Beşeriyetin Gözyâşları

Mehmet Yaşar Genç
678

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Beşeriyetin Gözyâşları

Bahar'dır, yüzyıllar ötesinden gönlümüze konmayan
Şahdamarı kesilmiş yolun, mevsimlerimizdir kanayan

Kış'ta: mazlumların gözlerinden sürgün verir nevbahar
Gerçek fecirleri arayan; tutsaklığımızdan kalan ahlar

Efendim gittin, uygarlığın kaldı bela vakitlerinde
Çölleri sarmış ölüm, kirli eylemlerin kaldık çemberinde

Ey kalbim, gafletim, sevda kaynağından içmezsin, neden?
Kucak kucak isyanım, sızlanışım duyulsun baharın ülkesinden

İklimi pâkinden lutfeyle yâr, ne olur! bahar gelsin ötelerden
Zemin solgun, hazan sarmış, sabahlar dökülsün gecelerden

Efendim, meydanlar, dirilişe ulularını bekler
Garip çığlıklarından yıkanarak, davetin yüklenecekler

Küstah niyet, sapkın gözler, çatışmanın bitmez varlığı
Ebu Leheb olmaya koşanlar; yükümün ağırlığı

Ey aşk yolunda teselli iksirim, geleceğin haberi
Gül muştundur donatan, bu köhne, viran yeri

Efendim, gönül ölü, Bukalemun renginde hayat
Medeniyet elbisenle sar bizleri, yoksa; sonumuz heyhat!

Adavet içimizde ur, son bulmaz adem-i ittifak
Sefih olan şu alemin seherinden umulur şafak

Zelil olduk, acz'e af dizilir, gözlerin yaşlarından
Çırpınan kol, bacaklar; çocuk bakışlarından

Efendim nazar et, kir kuyularından çıkar bizleri
Yorgun düştük, aşamayız, uçsuz bucaksız denizleri

Yeni Mekke'ler, Taif'ler oluştu, müşrik ellerinden
Efendiler kırbaç sallar,inleyenler, İslam el'lerinden

Kuruldu köle pazarları, putların rengi değişti
Ebubekir bekler sadıklar, işkenceye ruhlar yetişti

Efendim, Bedr'in ihtişamıyla gel, Cehil kahrolsun
Sabrın öğüt tutanların bayrakları göğe doğrulsun

Günümüzün Hamza'ları düşerler meydanlara bir bir
Her gün yeni Sümeyye'ler uçar sana, haberin gelir

Bir avuç Derbentçi'ndir yoğrulan, Hak uğruna seferde
Kıvamına ulaşınca hamur, deva olacak derde

Efendim, kalbimizi azat et, sevdanı yurt edinsin
Bu kızıl fırtınalar, bakışlarından utanarak dinsin

Boşlukları dolduran akıntı; gözden kopan gözyaşım
Gayri gel, sevgili! kirpiklerimle dinmez savaşım

Bulutlar içsin parmaklarından, gül yüzlüm, dem bu dem
Dağılsın yeryüzüne vuslat haberin, dirilsin erdem

Efendim, bu ağlayan Kudüs'tür, ayrılığına yandı
Sahipsiz yetimlerin, kan gölünde uyandı

Şu, gördüğün eğik başlar, beden dilinin sözleri
Canavar pençesinde şaşı bakan insanlığın gözleri

Siretin duymayan kalmasın, ulak çıksın köşe, bucak
Bu ümmetin kayboluşu, seninle refaha çıkacak

Efendim, donduk, kış, kıyamet, nurunla ısıt bizleri
Yolunda divaneler olduk, toprak taşıyor izleri

Kan yürüyor coğrafyamda, hicap duymaz gafiller
Yıkmak ister mabedini Ebrehe'ler ve Fil'ler

Asırlar oldu, korku paylaşan bülbül, gül'ün derdinde
İslam milletinin yaşadığı var mıdır din'de?

Efendim, gel ki: dağılsın bu karanlık, açılsın gökler
Rahmet kuşağından yollarına serpilsin güzel renkler

Dillerde ki muştusun haber verir çiçekler
Künyesiz kahramanlar, topraktan kefenle bitecekler

Bir esaret sahrasında kaldık, ey ümidim, sen, varol!
Melekleri yetişir Mevla'nın, bu ziyandan döner yol

Efendim, dillerimiz tutuştu hasretinden, gel artık
Hüznümüzü taşıyamaz oldu bu koca yer, gül artık.

