BERDUŞ
Sorular, sorgularla geçer ömrü berduşun.
Nedenler, niçinler dur durak vermez kemirir beynini.
Doğru nedir, kime göre doğrudur?
Yanlış nedir kime göre yanlıştır?
Doksanlık bir ihtiyar ölümden korkup hayata dört elle sarılırken.
Onsekiz yaşında bir genç nasıl olur da canına kıyabilir?
Doksanlık ihtiyarı hayata bu kadar bağlayan nedir?
Ya onsekiz yılda ne gibi bir sorun bir genci yaşamaktan vazgeçirmiştir?
Başka bir cevapsız soru...
Ahlâksız, namussuz, acımasız insanlar;
Rahat, varlıklı, uzun bir ömür sürerken.
Onurlu, namuslu, sevgi dolu insanlar,
Neden erkenden göçüp giderler bu dünyadan?
Kötülük, ömre ömür mü katmaktadır?
İyilik ömürden, ömür mü almaktadır?
Bunun gibi sorular sıralanır gider yıllar yılı.
Sonra bir gün gelir ne soruların anlamı kalır onun için.
Ne de cevapların, zaten doğru cevabı hiç kimse, hiçbir zaman bulamamıştır.
Koluna iğnesini sokup, kanını emen sivri sineği öldürmek senin için doğruyken,
Yaşayabilmesi için senin kanını emmesi sivri sinek için doğrudur.
İşte bu noktaya geldiğinde her şey anlamını yitirir berduş için, yaşamak angarya gelir.
Gün gelir biter bekleme süresi
Sessiz sedasız gider bu dünyadan
Sararlar bir çaputa
Atarlar bir çukura
Üzerine bir kaç çürük tahta
Doldururlar çukurunu toprakla
Ne ağlayanı olur arkasından
Ne hatırlayan olur üç gün sonra
Kimsesizler mezarlığında, başına dikilen el kadar tahta da, çürür gider üç ay sonra.
Kayda girmemiş evrak gibi silinip gider
İzi bile kalmaz bu dünyada.
Müşfik Saltık.
2003
Kayıt Tarihi : 29.2.2004 03:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Ateşli çığlıklar atıyor zaman
Yıldızlar toplarım samanyolundan
Gelincik yangını başlar içimde
Gözlerin süzülür, parmaklıklardan.
Mavi bir kelebek konar omzuma
Baharda çiğ düşer yastıklarıma
Mektuplar gönderir ay parelenir
'Görülmüş' damgası vurur zarflara.
Duvarda açılır mor karanfiller
Bir ufak saksıda büyür özlemler
Üstüme örülür perde duvarlar
Gözlerim tahliye kararı bekler.
Yollarım labirent geçilmez olur
Sararmış resimler zulamda durur
Hayat avucumdan sessizce kayar
Can kuşum kafeste öter...avunur.
Rüzgarın saçını öresim gelir
Aklıma yar düşer göresim gelir
Yanarım yanarım, içten yanarım
Acılara bir son veresim gelir.
Dilimde direnir ağır işçiler
Duygular perişan anlamsız sözler
Kara haberlerle gelir geceler
Göklerde vurulur, uçan sevinçler.
Kaçak bakışlarım döner firardan
Bölerim uykumu tam ortasından
Çöker fay hatlarım sular köpürür
Davulun sesi hoş gelir uzaktan.
Koğuş araması gece yarısı
Bağrımı sızlatır kurşun yarası
İnciler dizilir, sabır ya sabır
Vakitsiz sararır dalda kayısı.
Sırtıma yaslanır dumanlı dağlar
Dualar okunur dudağım çatlar
Güneşim aynada kendine yansır
Göllerde yas tutar, kutsal balıklar.
Hayalin el sallar tren garında
Kudümler çalınır kıyılarımda
Bulutlar es geçer çapraz tellerden
Nehirler ters akar, yataklarımda.
Her akşam kadere isyan ederim
İdam sehpasına gider gelirim
Zincirler kırılır haykırışımda
Bunca dert taşımaz, kopar ciltlerim.
Bilmeden ben bozdum geleceğimi
Söz verip çiğnedim yeminlerimi
İsyankar ruhumu dinletemedim
Denizde batırdım gemilerimi.
01.Mayıs.2005
Sedat Erdoğdu
Sedat Erdoğdu
mal sahibi olmak hayal.. İyi insan mal sahibi olamaz. Canın yongası olan mal kötü insanda olduğuna göre... Malı çok olanın, çok yaşaması da bundan olabilir mi ?. Mehmet Halil
TÜM YORUMLAR (2)