Şu kısa etekli,
Kırmızı yelekli,
Yerinde duramayan,
Sevimli şeytan,
Cin parmağım,
Cin kızım, cımbızım olur benim!
O,Marmaramda,
Batı kültürünün cirit attığı,
Işıltılı bir şehirde doğdu.
Benden çok,
Cin parmağım Avrupalı oldu.
Boy atacak bu topraklarda,
Dalgalandıkça atacak yüreği
Onun da bu bayraklarda...
Bir hal gelse başına,
Duracağım yaşadıkça onun arkasında.
Şu saçları kıvır kıvır
Gözleri kapkara,
Kaşları kemer,
Pileli etekli esmer...
Şu ikinci sıradaki boyalı tatlı maskara,
Benim yüzük parmağım olur.
Ak denizin ışıltılı bir kentinde doğdu,
O da yeni kültürün çocuğu oldu.
Ne kadar şımarsa,
Ne kadar baş kaldırsa da bana,
Kızamıyorum, kızamıyorum ne kardeşine ne ona.
Hatta önce istedi diye kükreyip estim,
Sonra dayanamayıp da ısrarına
Sevdi diye Avrupa birliğiyle söz bile kestim...
Şu saçları dalgalı
Yanakları al al,
Kuzu gibi sevimli
Kuzu gibi uysal,
İşte o melek kız,
Orta parmağımdır benim.
O, Orta Anadoluda bir kasabada doğdu.
Tez zamanda harmanladı,
Öz kültürümle batı kültürünü.
Ne modernliğe takıp kafayı,
Ağrıttı benim başımı.
Ne modaya takıldı,
Ağrıttı kendi başını...
Sıkıntım olmadı ondan yana,
Olmaz inşallah bundan sonrada!
Şu sağ baştaki, sarışın,
Uzun boylu,
Uzun saçlı,
Uzun etekli,
Deniz bakışlı kız.
Doğduğu küçük kasabayı döven,
Karadeniz’in hırçın dalgalarına karşın,
İyi kalpli, iyi huylu,
İşaret parmağımdır o benim.
Memnunum kendisinden,
Siz de kalırsınız inşallah ondan memnun ebediyen!
Adına cefa mı desem,
Feda mı bilmem,
Yoksa Vefa mı koysam...
Bir kızım daha var,
Başparmağım,
Başörtülü sızım benim.
Doğduğunda doğuda bir köyde,
O kadar doluydu ki,
Öz kültürüyle annesinin göğsü,
Bol bol emdi yavrum da o necip sütü.
Sevgi kokan, ağır başlı beşiklerde,
Ninnilerle, ilahilerle uyuttu onu annesi;
Türküler, destanlar, efsanelerle büyüttü.
Ve o benzedi en çok toprağıma, suyuma,
O, benzedi kurduma, kuşuma; otuma, ağacıma...
Ortak oldu tez zamanda sevincime acıma,
Ve özümseyip kültürümü,
O bezedi nakış nakış avucuna.
Özgüydü her motifi,
Her deseni bana;
Her ezgisi bendim...
Onda ne yalan var, ne hile,
Ne kendi muhtaç kalır,
Ne eder bizi muhtaç ele.
Fakat şu günlerde,
Bir ağır baskı var ki üstünde,
Kolay gelir çektirene o çile,
Hem de bilir misiniz niye?
Batı zevkine,
Batı keyfine,
Batı kıyafetine,
Bürünmedi diye.
Zalimin bulduğu çözüm,
Zulüm üstüne zulüm.
Tutsak yerine koyar,
Düşman yerine,
Köle yerine koyar onu.
Hem de kardeş dediği
Oğul bildiği...
Hem de,
Yüce Ata’ya asmadığı için kulak,
Alması gerekirken kendisi ceza;
Kaybedip millî benliğini,
Medenî uluslara av olanlar,
Verir ona eza.
Hizmet vermek yerine,
Halka efendilik taslayanlar,
Millî birlikten ne anlar?