Nevbahar:Taze bahar
Adem-i ittifak: uyuşmazlık, ittifaksızlık
Zelil: hakir, hor
Ebu Leheb: Müşrik ve (Peygamberimizin amcası)
Cehil: Cahil kimse
Sefih: Sefahete düşme, eğlenceye düşkün
Derbentçi: Kale muhafızı, koruyucu
Siret: Efendimizin hayatı,yolu,sünneti

Mehmet Yaşar Genç
Kayıt Tarihi : 9.3.2008 15:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ayşe Hazan Aydın
    Ayşe Hazan Aydın

    Beşeriyetin Gözyaşları

    Bahar'dır, yüzyıllar ötesinden gönlümüze konmayan
    Şahdamarı kesilmiş yolun, mevsimlerimizdir kanayan

    Kış'ta: mazlumların gözlerinden sürgün verir nevbahar
    Gerçek fecirleri arayan; tutsaklığımızdan kalan ahlar

    Efendim, gittin,uygarlığın kaldı bela vakitlerinde
    Çölleri sarmış ölüm, kirli eylemlerin kaldık çemberinde



    Ey kalbim, gafletim, sevda kaynağından içmezsin, neden?
    Kucak kucak isyanım, sızlanışım, duyulsun baharın ülkesinden

    İklimi pâkinden lutfeyle yâr, ne olur! bahar gelsin ötelerden
    Zemin solgun, hazan sarmış, sabahlar dökülsün gecelerden

    Efendim, meydanlar, dirilişe ulularını bekler
    Garip çığlıklarından yıkanarak, davetin yüklenecekler


    Küstah niyet, sapkın gözler, çatışmanın bitmez varlığı
    Ebu Leheb olmaya koşanlar, yükümün ağırlığı

    Ey aşk yolunda teselli iksirim, geleceğin haberi
    Gül muştundur donatan, bu, köhne, viran yeri

    Efendim, gönül ölü, Bukalemun renginde hayat
    Medeniyet elbisenle sar bizleri, yoksa; sonumuz heyhat!


    Adavet, içimizde ur, son bulmaz adem-i ittifak
    Sefih olan şu alemin seherinden umulur şafak

    Zelil olduk, acz'e af dizilir, gözlerin yaşlarından
    Çırpınan kol, bacaklar; çocuk bakışlarından

    Efendim, nazar et, kir kuyularından çıkar bizleri
    Yorgun düştük, aşamayız, uçsuz bucaksız denizleri


    Yeni Mekke'ler, Taif'ler oluştu, müşrik ellerinden
    Efendiler kırbaç sallar,inleyenler, İslam el'lerinden

    Kuruldu köle pazarları, putların rengi değişti
    Ebubekir bekler sadıklar, işkenceye ruhlar yetişti

    Efendim, Bedr'in ihtişamıyla gel, Cehil kahrolsun
    Sabrın öğüt yapanların, bayrakları göğe doğrulsun


    Günümüzün Hamza'ları düşerler meydanlara bir bir
    Her gün yeni Sümeyye'ler uçar sana, haberin gelir

    Bir avuç Derbentçi'ndir yoğrulan, Hak uğruna seferde
    Kıvamına ulaşınca hamur, deva olacak derde

    Efendim, âzât et kalbimizi, kuşlar yuvaya dönsün
    Bu kızıl fırtınalar, bakışlarından utanarak dinsin


    Boşlukları dolduran akıntı; gözden kopan gözyaşım
    Gayri gel, sevgili! kirpiklerimle dinmez savaşım

    Bulutlar içsin parmaklarından, Gül yüzlüm, dem bu dem
    Dağılsın yeryüzüne Vuslat haberin, dirilsin erdem

    Efendim, bu ağlayan Kudüs'tür, ayrılığına yandı
    Sahipsiz yetimlerin, kan gölünde uyandı


    Şu, gördüğün eğik başlar, beden dilinin sözleri
    Canavar pençesinde şaşı bakar insanlığın gözleri

    Siretin duymayan kalmasın, Ulak çıksın köşe, bucak
    Bu Ümmetin kayboluşu, seninle refaha çıkacak

    Efendim, donduk, Kış, Kıyamet, nurunla ısıt bizleri
    Yolunda divaneler olduk, toprak taşıyor izleri


    Kan yürüyor coğrafyamda, hicap duymaz gafiller
    Yıkmak ister mabedini Ebrehe'ler ve Fil'ler

    Asırlar oldu, korku paylaşan Bülbül, Gül'ün derdinde
    İslam milletinin yaşadığı var mıdır Din'de?

