Benim Çektiğim Sevgiye Ait Bu Acılar 1

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Benim Çektiğim Sevgiye Ait Bu Acılar 1

Neden hep kahredici düşünceler beynime her an zıpkın gibi girer…

Pazar sabahının ilk ışıklarında çöktün içime yine…

Her şehirde sabahları güneş ışıklarını salar…
Hoş senin şehrinde de sabah oluyor… Senin şehrinde de güneş ışıklarını pencerenden bedenine salıyordur… Perdeni kapatmamışsındır bu kesin, her zaman ki gibi... Seversin ilk ışıkları bedeninde hissetmeyi…
İlk bakışına dolar bu pırıltılar… Ve ve sen gülümseyemezsin bu sabah biliyorum…
Benim darda olduğum zamanlarda sen hiç gülümseyemezdin çünkü…

İşte yine dardayım…
Ve
içimde, kin ve nefretle karışık bir hınç var…

Gözkapaklarımdaki kirpiklerim titriyor, güneş ışığını kesiyor kıpırtılarla içim kararıyor…

Yorgansız uyuduğum bir gecenin sabahında içim buzlaşıyor…
Korkunç bir acı bu…
İçim çıtır çıtır yarılıyor sanki…

Bu yokluğun verdiği bir kızgınlık…
Hayatımın, yokluğunla tokatlanması sanki bu…
Sevmekle kinlenmek arası bir dalgalanış bu yüreğimdeki tepinmeler…

Ritimleri bozulmuş bir atış bu…
Pazar sabahının erken kalkmasının bedelini ödemek sanki…

Demli çayımın bardağından fırlayan duman bu sanki gözlerime perde perde inen…
Penceremden görünen Erguvan dallarındaki yapraklarının sararması, yerlere dökülmeye başlaması gibi sanki…
Kaldırım taşları üzerlerine basılmayı bekleyen sararmış yapraklarla dolu…
Oysa ben ruhumun üzerine biteviye basıyorum… Umurumda değil ezilmesi, canım yanıyor ama bakışlarımı donduruyorum… Sen görme… Göreme sen…

Senin şehrin de böyle soğuk mu, sende böyle titreyen olur musun Pazar sabahları?
Senin de böyle titremelerin olur mu şimdiler de?
Sessizliği bozan senin de beden titremelerin olur mu? Göz diplerin uyuşur mu? Donuklaşır mı? Donuk bakışlara mı ulaşır bakışların?
Kahreden bir geçmişin senin de gelip oturur mu gözdiplerine?
Akşamları rüyalarından kâbusla titreyerek uyanır mısın?

Sevmekle ölmek arasında kurulan köprüye sen de yolcu olmadın mı?
Olmadıysan neden “ölümüne sevdim” dedin bana?

Seni yazmak istemiyorum… Hoş yazdıklarımda da sen yoksun ki, kendini hiç arama, tek cümlesi sana ait değil… Hiçbir yerde adın yok ki…
Sadece benim tanıdığım sevgiye ait bu tarifler…

Benim çektiğim sevgiye ait bu acılar…

Sende acı yoksa…
Sende sevgi yoksa…
Nasıl kendine sanırsın bu yazıları…

Sana bir şey diyeyim mi?
Ancak mezar taşında göreceksin bu hikâyenin sonunu…
Ancak mezar taşında göreceksin sana ne yazacağımı…
Göreceksin bir gün, neden ağladığımı...
Neden ağlamadığını,
Neden beni anlamadığını…
Neden senin için yana yakıla seni çok sevmiştim dediğimi…
Ve
acılarımın gitmenle çoğaldığını…
Seni şımartmak isteyişimin sebeplerini…
Seni varlıktan ziyade sevginin yaşayanı olmanı istememin sebebini masken düşüne anlayacaksın…

Seni sevmekten vazgeçememe sebebini bir senin gibi sen bulamayışımdan değil, seni sevmemi bir gün anlayınca sadece bana acımak istememeni hissedince bu yazıların sana ait olmadığını anlayacaksın…

Ben seni ilk halinle sevdim, bunda da asla pişmanlığım olmadı… Yanılmış olabilirim ama ben seni sevdim be gülüm derken de yanılmamıştım…
Günün ortasıymış,
günün sonuymuş,
gece yarılarıymış,
tan şafağıymış seni düşündüklerim ve de Pazar sabahıymış, neymiş işte ben gibi ben olarak düşününce anlayacaksın beni…
Mezar taşında unuttu gitti yazılınca anlayacaksın beni… Bir gün muhakkak anlayacaksın beni…