Bozmaya dirliği bağırır ancak:
—Okuman yasak!
—Çalışman yasak!
Kamu dediği o değilmiş gibi,
Kamusal alanda dolaşması bile,
Zavallı yavrumun yasak...
İnsan hakları deseler,
Din ve vicdan hürriyeti deseler...
—Hemşerim onlar kâğıt üzerinde hak,
Yasak, vallahi hepsi yasak!
Yürüdüğü için o “ATA”sının izinden.
Beklemiyordu haydi teşekkür,
Ya hakkı mıydı bu,
Zavallının duyduğu küfür üstüne küfür!
İster Zübeyde Anama,
İster Latife Bacıma,
Çıkar da, başörtünü
Öyle gir kamusal alana,
Diyen şahsı duysam da gülüp geçerim.
Bakmam vallahi, ne suratına, ne sıfatına...
Lakin cumhuriyetçiyim,
Halkçıyım,
Atatürkçüyüm derse bir de bu adam.
Acı katar işte o zaman acıma! .
Hele bir de iddiası olunca Laiklik,
Düşünün artık,
Adam mı korkunç, mazereti mi komik!
Biri aç der,
Diğeri kapat!
Sonunda ikisinde de yok özgürlük,
İkisinde de kadın ezik!
Ne farkı var Allah aşkına bu anlayışın,
Kınadığın İran rejiminden!
Olamazsın sen asla demokrat,
Senin adın olsa olsa şer İNAT!
Hem benim kızım
Kendi istemedi başparmak olmayı,
Kendi istemedi beşi bir yerde olup,
Göz kamaştırmayı,
Beşi de benim elim,
Beşi de benim eserim,
Hey zalim,
Dayanmıyor,
Dayanamıyor yüreğim.
Bitsin bu zulüm.
Kim olursan ol, kim!
Ben senin değil,
Seni dolmuşa getirenlerin,
Tarih boyu yok edemediği koca bir milletim.
Bu gün istiyor diye
Türk ve Müslüman kalmayı,
Kıramazsın başparmağımı.
Suçsa bunlar benim suçum,
Kadına el kalkmaz bizim törede,
Yeterse gücün işte benim başım!
Vurun!
Vurun da bu ayıpla yaşmaktan ya beni kurtarın,
Ya da kaldırın,
Kaldırın biraz başınızı,
Kaldırın da bu ayıpla yaşamaktan artık siz kurtulun…
Bu şiir başörtülü kız öğrenciler birer ikişer veya gurup gurup okuma hakkından mahrum bırakılırken yazılmıştı. İki tane başörtüsü konusunda şiir yazdım, diğeri Başörtüsü adını taşıyor. Fakat kışkırtıcı bir yönü olabileceği endişesi ile yayınlamayı düşünmedim. Çünkü Yüce Atatürkün pek çok özlü sözünde rastladığım bir temel fikir var: Millî benliğini ve birliğini kaybeden uluslar kolayca güçlü ulusların etkisi altına girerler. Asla büyük ve saygın devlet olamazlar, görüşü,anlayışıdır.
Hayatım boyunca arabozucu konumunda bulunmadım. Sanki bu konuda taraf olursam ve bunu basın yoluyla az veya çok kişi ile paylaşırsam bazı kardeşlerimin fazla düşünmeden takındıkları tavrı sergilemiş olurum gibi geldi bana...
Ama maalesef ben de bu konuda taraftım. Hem de keskin bir taraf... Tarihimden, kültürümden, demokrasiden, insan haklarından taraftım...
Bazı siyasilerin bu meseleye katkı sağlaması ve bazı bürokratların saf dışı edilmesi ile sanki olay daha doğal seyrine girmiş gibi görünüyor.Dilerim öyle olur.Ben de tarihe bir not düşmek için bu şiiri artık az sayıdaki okuyucumla paylaşabilirim,diye düşündüm.
Saygıyla...
Kayıt Tarihi : 25.11.2011 20:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Necip Zeybek](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/11/25/besi-bir-yerde-5.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!