Köyüm sana hasret kaldım ben
Hey gidi taşı toprağı güzel köyüm
Ne meşhurdur o buz gibi soğuk suyun
Bahar geldi mi yeşillere bürünürdün
Baharın dillere destan oldu güzel Köyüm
Gönül ister ki seni herkes gidip görsün
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
buna memleket hasreti diyorlar..iyiydi..
hüseyin bey ;
benimde çocukluğum köyde geçti..bu şiir beni anılarda o yıllara götürdü..güzeldi.kutlarım..selam ve saygılarımla..ibrahim yılmaz.
memleket sevgisi mısralarda samimi duygularla ifade edilmiş. Yalın, akıcı. tebriklerimle
Elbet insanın toğrağı gibisi olmaz. Sevgileriniz daim, sevdikleriniz yakın olsun. Saygılar.
Benim çocukluğumda bir şiir okunurdu dillerden dillere:
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA
GİTMESEK TE, KALMASAKTA
O KÖY, BİZİM KÖYÜMÜZDÜR...
Diye.Ben bu tip pastoral şiirleri oldum olası çok sevmişimdir.Sizin köyünüzü de inanın bu sıcacık dizelerden çok sevdim.Harika bir anlatımı var.Ben şiirlerimi BİZİM ELLER kitabında topladım.Katkım olsun diye sayfanıza koyuyorum.Çam sakızı hesabı.Sizi kutluyorum.Puanım tamdır.Saygılarımla..........halilşakir
BİZİM ELLER
Ereğli'den çıktım, soğuk kış günü..
Geçim derdi dedim düştüm yollara.
Rahvan, tırıs, dörtnal, sonra eşkini,
Meydan okuyordum, esen yellere...
Gözüm, saçaklardan buz sayıyordu.
Yollar sa, altımdan hep kayıyordu..
Köylüler mangala köz koyuyordu.
Benziyordu her yer, beyaz çöllere...
Konya üstü vardım, Seydişehir'e
Akseki'ye çıktım ya birdenbire.
Keskin virajlara hep gire gire,
Baktım imrenerek, şanslı kullara...
Gözümde canlandı, Konya yöresi.
O bozkırlar neree, bura neresi?
Gördüğüm yerler hep cennet deresi!
Kışın dolmuş kalmış, çiçek dallara...
Yürü dedim gönül, daha neler var!
Ayrılığa türlü bahaneler var..
Zümrüt yamaçlarda, ne haneler var
Olmalı buralar, destan dillere...
Kıvrım kıvrım aktı gurbetin yolu,
Dağları yemyeşil ormanla dolu.
Çok geride kaldı Alacabel'i,
Benzettim heryeri, ben masallara...
Manavgat, Serik, derken Antalya..
Karakışta açmış, zakkum, manolya.
Yorulan zihnimle kurdum da hülya,
Kendimi bıraktım, o kumsallara...
Toroslar'da nice yaylalar buldum.
Ereğli'ye burdan, çok gidip geldim
Ayrılıklar burktu, dopdolu oldum...
Hep selâm gönderdim, bizim ellere.
HALİL ŞAKİR TAŞÇIOĞLU
Antalya-2009/11
Rahvan: atın koşaradım gidişi.
Tırıs: kısa adımlarla hızlı gidiş.
Eşkin: hızlı gidiş.
Dörtnal: En hızlı koşu.
İnsan doğduğu yerleri unutması mümkünmü
burnunda tüter insanın suyu havası yeşili doğası
insanı konu komşusu dostu sevdiği gerçek
dostlar çocukluğun izleri hep ordadır
çok güzel sözler köyünüze özleminiz had safhada
gidin görün hasret giderin
Tebrikler Zerrin TAYFUR
Unutulacak gibi değilsin benim güzel köyüm
Sevecekse insan seni yürekten sevmeli…
Diline saqglık
Bu şiir ile ilgili 7 tane yorum bulunmakta