bir istiridye içinde olmazmış iki hayat
ve insan ancak kör edici bir ışıkta
cüretli bir hayale kayar.
kırılma!
seni bildiğimi biliyorsun okları saplarken uzaklığına
Tutuldum sandılar bir zindan ve ölüm arasında
Aşkı ve isyanı
Efendilerine tutsak sandılar bu köprü üstü...
Huzuru
Meryem’in kucağında kanatlarını
yere bırakmış İsa saydılar...
Sabahın en zor saati
En zor sabahı saatin
İyimser olmam için yüzün var
ve gamzeleri ay saçan gülüşün
Sonra ellerin. göğün suyunu toplayan
damla damla soğuk geceye
O düşmekle yapraklarını renge boğsun
Toprak bekliyor
Kök uğultu Kök uğultu
uğunur sürgün ucumdan dilediği gibi
biz
pabuçlarımızı sıkı bağlardık
toplayıp ağırlığımızı
seçtik birer ikişer esaslı yolları
kayalıklar olmasın diye inatçı keçileri
öyle bir yabancı deniz ki, öyle bir Deniz...
öyle bir kıyamet su ki, öyle bir Su...
önce çocuklar tek tek...
bu bizim Deniz
(...)
bu da göğün cüreti bu bitimsiz iskele,
duvarcıyken umutlanmak başka
içimde bir dolgunluk hissediyorum
umursuyor ama döneniyor
çırpınıyor ama solukluyor
deniz yoruluyor
çıkamıyor sal'ına vara yoğa dönmüyor
bazen Oblomov çöküyor üstüme! göğsümde kırk uyumsuz nefes
ocakta çay bayatlıyor yazılmamış mektuplar eskiyor
enerjik mektuplardan bildiğim
F tipinde tutsaklar hava boşluğuna düşen çekirgelere
uçmayı öğretiyorlar,
Yalnızca
tarçınlı süt iyi gelir kadınlığıma/ birlik
onca dağınık/ ısıttım serptim...
bugün de kötü haber dokumadım
en iyisi çok sevilmiş çok öldürülmüş o genç kadın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!