Var dedim, yok dediler,
Yok dedim, var dediler.
Yalan söyledim, gavur eylediler,
Doğru oldum, kin güttüler.
Zaman su dediler, yük oldu omuzlarıma,
Bu şehirde yalnızlık çınlıyor kulağımda,
Yalnız biri yürüyor, sessizce karanlıkta.
O gidiyor, ben gidiyorum onun ardında,
İzliyorum yolunu ben, hadsiz bir kılıkta.
Bitmeyen yürek sancısı nedir bu bendeki?
Kurak yalnızlıklar içinde büyüdüm ben,
Sadece toz, kum ve toprak vardı.
Su görmemiş otlar içinde büyüdüm ben,
Sadece sarı otlar ve sadece dikenler vardı.
Kurumuş hayaller içinde büyüdüm ben,
Sorun anlatsınlar size, deniz manzarasında,
Bilmem nedir, binbir masalları varsa...
Ne olmuş, neler yaşanmışsa,
Kuytuda bir İstanbul yalısında.
Ben bilmem buraları, sormayın bana,
Ne zaman sana karşı bir şey olsa,
Hemen dünyaya düşman oluyorsun,
Dostuna, sevdiğine, arkadaşlarına küsüyorsun,
Bir kedi görsen, hemen yüzünde binlerce çiçek,
Takma bu kadar, bırak akışına gitsin...
Bulutlar yırtarken, kılıçlar gibi keskindik!
Biz, al bayrağı dikerken devler gibi iriydik.
Göklerden, aydınlığa bir doğan gibi indik!
Özgürlüğe, kapılar açarken tek vatan birdik.
Düşman başına, güçlü bilekler ile dikildik!
Yapraklar düşerken, son kez veda edermi dostuna?
Gelincikler açarken, birden kopan bir fırtına,
Peki ya, edermi yağmurlar yağarken bulutuna,
Edermi bir veda, ayrılık uğruna?
Güneş doğarken, son kez veda edermi aya?
Bir rüzgar ile aldın, geçtin o güzel hayatları,
Bir zelzele ile bağrımız yandı Anadolu!
Duyupta, görmezden mi geldin o koca feryatları?
İçleri yanmış, bir sürü ana dolu!
Koskoca memleket, mahşer meydanına döndü,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!