Bepuklarla Ölenler İçin..

Gazel Umut Balan
48

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Bepuklarla Ölenler İçin..

ucunda boşluk sallanan gecelerden bir gece
- düştü benden gözlerin..
ki sen görmedin..
kanadı beyza..

oysa kanamaktan utanırken yaralanan bucaklar
maviydi bepuk kuşları hala,
ve kırmızıydık güllerden çokça biz..

vakitler geçtikçe üstümüzden başımızdan
aklımın yandığı dizlerinin yamacında...,
tutuştu beyza..

sen ziyaretlik bir şehre,
ölmek için gittiğinde benden
geride kalan tüm şehirler yandı
ellerim yandı..
ki sen görmedin..
karardı beyza..

işitmiştik de evvelden ya;
- ince bir sızıdır,uçurumda yaşam tutkusu..*
yani işte yeni değil bu sevda soyuntusu!
benim yanım yörem yangın kokusu...
seninse gözlerinde
maktulsüz bir cinayetin kaçınılmaz korkusu..

şimdiyse bepuk kuşlarının gömülme zamanıdır;
toprak yataklarına usulca..
aklıma bile gelme yarınlarda; sakın!
biz'de tükendi beyza..!

ocak-2007 malatya

Gazel Umut Balan
Kayıt Tarihi : 30.1.2007 11:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


NOTLAR: 1) (*) Şiir,Ferhat Tunç'un yorumladığı Uçurum Şarkısı'ndan alıntılar içermektedir.Bepuk kuşunun ne olduğunun okuyucular tarafından sıkça sorulması nedeni ile açıklama yapılmıştır. 2) Bu,şiirin hikayesi değil,bepuk kuşunun hikayesidir,hatta daha ziyade bir masaldır ve masallar imgelerle dolu abartılmış hikayelerdir,gerçek değildir... BEPUK: kürtçe guguk kuşu. bir masaldır aynı zamanda metin kemal kahraman ın deniz koydum adını albümünde yer almaktadır. alttaki öykü ordan alınmıştır. etekleri meşe ağaçları,dorukları ardınçlarla bezenmiş yüksek dağların ardında,güneşin bile bir başka güzellikle doğup battığı,ateşin,suyun ve musahipliğin kutsal sayıldığı,ayın bile her gece güzelliğini kıskandığı bir diyarın,mamekiye'nin öyküsüdür anlatılan. kış gelip de bembeyaz bir kar örtüsü heryanı kapladığında yamaçlardaki küçük kom evlerinde,yaşlı nineler ocakbaşlarında bağdaş kurmuş küçük çocuklara birbirinden güzel masallar anlatırdı.işte bunlardan biri de bepuk 'un öyküsüdür. derler ki, uzun yıllar önce buralarda iki kardeş yaşarmış. keko ve kız kardeşi... iki kardeş,baharla birlikte mamekiye dağlarına kenger toplamaya çıkmışlar.gün boyunca kenger toplamaktan yorgun düşünce, bir akarsuyun kenarına oturup bölüşmüşler bir kengeri. sonra da doğanın cömertliğini yüklenip sırtlarına evlerinin yolunu tutmuşlar.torba delik: yol boyunca birer birer dökülmüş kengerler.torbayı boşalttılkarında bir kaç kenger düşmüş yere.öfkesine yenilmiş keko. ateşin ve suyun üzerine yemin etse de kardeşi, sen yedin, demiş, kengerleri. çaresiz kalmış kız kardeş. kes karnımı, keko demiş kes de bak içine. kararmış gözleri keko'nun saplamış bıçağı ve düşmüş kız kardeşi yere. fakat kardeşinin karnında sadece paylaştıkları yarım kengeri görünce keko, acının ağırlığı ile bir yılan gibi çöreklenmiş yüreğine. tanrım, demiş. beni öyle bir kuş yap ki, diyar diyar dolaşıp anlatayım acımı. dayanamamış tanrı bu yakarışa. guguk kuşu yapmış keko'yu. işte o gün bugündür, bahar ayı geldiğinde taze kengerler yetiştiğinde, bepuk anlatır durur acı dolu sesiyle,kardeşini nasıl öldürdüğünü. 'bepo-keko kam kişt mı kişt kam şüt mı şüt kam kınıt mı kınıt'' bepo-keko kim öldürdü ben öldürdüm kim yıkadı ben yıkadım kim gömdü ben gömdüm..............................................

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Oğuz
    Mehmet Oğuz

    Az önce bir yorum yazdım ama daha sonra şiir hakkında yazılan yorumları okuyunca geri aldım yazdıklarımı. Ya bu ne amansız kavgadır bu ülkede. Yahu yazılmış bir şiir üzerinden bile bu kadar Türk Kürt ayrımcılığı yapılan bir ülke var mı dünya üzerinde. Şiir hakkında yazılan yorumları okuyorum da şaşırdım kaldım şimdi. Aman tanrım, herkes şiiri bir kenara bırakmış Türklüğü Kürtlüğü ile övünüp duruyor. Yahu bu dünyada insan olmanın bile övünülecek yanı kalmamışken bu neyin kavgasıdır. Ama madem bu satırları yazarak girdik konuya bari katılalım bu cümbüşe.

    Masallarda şiirler gibi imge yüklüdür. Yani bir kardeş durup dururken bir kenger için kardeşini öldürür mü? Aklı mantığı olan herkes hayır der bu soruya.

    Şimdi bir düşünelim bakalım. Bu ülkede o insana baygınlık veren deyimle 'bin yıldır kardeş gibi yaşamış olan iki halk' bunca zamandır neden birbirini öldürmekte. Dili, kültürü, kimliği ve geçmişi yok sayılan bir kardeş halktan bahsediyoruz.

    Sizce bu saydıklarım için kardeşin kardeşi öldürmesi reva mıdır? İnsanın doğuştan sahip olduğu başka bir deyişle içine doğduğu dili, kimliği, kullanmasından daha doğal ne olabilir. Kimse doğarken kendi kaderini tayin edemiyor ki, yani “ben Amerikalı doğayım ana dilimde İngilizce olsun” deme şansınız yok ki... Hangi iklimde, hangi coğrafyada, hangi ana babadan doğmuşsanız siz osunuz. İsteseniz de başkası olamazsınız.

    Şimdi hal böyleyken kardeşim dediğin insana “sen dilini kültürünü unut ve benim dilimi benim kültürümü yaşa” diye dayatırsanız, kardeşinizi sakat yerine koymuş olursunuz. Eli ayağı olan bir insana sen elini ayağını kullanma benim elimi benim ayağımı kullan demek gibi saçma bir durum çıkar ortaya.

    Yine o insana gına getiren deyimle “Bin yıldır etle tırnak gibi olmuşuz” dediğin kardeşine hep tırnak olmayı reva görüp uzadıkça kesmeye kalkarsan, işte böyle bir kenger için karnını da deşersin, boynunu da kesersin.

    Kürt var mı, Kürtçe diye bir dil var mı? gibi artık geçerliliğini yitirmiş bu gibi tartışmalar kimseye fayda getirmez. Ve bunu tartışmak saçmalıktan başka bir şey değildir. Az buçuk kitap okumuşluğu olan veya iki tıkla google bile sorsan o sana söyler Kürt var mı, yok mu diye?

    Bir şiirden yola çıkılarak böyle ideolojik kavgalara girmek (ben dahil) mide bulandırıcı bir şeydir. Önemli olan şiiri anlamak ve şiirden anladığını başkalarına da anlatarak paylaşmaktır. Şiiri politik düşüncelerin ve ideolojilerin altında ezmeyelim. Her şiir, hatta her sanat ürünü zaten politik bir duruş içerir. İçermezse zaten sanat değildir. Dolayısıyla politiği içereni daha fazla politikleştirmek sanatı dışarıda bırakır. Verilmiş olan ürün sanatın dışına çıktığında içsel özü kaybolur ve dar bir çerçeveye hapsolarak sloganlaşır. Bu yüzden ne şiiri ne öyküyü ne de başkaca bir eseri slogana boğmamak sanatçının en çok dikkat etmesi gereken hususlardandır.

    Şimdi Gelelim şiire: Şiir siyah olanın beyaza (Beyza: Aşırı beyaz çok beyaz) bir başka deyişle 'öteki' olanın 'ben' olana sitemini anlatmakta. Ötekiyi kabullenmeyen, dıştalayan ve hatta kendine benzetmeye çalışarak aslında kendi ben olma özgünlüğünü de yitiren (öteki olmadan ben, ben olmadan ötekinin var olması mümkün değildir.) bir 'ben' e karşı bir duruşu işlemekte. Belki de Beyza bir isimdir burada yada başka bir anlamı vardır.

    Beyza, beklenen ama gelmeyendir, Beyza bir başka düştedir bu yüzden gerçekliği kaybetmiştir. O kadar uzaktır ki bu gerçeklikten avuçlarına dökülen gözyaşlarını ve bedeninden sızan kanı şizofren ve isterik bir algıyla başka nesnelere benzetebilmektedir. Beyza’yı geri getirmek ve bu gaflet uykusundan uyandırmak için çağrışımlar yapıyor şair belki de Stockholm sendromu yaratmaktadır.

    Ancak şiirin bir yerinde Beyza’nın dönememek üzere gittiğini görmekteyiz. Beyza ya ölmüştür yada şair onu aklında öldürmüştür. Şair bu ölümden üzüntü ve pişmanlık duymaktadır. Belki de Beyza nın gitmesine ve ölmesine sebep şairin kendisidir.

