Kimse kimsenin dilini öğrenemez.
Zanneder sadece ve terkeder öğrenince.
O yüzden kork tercüme edilmekten.
Çeviriler, çok acımasız…
Gölgem hesap sorardı; içirirdim ışığını, susardı
Hep kendimden büyüktü, ışığa çok uzaktım
Sahi seninki niye hep ayaklarının altındaydı
Hem de ışığa daha uzakken…
Zamanın kendini parçaladığı zamanlar vardır
Her şeyin yarım kalmasının sebebi saatler
Yumruklarınla un ufak edersin, onsuzlaşırsın
Takvimlere yönelirsin acelesi yok diye
Günlerin kucağına bırakırsın kendini
Kömür tozuyla sıkıştırılmış plaklar gibi
Sıkıştırılmış canlar kömürler arasına
Kanla yazılmış bir ilkbahar günü
Haykırışlar yazılmış bir taş plağa
14'lük yanık bir türkü bu
Feryat figan tüm canlar
Erkeklerin de masumiyeti var elbet
Hiç bahsetmediği, anlatmadığı
Kocaman bir gizden ibaret
Korkar tanıtmaktan, kalır gizlendiği yerde
Bazı bazı dolar taşar giz
Haykırmak ister sevdiği kişiye kendini
Kendini tanımlayamayanlardan oldum hep
Bazen bir saatlik dilimin herhangi bir dakikası kadar gereksiz
Bazen de o bir saati bir saat yapan son dakika kadar gerekliydim
Ama yine de hiç bir zaman adlandıramadım varlığımı
Oysaki ne kadar da basit bir isme, bir karaktere ait olmak
Sanırım değişken bir karakterim var
Öyle bir düştün ki retinama
Görüntün tek meşgalem oldu
Karakterine rol bile vermedim bu eylemde
Seninle göz göze geldiğim o ilki anımsıyorum
O kudretli anda ölmeyi arzuladım işte
Tam oracıkta, dikkatim dağılmadan ölmeyi
underrated