Bestelenmiş Kelimeler Şiiri - Berk Bekboğa

Berk Bekboğa
29

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Bestelenmiş Kelimeler

Duralım. Soluklanalım. Soluklanıyoruz.
Nefes al. Nefes al. Biraz daha. Al. Al. Şimdi duralım. Vermeyelim nefesimizi. İçimizde oyalayalım. Ve işte şimdi başlayalım.

Tanışacakken tartışan, tartışırken tanışan.
Söz gelimi en istemediğin konuşmalardan.
Başlayalım.

Yüzünden, akmayı unutmuş göz yaşlarından bahsediyorum.
Seni anlamayan kim varsa ondan.
Benden, hatta senden bahsediyorum.
Günün en kuralcı, en yasak aralığındayız.
Hangi gözüme bakacağına karar veremeyen gözlerinden bahsediyorum.
Döndüğümde evde olacak mısın?
Alnıma dökülmüş terli saçlarımı yumruğunla kapsamandan.
Yere dökülen saçlarından bahsediyorum.
Yere dökülen sayenden,
Sayende fark ettiğin, farkı büyümüş saç tellerinden bahsediyorum.
Bir kadeh boşluğundan,
Camın cama değdiğinde ses çıkartmadığı esnadan bahsediyorum.
Esnadan. Esna.
Birine altı dakika bakmaktan, ve hiç rastlanmayan altıncı dakikadan.
Camımın önüne konan kuştan bahsediyorum.
Bakmasak da gözlerimize altı dakika.
Camın önündeki kuş yetmez mi inanmaya?
Sessiz sevişmelerimizden, sevişik tenimizden.
Seninle anlaşmaktan,
Seninle an’laşmaktan bahsediyorum.
Yarına kaç saat var?
Bunu hiç bilmiyorum.
Seninle baş başa kalmak için yürüdüğüm yollardan,
Yolun sana vardığı sonlardan bahsediyorum.
Yastıkları dizilmiş koltuğu severim.
Ama seni daha fazla.
Düzen müsaade etmiyorsa yan yanamıza,
Düzensiz dokunalım en ücralarımıza.
Yine düzen telaşına, kaşlarımda kalan parmak izlerinden bahsediyorum.
Sigaradan,
İçtiğin sigaranın en ciğerine değmeyen yanlarından.
Ömründeki çıkıntılardan,
Tütünü çarşafa dürmelerinden,
Çarşafın herkes için en belirsiz,
Senin için ömründeki çıkıntılardan kurtulur gibi yırtıp attığın parçalarından bahsediyorum.

Kulaklarıma uygun ağzın ve dilin var,
En yaramazından.
Açık seçik, sere serpe sıvıştığın yatakta,
Sevişik benlerimizle, sarmaşıp, sırnaşmak.
Dağışmak, dalaşmak, dağlaşmak seninle.
Unutuk, o tutuk göz yaşlarından bir nebze olsun kurtulmak.
Dürülmüş bir tütüne ateş olan bir mumla seni aydınlatmak.
Karanlığına inen dumanla, aydınlanan gözlerin, göğüslerin.
Sayende, sayeni izlerkenki göğüslerin.
Tırmanan, tırmalayan tırnakların, parmakların.
Gözlerinden tenime çizilen sıyrıkların.
İpek bir kumaşın teninden süzülüş esası, esna.
O esnanın gözlerinden yansıyıp, gülüşüne oturması.
Sevişirken her yakarışında bıraktığın dudak aralığın.
Birçok öpüştük seninle.
Ama alt dudağınla üst dudağını ayrı ayrı öpmek,
Sevgiyi ikisine eşit ama aralıklarla dağıtmak.
İşte bu sana küfretmenin en kusursuz yolu.

Kendi soyadını kendi seçen kadın, kendisine anne olmuş,
Henüz altı yaşında.
Bir günlüğü varmış, her gününü yazmadığı bir ömürlüğü.
İlk sayfasında ‘inanın’, hemen arkasında ‘inanmayın’ yazarmış.
Böyle anlatınca da masal gibi oluyor.
Olsun.
Mutlu sonlar hazırlıyorum masalına.
Melekler sigara içer mi?
Mutlu sonlar hazırlıyorum masalına.
Latifeli gecelik, B-bestelendi karşımda.
Latife ışığı geldi kondu masanın mumuna.
Oradan gözlerine, ağzına, burnunun en kıvrık yanlarına.
Soluğunla, soluğumun birleştiği esnalara-
Esnalar, Esna.-
Işık oldu.
Saye oldu en Latifelenmemiş alanlara.
Saye,
Elinin,
Sol elinin sayesi.
Latifelenmiş sol elin.
Dudaklarım ne zaman değse sol eline,
Mutlaka teşekkürlerini sunuyor Latifeye.
Teşekkür ederim.
Var olmuş, var olan ve var olacak her bir zerrene teşekkür ederim.

Bir sokak çocuğunun en hanım efendi yanı.
Öyle ki, dizleri hala yara bereyken, elleri kir tutmayanı.
Öyle haşarı, öyle masumane.
Öyle çığırtkan, öyle suskun.
Bağıran yanları dertlerinden habersiz.
Hep başka bağıran
Ama yine de başka söyleyen.
Söz gelimi hiçbir şeyi istemeyen.
İçin, dışın.
Var olmuş, var olan ve var olacak her bir zerreni seviyorum.

-Çıt!
Çıt ha?
Peki, çıt.
Ölümsemek?
Ölümsemek...
Birçok an için uygun olabilirdi bu kelime,
Ama bir -Çıt!- sesinden sonra geldiyse aklıma,
Bir anlamı olmalı.
Belki ölümsemek kötü değildir?
Diyalektik!
Belki her şey değişir,
Gün seni bir mum ışığına bırakır.
Ama yine de bir şeyler geçerken boğazından,
Dudaklarının tüm yüzünden önde oluşuna her zaman hayran kalacağım.
Dudakların.
Bir şiir fısıldar gibi, küfreden.
Kızsal ve kırsal pembenin vücudunda yer bulduğu sayılı yerlerinden.
Öpmek, şimdilerde bir ibadet gibi.
Bir din mensubu ediyorsun adamı.
Tanrı sen değilsin, tanrı dudakların.
Ağzın,
Yüzün,
Saçların.
Ama sen değilsin.

Bu mısraları saçlarının arkasından yazıyorum.
Korkak bir kul gibi, tanrının arkasına saklanıyorum.
İnanıyorum.
Hem beni esir eden,
Hem de illegal bir huzuru hissettiren tanrıya ibadet ediyorum.
Bir yobaz gibi değil,
Aklı olan her adamın aşık olacağı tanrıyı seviyorum.

Evet.
Ne demiş Nietzsche;
'Tanrı öldü.'
Maalesef ki her tanrı ölümü tadacaktır.

Şimdi kirleniriz belki başka bedenlerde.
Henüz bilemediğimiz aşklı nedenlerde.
Sevişgetiren bedenlerimizi vursak da yataktan yatağa,
Hangi beden tanrılaşabilir ki bir daha?

Bu.
Bu çok karmaşık bir mefhum.
Sense somut bir mevhum.

Berk Bekboğa
Kayıt Tarihi : 8.6.2021 16:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Berk Bekboğa