Benim Sevgim Sana Ağır Gelir 2

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Benim Sevgim Sana Ağır Gelir 2

Ne başı var ne sonu...
Sadece merkezinde olunan yaşam... Bir devinim ki duramayasıya... Ve dönüşler yine de aynı ters yöne...
Bir bakış bu saltanatsız... Küskün... Üzgün... Ve acınası kendi hâline bir düşüş... Belki yoksunluğa bir perde örtüsüyle kapanış... Belki de bir sarhoş adımlaşması bu yürüyüş... Sallantılı bir yaşam sonu...

İbrik kıskanıyor kadehi boştur diye üzülürken kendinden...
Kadeh sessiz bakıyor dolu ibriğe doludur diye...
Seven kıskanıyor kendinden sevileni...
Bir ah çekiyor sevilen...
Nerde gidilmeden önceki günler...
Bir hasret kalan geride ki yakan. Sahipsiz...

Bir ar bu geriye bakamayış...
Çıraktır ustadan sakınır kendini...
Ustadır çıraktan sakınır kalemi…
Bir hayattır değmeyesiye geçer delerek anlaşılmaz
Ve biter amansız dermansızlık... Usta...

Gelmelerindi en çok içimi yakan…

YOL BİTTİ… Uzuyor zaman karanlığa... Bir kasvet bir yalnızımsı düş bu…
Karanlık bir süzgeçten damlıyor yalnızımsı terler… Uzuyor her an yalnızlığa gitmelere, kalmalara, ölememekle, farkındasızlıkla bir yaşama… Geri gelememeye, dönüp gidememeye, dahil bir yaşamdan kalan kısık bir gaz lambası isi… Bir karalık kokusu, sanki hasret dip delmiş… Sönmüş bir kalın belli mum dumanı yalpalayışı bu sakındığı sevgi… Artık darmadağın bakışlar tavan diplerinde, kapı arkalarında kalan bekleyişte… Ve uzuyor sarhoş zamanlar yalpalayarak… Gökkuşağı renkleri yarılıyor orta belinden, maviler kayboluyor kızarıyor bakışlar son ufuk çizgisine doğru kesilerek, karararak, alacalaşarak… Orman karanlığı ve gökyüzü karalığı ve ben yalnızlığı salınıyor tabanlara… Ve kara bir sensizlik bekleyişi başlıyor kapı arkalarından

Ağaçlar bitti...
Deniz başladı...
Deniz bitti

Bitti ufuk çizgisinde bitti deniz benimle birlik...

Gittiğinden beri darmadağın bir yürek çizgi ötesinde kırıklıkla çarpıyor…

Dönmelerin azap zincirleriyle bedenimde kalışlarda…
Gitmelerin değil en çok gelmelerindi yüreğimde yangınların olan…
Bir utangaçlık bıraktın ardından kalan parçalarıma…
Bir hasreti zincirledin bedenime yokluğun çivileriyle…
Bir denizi gör maviyi tanı…
Bir çam yeşilinde gözlerini arar rüzgârın esintisinde…
Bir yıldırımın ucunda tutuşan bir beden
Bir yere çakılan ben…
Gitmelerin değildi en çok canımı yakan,
Gelmelerindi kapının ardında kalan yüreğimi durduran senli…
Gelme ki…
Gitmeyesin…
Gelmelerindi en çok içimi yakan…
Gelmelerindi en çok içimi kanatan…
Gitmelerin vardı çünkü ardından…

Hani bazen bir kapının zili çalar… Çalınan tarafının arkasındasındır…
Çalanın kim olduğunu bilirsin ve şaşkın ve kararsızsındır kapıyı açmaya…
Gözlerinin önünden çok kısa ana sığan, uzun kararlar geçidi başlar…
Açmakla, açmamak arasında gitgeller başlar…
Bu düşünceler yılların ardına doğru dağılır durur…

Yoklukla varlık düşüncelerinin ardında kalan, karar zamanındır…
Yıllardır beklediğindir belki de kapıyı çalan…
Bir son vuruş, bir son çalma sesi daha olsun istersin ve beklersin…

Yıllara sığmayan yaşanmışlıkların bir saniyelik zaman aralarına sığmıştır şimdi oysa…
Ne kadar büyük şeyleri ve de imkânsızlıkları yaşayıp hak ettim, dediğin o kadar çok şeyi, şimdi ne kadar kısa zamanda tekrar yaşıyorsundur…
Ardına bile bakmadan giden geri gelmiştir… Güvenmiştir kendine ve geri gelmiştir…
Kaçıncı gelişidir, sanki bu da bir sonuncusudur…
Yumruklar kapıyı usulca “benim” diyerek basar tekrar tekrar zile, “bak ben geldim…”

Perdelenmiş, örtülmüş nice yalanları riyalara karışmıştı kaç kez dediği bu cümleyle…
Kaç kez “ama ben seni çok sevdim…” Ne kadar masum bir cümle ki yalanların tanığı oluyor, doğrulara karşı galibiyette…
Bu cümleyle her yalan doğruyu yere seriyordu…

Ve kurt ulumalarına benzer sevinçler yaratıyordu gizli gülüşlerinin ardında…

Ama bu sefer kapının dışta kalan kulpundaydı elinin biri, açsa düşüncesinin ardını…
Hayatın doğrularına karşı adaleti çalışıyordu, belki de, bu kapı zilinin çalınmasıyla… Ama açması lazımdı, açmalıydı…
“Açmamalıyım” dedi “açmamalıyım…” Kaçıncı kez O girdikten sonra açtığım kapı bu, kaçıncı riyalarının ihanete dönüştüğü bu kapı zili çalmak…
Ve…
uzun gerilmeler, arada ezilen sevgi, bir eski taş plağın üstündeki, kütleşmiş iğnesiyle tekrarlanan “Ama ben seni çok sevdim” cümlesinde iğnenin cızıltılı sesi… Artık bir şarkı bile değildi… Sadece yalvarma sesi…

Ve
kapı açılmıyordu içerde bir “canım” diyen, arada ezilen sevgi ve dışarıda bir “canımdın” diyen…
Ama
bu sefer kapı açılmıyordu…
Belki de son defa çalınıyordu…
Belki de son defa bir daha çalınası isteniyordu…
Ama
Ne çalındı ne de ses duyuldu…
Ama
bir kez daha “ben seni çok sevdim “ cümlesi duyulmadı…

Ve bir canın, canı kaldı içerde…
Ve bir canın canı kaldı dışarıda…
Onlar birbirlerini çok sevmişlerdi
Ama riya vardı bir yerde aralarına alamadıkları bir şekilde giren…
Bir kapının iki tarafında iki insan… Bir sevgi bağıyla bağlı…
Çok sevilen kadın…
Çok sevilen adam…
İki ellerini de aşağıya doğru salarak, sallana sallana gidip bir duvara yaslandılar…
Ve aşk bitmeden kaldı, tek engel en sonunda açılmadan kalan kapıydı…

Eski bir rüyaydı... Eskiden gördüklerime benzerdi bu rüya...
Gözlerine bakardım sen bana bakarken.
Utangaç bakışlardı onlar yalansız, riyasız, akan sevginin peşine takılan bakışlardı onlar...

Bir bakmışsın şimdi rüya olmuş...
İnanasım gelmiyor...

Belki de inanmak istemiyor gözlerim ıslak ıslak…
Dudaklarım büzüşmüş sahipsiz bakışları ardına ekleyerek...

Bir riya sezinlermişçesine eski gülüşlerde gözbebeklerim...
Hani mavi hani yeşil hani sahiplendiğim sen bakışı...
Dik, haset dolu geleceğe, hasretin peşinde koşmama sevdası yapışmış yürek denen taşa...

Veya sevda akmış gözlerden geç kalacak sabahlara...
Hani açmak istemezsin gözlerini, hani bakmak istemezsin bir başka göze…

Hani kilitlenmek istersin gecenin zifrinden tana...
Tan şavkına bakışlarla...

Hesapsız bir yaşam bu sahipsizlik...
Hesapsız bir yaşam bu sahiplenmek seni…
Ve
dökülmek istersin kendini...
Kendine gelircesine...

Sevmek beklenmeyen bir ses belki de...
Son sese derman bırakmayan... Nefessiz bir yaşam ve nefessiz bir
candır arkada kalan...

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 16.4.2010 10:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Zikrettin Karaca
    Zikrettin Karaca

    Kutluyorum usdat eline yüreğine gönlüne sağlık tam puan on puan diyor selam ve sevgiler sunuyorum.

    Cevap Yaz
  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    Yüreğinize kaleminize sağlık üstad keyfle okudum kaleminiz daim ve kaim olsun

    Cevap Yaz
  • Karçiçeği Nazar
    Karçiçeği Nazar

    Hesapsız bir yaşam bu sahipsizlik...
    Hesapsız bir yaşam bu sahiplenmek seni…
    Ve
    dökülmek istersin kendini...
    Kendine gelircesine...

    Sevmek beklenmeyen bir ses belki de...
    Son sese derman bırakmayan... Nefessiz bir yaşam ve nefessiz bir
    candır arkada kalan...

    sevgim ağır geldi taşıyamadın sen oysa belkide yaşama sebebimdi anlamadın sen şimdi sonbahar yüreğimde hazan vurgun yemiş kalbim sessizce ağlamaklı gözlerim oysa çok şey değildi beklenen belkide sevgiydi bir damla özlenen

    tebrikler üstadım harikaydı

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    kaleminize sağlık.bir iç döküş,bir serseniş.bekleyipte beklemiyorum hülyalarında yitiş. sevgiyi veripte tam karşılığını alamayan kalbin hüzün nameleri.çileli ömrün çile sayılmayan günleri. yüreğin ünleri ve çatışan ünsüzleri. göz yaşının simleri sevgi kırıntıları yinede yaşanan güzeldi demeye çalışılıpta denemeyen cümleleri. gördüm satırların gölgesine.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Mustafa Yılmaz 4