Şafakları geç sökecek geceler sana da gelecek…
Geceler çok uzun olacak sana da…

Şarkıların hiç bitmesini istemediğin sabahlar olacak sende de…
Sen de unutamayacaksın beni…

Beni çok sevdiğinden değil…

Acılarımı içinde hissedince anlayacaksın beni… Acılarımı içinde yaşayacaksın bir gün ve işte o zaman beni,
seni çok seven beni düşündükçe anlayacaksın bir pazar sabahında uykusuz gözlerle çektiğim acıları rüzgârın camlarına vuran uğultularıyla göreceksin camlarda yüzü solmuş ben yalnızın hayalini…

İşte o zaman vurulacaksın içinden üç paralık düşüncelerinin bedelini öderken... Git yalnız bırak beni yalnızlığımla… Özlediğin hayattı belki seni çeken…
Kızarmış, sararmış gül yapakları senin neyine… Sen alışmışsın siyah gülleri sevdiğine taşıtmaya…

Ey sevgili…
Bir seven yüreği ardında bıraktın, bunun acısı vurulmak değil… Bunu acısı güvenle gelen hataydı… Sana güvendim ve seni sevdim, bunun bedeli sürgünse sürgündeyim ben… Yeter ki sen unut beni… Benim gibi, unutamamak gibi acıları yaşama, ama inanıyorum ki daha büyüğünü yaşayacaksın…

Seni o ilk halini düşünerek özlüyorum…

İşte mezar taşına yazılacak cümlem…

Sevmenin bedelini acıyla ödeyen bir ben yazacak altında…

Ve ben göremezsem bile, sen muhakkak göreceksin…
Ve göreceksin sabahın köründe ilk ışıklarını veren güneşimin karartılı ışıklarını,
sende…
Ve
bir Pazar sabahı radyodan akan bir müzikle senin de yüreğin buz kesecek...

Ve ben bu Pazar sabahında ağlıyorum…
Ve sen eminim ki benim her Pazar sabahında ağladığımı bilmiyorsun…

Bu yazdıklarım bir masal dinletisi mi yoksa yaşadıklarım mı ama bunlar yaşadıklarımızsa bana masal gibi geliyor artık…

Rüzgârın çarptığı camlar uğulduyor,
yokluğunla camların uğultusu içime yapışıyor…
İçim yokluğunla uğulduyor…
Bir şarkının sesi merdivenlerden odama dolaşıyor…
“Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç…”
Sanki son fasıl içime doluşuyor bu sesle…
Nereden niçin geliyor bu ses,
uyumamış gözlerin gözlerime sarkan bir darbesi bu…
Pazar sabahında erken kalkmanın pişmanlığı gibi…

Alışık gözlerim seni arıyor bu dört duvar arasında ve cam gölgelerinde…
Bu sesler kendi sessizliğimi bozuyor…
Sanki “kararlıyım bu gece senin olmaya geldim” diyenin, pişman olmuş gibi “ben seni hep sevdim ama artık gitmem lazım” diyen bir sessizliği anlatıyor bana…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 1.12.2009 11:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Şahmerdan Yıldırım
    Şahmerdan Yıldırım

    Alışık gözlerim seni arıyor bu dört duvar arasında ve cam gölgelerinde…
    Bu sesler kendi sessizliğimi bozuyor…
    Sanki “kararlıyım bu gece senin olmaya geldim” diyenin, pişman olmuş gibi “ben seni hep sevdim ama artık gitmem lazım” diyen bir sessizliği anlatıyor bana…

    Yüreğinize sağlık harika bir çalışma,beğenerek okudum,saygılar sunuyorum...

    Cevap Yaz
  • Fatma Durna
    Fatma Durna

    Bu yokluğun verdiği bir kızgınlık…
    Hayatımın, yokluğunla tokatlanması sanki bu…
    Sevmekle kinlenmek arası bir dalgalanış bu yüreğimdeki tepinmeler…



    İyi akşamlar Mustafa bey...
    Yalnızlığın oluşturdıuğu duygu fırtınalarını hangi kalıba koyacağını bilemiyor insan.
    Bazen kızgınlık, bazen hüzün, bazen hasret, bazen özlemek olarak yaşıyoruz bu fırtınayı...
    Çok güzeldi kutlarım...

    Cevap Yaz
  • Ayşe Bakkalcı
    Ayşe Bakkalcı

    Duyguların derinliğini okurken hissettim,yüreğiniz dert görmesin,saygılar efendim.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Mustafa Yılmaz 4