Vazgeçmek
aslında yokmuş gibi kuşlar ve geriye ne kalıyorsa yaşanmamışlıktan kalan
Yüksek sesle silinebiliyor muşsa bütün hikayeler
‘Oysa’ çoksa hecelerden cümleye sürüklenen kelimelerin sağnağında
Yoksa net bir cesaret ve elbette sevmek bu değilse aslında
Durmadan başa sarıyorsa cinnet
Oysa sevmek en çok neyi sevdiğini fark etmek demektir..
Ve seven biraz daha neyi sevdiğini bilendir..
Aşkın üzerini örten her ne varsa ve kendi üzerine cefayı çeken gece
bir denize uyanıyorsa bir bankın üzerinden..
gece kadardır deniz
deniz gece kadar..
Çıktım hüzünlü sislerinden yayla mavilerine
Tüfek seslerine karışan kemençe kokularıyla
Zigana'dan salındı dedemin sevdalı mektupları
Bana inatçı diyorlar
Ne kadar da belli
Nenemi tanımadıkları
Ben kelimelere bağışlarken gönlümü
Bütün nisanlarını yakın şehrimin!
Ne halin varsa gör hayat….
Bölüştürüyorum renklerimi bir şehla yıldıza
Kaldırımların yağmalanmış ayak izlerinde unutuyorum
Siyah beyaz fotoğrafları
Aşk'a
Rüzgarsız değirmenler gibi
Sebepsiz yoruyorum ellerimi..
Alt tarafı bir ben varım
Sahne 1
Yorgunum
Elimde kulplu çay bardağım
Eskiyorum durmadan
Farkındayım
Kara bir tren gibi ömrüm…
Her vagonunda birbirinden koyu anılar…
Oysa bahar duraklarına da yanaştı bazen
Ama peronlarında hep yalancı dimaglar..
O yüzden, askıda kaldı tüm el sallamalar
Gitmekle kalmak arasında sıkıştı gözyaşlarım..
Cemresine bir kıyamet sabahı daha ekledim
kirli hikayemin …
düşler ertesi bir mısrada
mühürledim zarflar dolusu iç döküşlerimi
ve araya sıkıştırılmış bir hediye edasıyla
nisanın bu orta yerine döküyorum …
İçimde kilometrelerce uzanan zifiri yalnızlık
perili bulut savur tohumlarını mahzenime
bu baldıran tortusu kazınır mı ruhumdan
dilime batan kainat devin sür surların çıkmazlarını
ey kalp!
vakitsizce sorma sorularını
Pembe küskünlüklerimi aldım gidiyorum
Siz kalın…
Gelmeyin lütfen
Böğrüne zıpkın yemiş bir yunus kadar vurgunum
Yalan söylüyorum.
Azalıyor kendimi tanımladığım cümleler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!