Ayağı kırıldığı halde vurmayı dahi unuttukları bir at gibi gezdi umutlarımız,
Bir köşede öylece
Unutulmaya yüz tutmuştu inançlarımız.
Bir salkım kiraz,
Bir güzel sözdü hayatı yaşanılır kılan.
İnsan, kırılandır dedim;
Sonra üşümeyi öğrendim
Bir gözde, bir sözde, bir bedende
Kendim akıttım kentime yağmurlarımı
Ben estim rüzgar diye
Ben içirdim su diye
Ben soluttum hava diye
Bir gömü bulmanın sevinciyle karşılıyorum hüznümü.
Otobiyografik bir anının sancısı yazılmış her parçama
Perdeler aralanmış, bir simsiyah var içimde
Beni tanır sanıyor eş, dost zaman içinde
Bense siliyorum varlığımı takvimlerden
Unutulmak istiyorum ve bir daha var olmamak
Bir kitabın orta yerinde üşüdüm dün
Sabit karakter özellikleri gösteremeyen tuhaf adamları
Kalbimin neresine koyduğumu bilmediğim çok eski yaramı düşündüm
Hastaydım, devamlı Hastaydım
İç dünyamın cehenneminde kavrulurken tek başımaydım
Sırtımı yasladığım duvarlar üzerime çökerken de öyle
Yangınım sürmüşse ezelden; bu benim günahımdır,
Güzergah bildiğim yolların yanlışlığındandır.
Çok vakit sönen her parçayı ben kendim yine, bile isteye yaktım.
Zaten ben, oldum olası yangındım.
Tüm memleketlerde ağlayan benim
Sancılı dağlarda çiçek bekleyen umudum
Güzel kalpli Nazife'nin kızıydı
Ve hep tanrıcıldı kalbi
Kuş yuvasından düşse
Kuşa yas tutardı,
İnce ruhlu bir kadındı.
Kara bir lekeydim süt beyazı yaralarda
Ve sadık bir bekçi gibi korudum hüznümü
Çünkü acısını seven kadınların gözyaşlarıyla yıkadım ömrümü
Ve bin asır yetecek bana yangınım.
Kara bir leke gibi sindim süt beyazı yaralara
O gece hayatımın en kırgın şiirini yazdım,
Dargın bir mum ateşinde kalbimi tütsüledim,
Sevdiğim şiirleri okudum,
Kendime dokundum,
İçime döndüm,
Kaldırım taşları dizdim yüreğimin yıkık kentlerine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!