Benim sevgim sana ağır gelir…
Bir avuç toprak içinde ölen biz değil miyiz? Çürüyen…
Bunu demenin ne anlamı var…
Sadece,
sevgi mi yük olur insana, sevgili mi?
Sevgi bana ağır gelmez, belki de sevgilidir ağırlık yaratan…
İşte bu sessizliklerde ismini haykıramadığımız, sevip de haykıramadığımız insan var sol yanımızda…
İşte bu sessizliktir beni mahfeden…
İşte bu sessizliktir dönüp dolaşıp aynı yere çakılmak…
Aynı ruhla çakılıp kalmak sessizce boyun bükerek…
Yine döndük dolaştık aynı yerde çakıldık, bir avuç ıslatan gözyaşları ile…
Sevginin içindeki gizemdi bu sevmelerin haykırılamayışları…
Dar zamanların telaşı...
Belki zorlamasına bir nefes almalar bunlar... Belki de sahipsizlik duygularımızı kazandığımız anlardır ki yıkar atar bizi...
Bir sonsuzluk düşüdür bunlar... Ahlar vahlarla yüreğimize yapışan...
Kaybedilmiş zamanlar gelir oturur göz diplerimizden beyin kuytularına...
Korkularımızdır aslında düşünmek istemediklerimiz ve kaybolmasını istediklerimiz...
En çok düşlerdir korktuklarımız...
Ter bastırır bedenimize, geçmişin hesaplaşmasıdır belki de ruhumuzu sıkan...
Sabahları uzatan zamanlara atan… Uzun gece sonlarına dahil eden...
Belki de yalnızlaşmadır bu korkuların ardındaki sabahlar...
Zar zamanların umulmaz boşluğu...
Dar zamanların telaşı...
Hayat der geçeriz, belki de vurulur geçeriz... Yaralarımız oluşur sarılamayız, saramazlar, öksüzleştirir ruhlarımızı... Sahipsiz ruhlar gibi dolaşır bedenimiz...
Biz deriz bizler deriz… Ama ben diyemeyiz, sen diyemeyiz, zor bir uyku uyanıklığıdır bu sersem bir baş, öksüz bir ruh, şaşırmış bir düşünce sahipliği...
Kendimizi ararız içinde... Kaybolmuşluğumuz gelir omuz başlarımıza vurur...
Bir ben yalnız bile diyemeyiz...
Unutuluruz kendimizde, unuturuz düşündüğümüzde...
Korkusuzluk korkusudur aslında bihaber olduğumuz düşünceler...
Var mıydım bu hayatta, yok muydum bu yaşamda sadece bakınırız halimize...
Özleriz geçmişimizi, mutluluğumuzu ve de belki kimsesiz olduğumuz anlardaki dinginliğimizi...
Sorgusuz günler başlar, soramadığımız kendimize bile...
Bu hayatın yalnızlık çilesidir bakışlarımızla başlayan...
Ben kimim deriz… Kime sorarız bilmeden biz kimiz deriz aslında sorduğumuz bellidir ama diyemeyiz sensin diye...
Bu hayat kırbaçları ile vurur durur belimize ah canım yandı bile diyemeyiz...
Yumuluruz sahipsiz duygularla kalem uçlarımıza farkındasızlıkla, belki de yazdıklarımızla...
Zorlamasına geçen hayatlar zorlanmasıyla gelen düşüncelerde kalır… Deriz.
Deriz de kendimiz de belki inanmayız…
Kış karası hüzün… Bu…
Seherde bir yalnızlık dediler adına…
Şaşkın,
uykusuz gözler,
dara düşmüş bir yürek,
merhaba dedirttiler hüzne…
Merhaba,
tanıdığım ama
sevmediğim seher hüznü…
Bir seni sevdim demiştim,
sor yüreğime,
bir de,
günbatımlı akşamları…
Zaten,
sehere
hep yalnız girdim
hüzünle…
Bırak beni…
Kış karası hüzün…
Bir sessin sen sessizliğime,
bir de,
yüreğimdeki titreyişlerin…
Biraz olsun unut beni,
bir git yabanıllara,
bir yalnız yok mu benden başka…
Bir unut beni…
Bir bırak beni bir başıma…
Bir kez olsun,
bir gün olsun bırak beni…
“Bir gün anlayacaksın beni” der geçeriz bir şiirimizle…
Tek kurşunluk bir hayat…
Kurşun hızında bir düş sonu…
Ensedeki saç diplerinden çarşaflara sıçrayan terler…
Sanki şuur altı düşüncelerin rüyalara yansıyan düşünce görüntüleri gibi rüya akışları…
Gerilmeler, kasılmalar, bilinçaltı düşüncelerle titremeler ve çeneleri sıkarak diş gıcırtıları ile çıkan iç burkan sesler…
Avuçlarını sıkarak yastıklardan yatak üstü çarşaflardan hınç almalar…
Vücudun rüyalarda kâbus duruşları…
Ayakların bilinçsizce hareket edip yataklara topuk vuruşları ve inleme sesleri…
Ve
kendi kendine bilinçsizce konuşan, anlamsız ve karmaşık cümlelerle bir inleme sesi…
Bir kâbus rüyasının inleme seslerine dönüşümü…
Belki bir hasretin resmi bu tarif…
Belki de sevgideki vefasızlığın inleme seslerine dönüşümü…
Her şeyin, geçmişin veya geleceğin, rüyalardaki akışkan kareleri…
Sevmediğin kıl burnunun dibinde biter dediğimiz gibi, sevmediğin ot, en sevdiğin gülün dibinde biter, deriz…
İstenmeyen düşünceler de veya hatırlamayı istemediğimiz birçok yaşam kesiti kasılır kalır, kâbus rüyalarına…
Hangi kareden kaçarız, hangi kareleri görmek istemiyoruz diyerek iteriz rüyamızdan elimizin tersi ile…
Böyle bir gece…
Sıkıntılı bir gün sonu ve darmadağın yaşamın son yaşam günleri…
Hayta tutunmak için ne varsa deneyip, artık düşünce sonu imkânsızlıklara ulaşmış bir beyin kıvrımları…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 9.4.2010 10:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Seherde bir yalnızlık dediler adına…
Şaşkın,
uykusuz gözler,
dara düşmüş bir yürek,
merhaba dedirttiler hüzne…
Merhaba,
tanıdığım ama
sevmediğim seher hüznü…
Bir seni sevdim demiştim,
sor yüreğime,
bir de,
günbatımlı akşamları…
Zaten,
sehere
hep yalnız girdim
hüzünle…
Bırak beni…
Kış karası hüzün…
Bir sessin sen sessizliğime,
bir de,
yüreğimdeki titreyişlerin…
Abi eserini okurken şu kopyaladığım kısımlarda adeta koptum,aldı götürdü beni,yüreğine bin sağlık,sizi okumak harika bir duygu ağabeyim,yüreğin var olsun,bu arada da özledim hani sohbetini,sevgi,saygı ve selamlarımla....
Değerli şiir arkadaşım sevgiyi sorgulayan deneme çalışmanızı kutluyorum.Saygımla
TÜM YORUMLAR (3)