Özlem gibisin, barut hâlinde,
İlk kıvılcımda alev alan,
Tekrar tekrar yakan, içimi...
Taze sönmüş volkanların kraterinde,
Birikecek sularla serinlemek hasretiyle yanan.
Sen ki düş rengi anların titremesisin ömrümüzde, Sonsuz olanı çağıran kelimelerden bir buket
Sen ki kozmosun hapsolduğu
Sevinçsin, umutsun, korkusun, karanlıksın
Doğacak güneş, yağacak yağmur, gün ve gece…
Sen ki dağ yamaçlarına gömülüp çıkarılma arzusunda olan,
Sen ki her kaybolduğunda beliren,
Kaybolan, her belirdiğinde…
Geçmiş özlemi, yarın beklentisi ve sen,
Ilık baharlardan geçen bir çocuğun,
Sıcak çöllerde yürüyen bedevinin,
Rüzgârlarla büyüyen hazanın,
Kutup iklimlerinde donan kar tanesinin
Sevdalarındasın, hayallerinde.
Sana uyumak,
Sana uyanmak gibi.
Işıkların kapandığı o gün, annem olmayacak yanımda. Bana dünyayı anlamlandıran hiçbir şey olmayacak.
Kelimeler kurşun gibi üzerime geldiğinde,
Kimse fısıldamayacak kulaklarıma adını.
Annem olmayacak, yanımda kimse olmayacak,
Yoklukta varlığını çağrıştıracak.
Sen, yoklukta daha bir belireceksin.
Kimse yokken,
Hiçbir şey yokken,
Hayat yokken,
Belki anlamlanacak, yeniden yaşamak.
Belki yeniden doğacağım.
Günler, hasretinledir şimdi.
Günler, gurbetinle.
Sen ki bazen damarlarımda,
Bazen hiç olmayan yanlarımda…
Yürek ezgisisin.
Sevda dallarının meyvesisin.
Ben, yolcusuyum engin vadilerin.
Her kaya dibinde yorgun,
Her pınar başında susuz,
Alnımda ter boncuk boncuk…
Zahirle batın arasında.
Bengisu, sen ak damaklarından damarlarına doğru, Peygamber çiçeğinin göğe bakışındaki düşlerimin…
19.05.2014
Selim ErdoğanKayıt Tarihi : 27.3.2017 15:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!