    Şair, belki Beyza’dan önce belki Beyza ile ve belki Beyza’dan sonra bir boşluk içinde yaşamaktadır. İhtimal ki bu boşluk aslında şairin tüm yaşantısına aittir. Ve Beyza bu boşluk içinde bir giriş yapmıştır şairin hayatına ansızın boşluğun Beyza ile dolmasına alışamamışken şair, bu kez de ansızın yitip gitmesine alışamamaktadır. Ve yine bir ihtimal yukarıda belirttiğimiz gibi bu yitmeye neden olan şairin kendisi olabilir. Bu yitiklik duygusuna alışamayan şair bunu bir cinayet olarak görüyor, Bu cinayette maktul şairin kendisi, Beyza ise suçu üslenmeyen Faildir.

    Bepuk öyküsü burada devreye giriyor. Yani şiirin son bölümünde… Yaşanan yaşanmış, olan olmuş, giden gitmiş, ölen ölmüş, kalan kalmıştır. Ortada bir sevgi bir de cinayet vardır. Sevgi belgi kardeşçe belki sevgiliye olan tutkudur. Ancak Beyza, şair tarafından karnı deşilerek öldürülmüş, karnı açılmış, içinde aranan bulunamamış ve ardından pişmanlık yaşanmıştır. Şairin dileği bir kuş olup acısını duyurmak olmuş. Ki bu da kabul görmüş ki Tanrı onu şair yapmış… Yazdığı şiire yapılan eleştirilere bakılırsa; bu acı acı öten kuşun sesini duyan gelmiş ve elindeki en ağır taşı yüzüne fırlatmıştır.

    Bu şiirden benim idrak edip çıkarabildiğim sonuç budur. Ancak asıl hüküm şairindir… Tebrik ederim, doğru yoldasınız, lütfen yazmaya devam ediniz…

    Cevap Yaz
  • Arap Naci
    Arap Naci

    ben türk olduğumdan onur duyuyorum sen de kürt olduğundan onur duymalısın kardeşim

    ne serçe ne güvercin ne bepuk ölmesin keko


    şiirin insanına sevgi ve saygıyla

    Cevap Yaz
  • Süleyman Toprak
    Süleyman Toprak

    'şimdi say ki ben sana gizli bir cinayet ihbar etmekteyim..
    ama yine de sen;
    başaklar düşlemeyi yeğlersin sabah aralıklarında..
    bilirim..
    ve aralık sabahlarında ekmek yemeyi,
    ziyan olmamış bir bünye eşliğinde..
    ve taneler kere sonsuz,
    ve ekmek kadar bereketli,
    ve su kadar aziz zaaflarda...
    ki ben şimdi sana,gerçekten gizli bir cinayet ihbar etmekteyim.! '

    Değerli arkadaşım Gazel Umut Balan ,öncelikle Bepuklarla Ölenler İçin adlı şiirinin günün şiiri olarak hakettiği yeri bulmasından ötürü yazdığın kalemi bir kez daha kutluyorum.Doğrusu Bir Başka Devrim adlı şiirine bekliyordum bu hak teslim edişini.Seçici kurul bizleri yine yanıltmadı.Kaliteli şiirleri cımbızla bu kadar güzel seçip ortaya koyan beğenilerini de takdire şayan buluyorum.Günün şiirine yapılan yorumlar da beklerdim ki seçici kurulun değerlendirmesi kadar isabetli ve anlamlı olabilseydi .(değerlendirmenin hakkını verenler hariç)

    'sen ziyaretlik bir şehre,
    ölmek için gittiğinde benden
    geride kalan tüm şehirler yandı
    ellerim yandı..
    ki sen görmedin..
    karardı beyza.. '

    ((beyza:el ,yed-i beyza:beyaz el) Musa(a.s) in mucizelerinden biri olarak bilinen beyaz ve parlak eline verilen addır.Ayıca yed-i beyza mecazi manada harkuladelikleri ve meziyetleri dile getirmek icinde kullanilan bir tabirdir)

    Cevap Yaz
  • Selim Yiğit
    Selim Yiğit


    Müthiş insanlarız velhasılı, kırmızıdan kanı, beyazdan ölümü, güzelde kıskançlığı, ve daha acayibi; şiirden ideolojiyi hissedip birden duygu yoğunluğu yaşıyoruz. Sonra şiiri unutuveriyoruz birden, bir itici güç ve dayanılmaz bir hazla en dik noktasından görüveriyoruz kendimizce yanlışı. Ve elbette bu duygu yoğunluğu sürükleyip götürüyor bizi ve yine şiirden çok öteye. A sahi daha biraz önce bir şiir okuyordum ve bana kalsa güzel, nereden geldim ideolojik bir tartışmanın ortasına ve dil kavgasına?? Allah Allah şiiri okurken fazla yol almışım anlaşılan, en iyisi şiiri tekrar okuyayım tüm karşıtlıkları bir kenara iterek.

    Cevap Yaz
  • Hasan Tan
    Hasan Tan

    Biz olmak içindir önce her uçuruma göz kırpışımız, sonra tüketiriz ağır bedeller vererek elde ettiğimizi..-Yalnızlık insanın asıl vatanıdır, yaşadıkça kendi mecrasına yönelir yavaş yavaş-

    Demiştik vaktinden evvel..

    Siz Türkleştiremediklerimizden misiniz:)

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (47)

Gazel Umut Balan