Beni bu hastalıktan kurtarabilir misin tabip?
Ondan kalan bu ağır, bu köhne, bu kesif izden...
Hangi ilaç söküp atar bir ismi mühür gibi kalpten,
Hangi hekim anlar bu sitemli, bu yetim hislerden?
Denedim her yolu, tüm kapılar yüzüme kapandı,
Yalnız kaldıkça o kadim özlem yeniden uyandı.
Söküp atın şunu aklımdan, bana bir yardım edin,
Zira solumdaki bu yangın ne söndü ne de dindi.
"Kalbim yaralı, yanım yaralı" diyor o şarkı,
Sanki her mısrası aramıza çizilen o arkı...
Ben tek başıma başaramam bu çetin vedayı,
Söküp atın içimden bu bitmek bilmez sevdayı.
Gözlerim her boşlukta bir hayalet suret arar,
Gölgesi uykularımda durmadan ismini fısıldar.
Zaman ilaç derler ya tabip; yalan, zaman sadece,
Yarayı ruhun en kuytu mahzenine saklar.
Durma öyle karşımda bir dilsiz, bir sağır gibi,
Sırtıma bindiğin günden beri yükün ağır gibi.
Hani her acı geçer, her yara kabuk bağlardı?
Zaman; ruhumu boğan paslı bir demir ağ gibi...
Sen miydin her derde deva, her sızıya merhem?
Yoksa sen miydin ömrümü talan eden o mahrem?
Bak, günler geçiyor da içimdeki mevsim hep zemheri,
Neyi değiştirir takvim? Giden gelmez bir daha geri.
Adımını attıkça ömrümden bir parça çalıyorsun,
Beni her sabah o soğuk, o ıssız boşlukta buluyorsun.
İlaç değil, olsa olsa bir cellatsın sen aslında,
Geçtikçe o ismi kalbimde daha çok parlatıyorsun.
Hangi saat kulesinde asılı kaldı o gülüşler?
Neden hep karanlığa gebe bu en güzel düşler?
Sen akıp giderken heybendeki sevinçleri döktün de,
Bana niye hep bu paslı, bu keskin sızılar düşer?
Bir kumaş gibi biçip diktin kaderin dar hırkasını,
Kimse bilmedi ruhumun seninle olan kavgasını.
Geçtikçe her şeyi eskitip yıpratıyorsun da ey zaman,
Neden silmiyorsun ruhumdaki o ismin damgasını?
Vakit nakit derler, meğer ömürden giden o candır,
Geçen her saniye, sönen bir fer, dökülen bir kandır.
Seni bir liman sanmıştım, sığınıp dinlenmek için,
Oysa sen fırtınanın ta kendisiymişsin, gerisi yalandır.
Eksilsin artık takvimden bu bekleyişin kambur günü,
Getirme önüme her şafakta o dünü, o ölü gömüldüğünü.
Unutturmayacaksan eğer, neye yarar yılların geçmesi?
Senin işin bu mu; kördüğüm etmek çözülmüş her düğümü?
Aynalara sırlar ekledin, saçlarıma ince karlar,
Yine de silinmedi kalpteki o derin, o gizli yaralar.
Varlığın bir nehir gibi akıp giderken meçhule,
Bana bıraktığın sadece o yıkık, o dilsiz duvarlar.
Durduruyorum tüm saatleri, kalsın öylece her an,
Ne sitemim biter sana, ne de bende kalan bu viran.
Sen yoluna git ey zaman, ben kalsın dediğin o sızıda,
Çünkü en çok durduğun yerdir, kalpte en derin yaralanan.
Zaman dedikleri meğer ruhu yavaşça öğütmekmiş,
Her yeni saniyede aslında biraz daha eksilmekmiş.
Artık senden ne şifa beklerim, ne de bir geri dönüş,
Zira seni yaşamak, yavaş yavaş ölmeyi öğrenmekmiş.
Anladım tabip; bu yara bende artık bir ömür,
Ateş söner elbet, geriye sadece kalır kara kömür.
Kurtarmayın beni artık, bırakın bu ince sızı kalsın,
Seven kalp varsın kendi cehennemine gömülsün.
Gidiyorum şimdi, heybemde dikiş tutmaz yaralar,
Ardımda kapanmaz kapılar, dilsiz ve ıssız sokaklar...
Madem çıkmıyor akıldan, başım üstünde yeri var,
Beni bu illet değil, ancak bu son hasretlik paklar.
Artık ne tabip gerek bu derde, ne de bir mucize,
Ruhum alıştı bu ağır, bu kanlı, bu dertli efkara.
Gömülsün ismin hafızamın en derin mahzenine,
Seni sevmekmiş meğer, benim en büyük ve tek yaram.
Ne tabip derman oldu bu derde, ne zaman bir çare,
Sen bende bir ömür sürecek, o en amansız yâre.
Artık ne dönmeni beklerim, ne de bu sızının geçmesini,
Seni unutmuyorum; seni bu dilsiz mısralara gömüyorum.
Kayıt Tarihi : 18.12.2025 13:13:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!