    Efendim, gel ki: dağılsın bu karanlık, açılsın gökler
    Rahmet kuşağından yollarına serpilsin güzel renkler


    Dillerdeki müjdesin,kokunu haber verir çiçekler
    Künyesiz kahramanlar, topraktan kefenle bitecekler

    Bir esaret sahrasında kaldık, ey ümidim, sen, varol!
    Melekleri yetişir Mevla'nın, bu ziyandan döner yol

    Efendim, dillerimiz tutuştu hasretinden, gel artık
    Hüznümüzü taşıyamaz oldu bu koca yer, gül artık.


    Nevbahar:Taze bahar
    Adem-i ittifak: uyuşmazlık, ittifaksızlık
    Zelil: hakir, hor
    Ebu Leheb: Müşrik ve (Peygamberimizin amcası)
    Cehil: Cahil kimse
    Sefih: Sefahete düşme, eğlenceye düşkün
    Derbentçi: Kale muhafızı, koruyucu
    Siret: Efendimizin hayatı,yolu,sünneti

    Mehmet Yaşar Genç
    'BEN SÖZLERİMLE MUHAMMED'İ (A.S.M) ÖVMÜŞ OLMADIM;
    ASLINDA SÖZLERİMİ MUHAMMED ALEYHİSSALATÜ VESSELAMLA ÖVMÜŞ VE GÜZELLEŞTİRMİŞ OLDUM' der 'mektubat' ında İmam Rabbani.........
    ŞİİRİ ZİYADESİYLE BEĞENDİM..........
    MAŞAALLAH......
    BAREKALLAH......


    Cevap Yaz
  • Ayla Selçukoğlu
    Ayla Selçukoğlu

    Sevgili Şairim,şiirin her bir harfinde değerli Mustafa DEMİRCİ kardeşimizin dilinden gönlüme yer eden ilahilerin ezgilerini buldum desem,inanır mısınız?
    Dem bu demdir,Niçin ağlarsın ey bülbül,seni andım bu gece,sultanım,güllere vurgunum diye zincirleme gider:)))))))
    'Efendim, âzât et kalbimizi, kuşlar yuvaya dönsün
    Bu kızıl fırtınalar, bakışlarından utanarak dinsin '

    'Bir esaret sahrasında kaldık, ey ümidim, sen, varol!
    Melekleri yetişir Mevla'nın, bu ziyandan döner yol '

    'Efendim, donduk, Kış, Kıyamet, nurunla ısıt bizleri
    Yolunda divaneler olduk, toprak taşıyor izleri '

    'Bulutlar içsin parmaklarından, Gül yüzlüm, dem bu dem
    Dağılsın yeryüzüne Vuslat haberin, dirilsin erdem

    Efendim, bu ağlayan Kudüs'tür, ayrılığına yandı
    Sahipsiz yetimlerin, kan gölünde uyandı '

    Her biri birbirinden özel ve de güzel lâkin,bu mısralar zat'ım adına diyebilirim ki çok özel ve manidar:))))Çalışmanızı gönülden tebrik ediyor ve başarılarınızın devamını diliyorum:))))
    Kaleminize,yüreğinize bereket:)))
    Rabbime emanetsiniz:)))

    Cevap Yaz
  • Mustafa Çelebi Çetinkaya
    Mustafa Çelebi Çetinkaya

    _Hani yürek anlatabilir ki efendimize duyulan haslet ve bu ağır bu büyük sevdayı. Hangi yürek bu sevdayla yaşar, tadına varır doyar ki. Doyamaz elbette. İşte doymayan bir yürekten damlayan manalı mısralar ve işte o yürğein sahibi güçlü kalem Mehmet Yaşar Genç. Yürekten kutluyor selam ve muhabbetlerimi sunuyorum.

    Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA

    Cevap Yaz
  • Türkan Ay Dinçer
    Türkan Ay Dinçer

    Boşlukları dolduran akıntı; gözden kopan gözyaşım
    Gayri gel, sevgili! kirpiklerimle dinmez savaşım

    Bulutlar içsin parmaklarından, Gül yüzlüm, dem bu dem
    Dağılsın yeryüzüne Vuslat haberin, dirilsin erdem

    Muhteşem bir şiir okuttunuz. Teşekkür ediyorum. Kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum. Saygılar yüreğinie ve tam puanımı bırakıyorum sayfanıza.

    Cevap Yaz
  • Abdul Vahap Altay
    Abdul Vahap Altay

    Dillerdeki müjdesin,kokunu haber verir çiçekler
    Künyesiz kahramanlar, topraktan kefenle bitecekler

    kaleminizi seviyorum oldukça güzel ,,tebrikler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (34)

Mehmet Yaşar Genç