Bir şiirimin hikayesi:Yine adını anmadan geçemeyeceğim, hayatta ise selamet öldüyse rahmet diliyorum... Öykülerime konuk ettiğim adını şükranla andığım Orhan abim, bir sinema gişesinde çalışıyordu... O yıllarda süper güzel filmler geliyordu şehrimize... Hafızamızdan silinmeyen, filmleriyle büyüdüğümüz; aktris ve aktörlerin unutulmaz filmlerini İstanbul’la aynı günlerde izlerdik... Ve Orhan abim bana film afişleri getirirdi kocaman kocaman afişlerdi her biri. Afişleri bana ait gizli bir çekmecede yıllar yılı sakladım onları.
Sanırım sinemaya olan aşkım da o afişlerle o renkli dünyayla başladı... Herkesin bebekleriyle evcilik oynadığı küçük yaşlarında benim bir sinema dünyam vardı...
Bu yüzdendir ki söze her başladığımda sinemaya olan aşkımı söylemeyi unutmam... Sinema çok iyi bir buluştu; sonraları radyo ve sinema eğitimi alan kızımın kitaplarını okumaya başladım... Geç kalmıştım, gazeteci olmayı da çok düşünmüştüm ilk zamanlar, ama belki de sinema eğitimi almak için çaba göstersem diretseydim daha iyi olurdu..
Gazetecilik hevesi de, o yıllarda kızların uzak şehirlerde okuması mahzurlu görüldüğünden kursağımda kaldı...
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam