Ardından bilinçlenip bir kış gecesi
Uyandım kendim , kendi içimde
Erilleşen bedenimin , genişleyen acısına
Paralel olarak daraldı , hayata dair bildiklerim
Ardından kalkmamak üzere oturdu yüreğime
-büyümek- olarak adlandırılan bela tüm yüküyle
Ve son bulmayacak bir arayış başladı o gün içimde.
Televizyonların çizdiği klavuzda aşık oldum.
Ruhum ansızın bir hastalığa tutuldu.
Bana geceyi sevdiren, yağmuru içiren
Beni kiraz çiçeği suyuyla yıkanmış yataklarda
Beni gül desenli çarşaflarda sızıyla dürüp büken acı
Melankoli hastalığıydı tutulduğum, derin sancım.
O zamanlar aşıyordum her vakit kendimi
Aşıyordum bir ben daha buluyordum
Bir diken gibi kendime neden batıp durdum bilmem
Kendimin en azılı düşmanı olurken , onuru
Sevgiyi de , sızıyı da hissizliğe teslim etmiştim.
Boş arsalarda kaçak sahte votkalar eşliğinde
Burayı petersburg sayıp , ben dostoyevski oluyordum.
O zamanlar başım yukarıda , binalara bakardım.
Tepesinden zemine çakılacağım binalar arardm
Dört yanı bombalara teslim olan ülkemde
Kaygısını gütmek istemezdim geleceğin.
Gelmesede olurdu , yoktu bir beklentim , ancak
Çoğalmaktan , ölene kadar bir statü faslıydı hayat.
Geç öğrendim.
Bilmezdim bilinçsizce edilen o kelimelerin.
Kader denilen yazgıyı karamsarca çizdiğini
Sızamadığım o çok ince parmakcıkların
Toprak altında yem olduğunu böceklere
Ve her şey boştu benim için , her şey hiçti.
Mutsuzlarla, mutsuz mekanlarda sallanırken yitirdim
Mutluluğa ve mutluluğun olduğuna dair imanımı
Her şey renksizdi.
Sordum sonra , intihardan biraz önce , çok az
Timsah çenesinde sıskaç olmuş kafamı kurtarmak için
Son çırpınışımı dedelerde aradım , kitaplar da ve aşkta
Ki aşk , aradığımı vermişti bana , şarkıları sevdirdi.
Ve bir gece ansızın bittiğinde ,acım öğretmenimdi!
Acımı , öğretmen edinip kendime bu sızımla
Öğretmenimin hazla can yakan sopasından kazandım yeniden
hiç yaşamadığım ama bildiğim o hisleri.
Ha balığın karnındaydı yunus , ha aşkın karnında ben
Bir tasa ki boğazımda tıkanıp kalı vermişti.
- Ben üzüntümü ve kederimi allah’a bildirdim’
Geçmez denilen o dertleri keçi sütüyle geçirmiştim.
Artık eskisinden daha güzeldim , bildim.
Gitmeliydim , bırakıp dostoyevskiyi , o boş arsayıda
Ali’nin , ebu zer’in ilmine dönmeliydim aşk’la.
Dönemedim.
Işıklı ekranlarda kararıyordu tüm neslimin hayatı.
Boşa geçen vakitlerde bilgelere dönüverdim.
Ve devletimin okullarına itimatım kalmamıştı.
Sefaköyde bir felsefe kitabına azıcık ruh kaptırıp
Ardından bir camiide gül kokan bir kitapla
Hz. Muhammed’e kadar yönelmiştim.
Bir cezaydı bu yüreğimin putlarına lakin,
Bildim en nihayetinde herkesin kendine eğdiği
Bir muhammedi vardı , muhabbetle sevdiği.
Bu kez işte bu kez , korkuyla besleyip sevgimi.
Sevebildim.
Acı- denilen olgunun , fıtratıma yaramayan yaban otları
İyi- denilen şeyin varılamaz bir amaç olduğunun bu dünyada
Yırtılarak kara evlerde, mescitlerde , sohbetlerde
Her köşede bir – ben yitirerek öğrendim.
Hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi tam olarak öğrenemeyeceğimi
Böylelikle öğrendim.
Kayıt Tarihi : 4.8.2017 21:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Benim yazdığım ve gerçekten ben olan bir şiir. Diğerlerinde çok etki altında kaldığımı hissediyordum ama bu eserde gerçekten ben oldum. Bu yüzden herkesin farklı anlamlar vereceğini hissediyorum. Bu şiir içinde beni bulunduran şiirlerimden.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!