünyadan
Her daim su alır aşk gemim, gözümden düşen yaştan
Batar derinlere doğru; dert, keder, hüzün ve tasadan
Bir ‘hadi al başını da çek git telaşı’ eder gönlümde cereyan
Tüm keşke’lerimi yüklenip sırtıma, ayrılırım bu diyarlardan
Ben ki, esen bir rüzgârdan bile teninin incinmesine razı olmayan
Ama sen, yürek dağlayan, sine parçalayan, acımasız bir mihriban
Yanarım, yanarım da neler uğruna alınmış nefes, dolaşmış kan
Eline geçen mi? Birkaç damla gözyaşı, bir de kurumuş bir can
Gönül kapıları sürmelenmiştir artık, durma ağlayıp sızlan
Son nefese kadar gözyaşında boğul, boş hayallerle oyalan
Ne bekler ki insan, beyaz ve boş bir mezar taşından
Farkımız yok işte; o bir taş, bense ermiş bitmiş bir insan
Bu aşk oyunun da sonuna gelemeden, bozuldu bütün plan
Sana köşkler saraylar düştü, bana da küflü bir zindan
Gül güzelliğinle olmuş idin bir zamanlar dasitan
Unutma ey biçare, güzel olmakla olunmaz, insan
Gerçi güzellik de geçici, fazla olmazsın kalplerde hükümran
Şöyle bir baksana maziye, hani nerde Şirin’in nerede Leyla’n?
Affedin canlar beni, eğer etmişsem sürç-i lisan
Aşk acısı bu, ne yaparsınız işte, vermiyor aman
Kayıt Tarihi : 27.3.2012 23:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!