Yazmak, konuşamadığım ve yaşayamadığım tüm hazlarıma hayat verebildiğim tek kaynağım oldu. Erişemediğim sevgiliye, gerçekleştiremediğim hayallerime sarılabildiğim, onlara hayat verebildiğim tek gerçeğim haline geldi. Hiç bir şeyden korkmadan, kimseden çekinmeden, isim bile vermeden yaşamak isteyip de yaşayamadığım kahramanlara bürünüyorum. Sevgiliye övgüler, ilanı aşklar ve güzelliğe dair süslü cümleler kuruyorum. Biliyorum okuduğunu, biliyorum beni anladığını… Ve belki bir gün benim gibi yada bana benzer diye ümit ediyorum. Suskunluğunu bozabileceğini, kocaman yüreğine beni alabileceğini hayal ediyorum. Bazen de insafsızca, sanki benimmişçesine sahiplenerek ona roller vererek onun dilinden konuşuyorum. Kendimi kandırmak adına da olsa bazen bu davranışım, ruhuma iyi geliyor. Daha güçlü olduğumu, sevilebileceğimi, ümitsiz olmadığımı hissettiriyorum kendi kendime…
Gözlerimi kapatıyorum. Sonra saatler ardı ardına kaçınca ömrümden, karanlıklar bir bir renklere bürünüyor, kafamın içinde çağlayanlar gibi cümleler, görüntüler… Yaşamak istediğim, ancak yaşamama iznim olmayan her kurduğum cümlemi yaşıyorum. Yasaksız, korkusuzca kocaman yüreğimi açıyorum. Bazen bir deniz kenarı, bazen bir kır oluyor mekan… Bazen bir balkon bazen bir oda… Değişmeyen bir ben bir de sevgili… Bakışları yüzümde... Öyle bir baktığını düşünüyorum ki delip geçiyor beni, öyle bir gülümsediğini düşünüyorum ki içim eriyor, öyle bir dokunduğunu düşünüyorum ki yüreğim yangın yeri… Ellerimin arasından akıp gidiyor saçları, boynu incecik, omuzları geniş değil… Yürüyor mu yoksa süzülüyor mu o an çözemiyorum ama ne olursa olsun hayran hayran izliyorum ince kibar salınışlarını… Özlüyorum bir odadan diğer odaya gidip gelişlerinde hatta abartmak bu ya başımı sağa sola çevirmelerimde bile…Hiç ayrılmasın gözlerimin önünden diyorum. Hayal ya, biteceğini biliyorum ya, kurduğum o büyülü atmosferin birazdan bozulacağını biliyorum bu nedenle özlüyorum…
Gözlerimi aralıyorum akan zamanın ardından, vücudum terli, kalp atışlarımın saniyede kaça vurduğu ise belirsiz. Yüzüm, küçük haşarı çocukların yüzleri gibi güleç. Kimseler görmedi, kimseler göremedi ya hayallerimi, yakalanma korkum deniz seviyesinde ya içim rahat… Sonra doğru cümleleri arıyorum imla kılavuzlarında fakat bulamıyorum. Yüreğimi dinlediğimde, iç sesime kulak verdiğimde ardı arkası kesilmiyor… Anlıyorum ki o an ruhumda yaşıyorum onca güzellikleri. Bazen tek taraflı yaşamaktan sıkılıyor ruhum. Biliyorum ki o da istiyor övgüler almayı, o da istiyor sevginin zerresi de olsa tatmayı… Nasıl bir şeydir diye merak etmiyor değilim. Acaba benim yaşadığım gibi mi her şey, yoksa benim abarttığım kadar yok mu…Devir değişti diyorlar, bunlar öncedendi diyorlar inanmak istemiyorum. Tek olmadığımın düşüncesine sığınıyorum hemen, çünkü çocuğun korktuğu karanlıktan, beter korkarım ben yalnızlıktan…
Biliyorum buraya kadar okuduğunu, biliyorum içinden gülerek “ne diyor bu yine deli adam” dediğini… İşi yok gücü yok hayal kuruyor diye az da olsa küçümsediğini… Olsun buna da razıyım. Yeter ki bir telefon ucumda, yeter ki bir cümle uzağımda ol. Fazla uzağa gitme, bileyim ne kadar mesafede bana durduğunu… Böylesi daha kolay böylesi daha az acı veriyor yüreğime. Zaten insanı bildiği değil bilmediği hep ürkütür. Sen nerede olduğunu bil, ben nasılsa nerede olduğumu bildiğimi düşünüyorum.
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma