Beşiktaş’ta, Barbaros Hayrettin iskelesinde
Beşiktaş’ta, Barbaros Hayrettin iskelesinde,
Küçük bir çay ocağında
Çaylarımızı yudumluyorduk.
Deniz puslu,
Hava yarı açık yarı kapalı.
İki gündür değişmedik üstümüzü.
Kirliydik…
Vapurlar geçiyor kıyıdan,
Martı sürüleri, insanlar…
Aklımızda masum gelecek planı.
Yüreğimizde hiçbir zaman
Karşılığını alamayacağımız,
Sonsuza dek,
Tek taraflı aşk damlacıkları.
Buruk yaşıyoruz hayatı
Ve yarım bırakılan sevmeler.
Tüm kırıntıların biriktirildiği
Bir torbayla selamlıyoruz İstanbul’u.
Konuşmalar karışıyor şehrin gürültüsüne.
Bizse susuyoruz.
Daha önce tüketilen
Cümlelerin yabancılaştığı kentte
Başka sözcükler çalınıyor kulaklarımıza,
Dinliyoruz, susuyoruz.
İlişkiler dem tutuyor yabancılaşmalara.
Hiçe açılan bakışlar,
Kaçamak sevecenliklerin
Yürek sızlatan acısı.
Konuşulanların yanından
Kaçarcasına selamlaşmalar…
Yağmur kusmuştu öfkesini üstümüze
İstiklal’de oradan oraya attığımız
Mecburi voltaların sızısı ayaklarımızda.
Yalnızlığın katmerleştiği oturmalar,
Susamıştım sana.
Neyeydi ve kimeydi bilinmez,
Sorguluyordum anlamını hayatın.
Bir başkası olma hevesinden
Uzak tutup ruhumu
Kendimi arıyordum uzaklarda.
Geride bıraktıklarım,
Dün hayal ederken bugün tökezlediğim
Düşlerim, umutlarım, acılarım
Yarımda olsa sevinçlerim,
Hüzünlerim, nefretlerim.
Hepsinin bir anlamı vardır mutlaka.
Çölü aşmak için çıktım bu yola.
Heybemde iki boş su matarası,
Ekmeğim katıksız, dizlerimse…
Neyse!
Beklentilerimle bir umut
Kim bilir belki de….
Kayıt Tarihi : 5.7.2006 00:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!