1973 yılında Artvin'in Hopa ilçesinde dünyaya gelen Betül Kasapoğlu, ilk , orta ve lise öğrenimini Rize'nin Fındıklı ilçesinde tamamlamıştır.
1994 yılında ailesiyle birlikte Samsuna yerleşmiş ve çalışma hayatına ilk adımını burada atmıştır. 4 yıl düren iş deneyiminin ardından 19 Mayıs Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümünü kazanmıştır. 2000 yılında mezun olduktan sonra bir süre Antalya'da kendi mesleğini icra etmişse de, aile hasreti ağır bastığı için Samsun'a ailesinin yanına geri dönmüştür. Halen Samsunda, özel bir firmada Muhasebe ...
Adı aşkmış bu eziyetin.
Darağacında öylece bekler dururmuş yürek.
Ölümle yaşam arasında
İnce bir çizgide...
Gözleri bağlı,
Elleri kelepçeli,
Adı gece,
Yalnızlıklarla birlikte anılır çok zaman.
Oysa,
Gece binlerce dostun adıdır benim için.
İlk önce yıldızlar vardır,
Uyarmıştın beni sevdaya karşı,
Seni dinlemedim suçluyum anne.
Şimdi yaşıyorken yalnızlıkları
Dizinde ağlarsam kızma ne olur.
Saçlarımı okşa,
Aşk hesap vermiyor ki, sormuyor ki gelirken! Başına buyruk yaşıyor, gelip yerleşiveriyor yüreğimize... Ve bizde boyun eğiyoruz.
Başka şansımız yok ki zaten! Aşk söz konusu olduğunda hepimiz birer sömürgeyiz çünkü. Aşk imparatırluğunun sömürgeleri... O kendi kanunlarını koyuyor, Kabulleniyoruz. Bağımsızlık hakkımız yok.
Ne zaman aşkın ordularına karşı dursak, daha güçlü bir şekilde çıkıyor karşımıza. Öyle güçlü silahları, öyle anlaşılmaz taktikleri var ki, daha ne olduğunu anlayamadan tuzağa düşüveriyoruz...
Ve binlerce yara alıyor yüreğimiz. Kanıyor, acıyor...
Ve yeniliyoruz...
Yine, yeniden aşk kazanıyor, her zaman olduğu gibi. Dimdik duruyor karşımızda... Daha güçlü, daha asil ve bir öncekinden daha bencil...
Ertelenmiş hayatlarımızı zaman çalıyor elimizden...
Öylesine kaptırmışız ki kendimizi hayatın karmaşasına, zamanın nasıl çekip gittiğinin farkına varmıyoruz bile...
Her şeyi yarınlara erteliyoruz... Yaşamayı,gülmeyi,sevmeyi...Kendimizden bile saklıyoruz yüreğimizin fırtınalarını...Bir takım kurallar yaratmışız kendi kendimize, kıramıyoruz zincirlerimizi.
Sevgi sözcüklerini esirgiyoruz sevdiklerimizden. Söylemeden bilsinler, anlasınlar istiyoruz.Bir soluk kadar yakınken sevdiğimize,iki yabancı gibi susuyoruz.
Ve birgün, aynaya bektığımızda, zamanın bizden alıp götürdüklerini görüveriyoruz.Bir de bakıyoruz ki, geçen zamana sığdırabileceğimiz ne çok şey varmış....
Ve pişmanlıklar...Pişmanlıklar...Pişmanlıklar...
Keşke çocuk olabilsydim yeniden...
Oysa ne çok isterdim büyümeyi bir zamanlar.Habersizdim kaybedeceklerimden.Habersizdim büyümenin getireceği gözyaşlarından.
O zamanlar oyuncaklarım içindi gözyaşlarım yalnızca. Dünya cennet, insanlar melekti çocuk gözümde...
Şimdi o melek insanlar, aldılar bütün oyuncaklarımı elimden. Yerine kucak dolusu acı, kucak dolusu yalnızlık bıraktılar...
Bana göre değildi. Alışamadım çıkarcı sevgilere. Annemin sevgisi kadar içten, masum olsun istedim her şey. Sevemedim hayatın gri rengini. Gökkuşağını yeniden çizmek istedim gökyüzüne...Rengarenk... Cıvıl cıvıl... Boya kalemlerimi aldılar elimden.
Ağladım...
Kimseye değil kızgınlığım, kırgınlığım. Sadece kendime. Bu yangınların da sebebi benim, fırtınaların da, gözyaşlarının da...
Benim kendi koyduğum kuralları çiğneyen. Her defasında canımın yandığını bile bile, bugünün dünden farklı olmayacağını bile bile ateşin üzerine üzerine yürüyen.Kanasa da farketmez diyorum. Geçer.. Ama her defasında unutuyorum bu yaralanmaların sonu ölüm. Yüz defa bin defa ölüm. Ne çok acıtıyor oysa bu ölmelerim. Yinede sardığım yaraların üzerini dağlıyorum yeniden, yeniden. Bıkmadan, usanmadan. pişman olmadan...
Şimdi, yine kapattım gözümü koşaradım gidiyorum cehenneme. Serin denizlere koşar gibi. Düşünmeden sonunu. Aldırmadan. Yakıyorum kendimi ateşte...
İnsan ölüme tiryaki olurmu... Ben tiryakiyim işte.
Dün gece İlham Bey'le dertleştik yine..
Uzun uzun oynaştık satırlarla. Kelimeleri oyuna getirdik, sıraladık arka arkaya.
O bal dudaklardan bahsetti, ben senin dudaklarını anlattım uzun uzun.
O mühür gözlüm dedi, ben senin gözlerini resmettim kağıda.
O sevda dedi, ben yüreğimi serpiştirdim satır aralarına.
Ve bir baktım...
Hep yarım mutluluklarım vardı
Elmanın diğer yarısını Adem yemişti çünkü…
Sonra çekip gitmişti
Yarım elmayla baş başa bırakıp beni.
Öylece bakakalmıştım
Yüreğimin diğer yarısının ardından.
İşte bu yüzden
Sırf sen yanmayasın diye yaktım kendimi.
Aydınlığı sana bıraktım.
Karanlık zindanlara hapsettim yüreğimi.
Sırf sen gül diye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!