Benden olmayan - Dört Kuartet

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Benden olmayan - Dört Kuartet

DÖRT KUARTET
Altough there is but one Center, most men live in centers of their own. (')
The way up and the way down ar e one and the same. (2)
Heraclitus
(') Yalnız tek bir merkez olduğu halde,
insanların çoğu kendi merkezlerinde yaşar
(■ ;) Yokuş yukarı ve yokuş aşağı birdir ve
birbirinden aynıdır.

BİLEŞENLER:

BURNT NORTON
EAST COKER
THE DRY SALVAGES
LITTLE GIDDING

---

BURNT NORTON (*)
I
Şimdiki zaman ve geçmiş zaman Belki birliktedir gelecek zamanda, Ve gel-zamanı kapsar geçmiş zaman. Zamanların hepsi ölümsüzce varsa Zamanların hiçbiri kurtanlamaz (kurtarılamaz) . Ne olabilirdi, bir soyutlamadır ki Sürekli bir olanak halinde kalır Bir varsayım dünyasında ancak. Ne olabilirdi ile ne oldu soruları Tek bir sonu imler ki daima vardır. Anılarda yankılanır ayak sesleri Geçitten aşağı ki bizler geçmedik Hiç açmadığımız kapıya doğru Gü! (Gül) bahçesine. Sözlerim yankılanır Böylece, kafanızda.
Ama neden
Tedirgin eder gül tasındaki tozları Bilmiyorum.
Öbür yankılar
Çınlar bahçede. İzlesek mi imlan (onları) ? Çabuk, dedi kuş, bulun onları, bulun Tam köşede. Çitteki ilk gedikten. İlk dünyamıza bizim, izlesek mi Düzenci ardıçkuşunu? tik (ilk) dünyamıza. Oradaydı onlar, ağırbaşlı, görünmez.
(*) Burul Norton, Gloucestcrahlrc'da Ehrıngitın yakınlarında hır kır cvıdı ve Eliol ly34 yazında hır sıirc hurii(J; ı kalmıştır
((*) Burnt Norton, Gloucestershire’da Ebrington yakınlarında bir kır evidi ve Eliot 1934 yazında bir süre burada kalmıştır.)
119
İlerleyerek çiğnemeden ölü yapraklan, Güz sıcağında, tınlayan havada, Ve cıvıldadı kuş, yanıtlarcasına Çalılığa sinmi; duyulmadık müziği. Ve belirsiz bakış uzandı, çünkü güller Görülmüş çiçeklerin görünüşündeydi. Oradaydık konuklarla biz, ağırlanan ve ağırlayan Sonra ilerledik, onlar da, tören düzeninde, Issız bahçe yolundan şimşir çevreli göbeğe, Çünkü seyredecektik boşaltılmış havuzu. Kuruydu havuz, kuru beton, boz kenarlı, Ama havuz günışığından bir suyla doluydu. Ve nilüfer yükseldi, sessizce, sessizce, Yüzey panldadı (parıldadı) , sanki yüreğiydi ışığın. Ve onlar arkamızdaydı, havuzda yansıyarak. Derken bir bulut geçti ve boşaldı havuz. Gidin, dedi kuş, çünkü ağaçlar çocuk doluydu. Coşkuyla gizlenmiş, dokunsan gülecekler. Gidin gidin gidin, dedi kuş, insanoğlu Dayanamaz bunca çok gerçeğe. Geçmiş zaman ve gelecek zaman Ne olabilirdi ile ne oldu sorulan Tek bir sonu ünler ki daima vardır.
211
II
Sarımsak ve gökyakut çamurda Dikili dingili pıhtılaştınr. Kanda titreşen teller hep Tınlar altında yara izlerinin Unutturup acısını eski savaşların. Raks, atardamarlar boyunca Ve akkanın dolaşıp duruşu Canlanır akışında yıldızların Yükselir yaza ağaçlarda Yürürüz yürüyen ağaç üzre Yazılı yaprakların ışığında Ve sırılsıklam toprakta duyarız Aşağıda, avköpeğiyle yabandomuzu Eskisi gibi kendi yollarında Ama barışmışlar yıldızlar arasında.
Durağan noktasında dönen dünyanın. Ne ten ne
tensizlik;
Ne bir yerden ne bir yere; durağan noktada, ordadır raks, Ama ne tutuş var ne hareket. Buna durağanlık demeyin, Orda geçmişle gelecek birleşir. Ne hareket bir yerden
ne de bir yere,
Ne yükseliş ne düşüş. O nokta olmasa, durağan nokta. Raks olmazdı ki hiç, oysa yalnız raks var. Ancak diyebilirim ki oradaydık, ama diyemem nerede. Ve diyemem nice kaldık, bu, zamanını saptamak olur. İç özgürlüğü bütün güdüsel İsteklerden, Kurtuluş eylem ve çekilerden, kurtuluş iç Ve dış zorunluluklardan, ama kuşatılmış Bir duyu kayrastyla (kayrasıyla) , ak bir ışık durağan ve oynak

Erhebung kimi klan m ak sı/in, odaklamş (')
(Kımıldanmaksızın odaklanış) (*) Elenmeksizin, hem yeni bir dünya Hem de eskisi açıkça belirtip anlattılar Güdük coşkunluklarının tümlenişiyle, Nasıl giderildiğini güdük korkularının. Ama zincirlenişi geçmişle geleceğin İşlemişken güçsüzlüğüne değişken gövdeniı (gövdenin) İnsanlığı korur cennetten ve cehennemden Bunlara da dayanamaz ten.
Geçmiş zamanla gelecek zaı (zaman) Bilinçliliğe pek yüz vermez. Bilinçli olmak zaman içre olmak değildir Ama yalnız zaman içre gül bahçesindeki, Yağmurun dövüp durduğu çardaktaki an, Sis atında esintili kilisedeki an Hatırlanır; geçmiş ve gelecekle yoğrulmuş Fethedilir zaman, zaman içre ancak.

(*) Yükseliş

III

işte bir hoşnutsuzluk yeri
Zaman öncesi ve zaman sonrası
Loş bir ışıkta: ne günışığı,
Biçimi akıcı durağanlıkla donatır
Gölgeyi geçici güzelliğe dönüştürür
Sürekliliği sezdiren yavaş bir dönüşle;
Ne de karanlık, ruhu arıtmak için
Kösnüyü yoksunlukla söndürür
Sevgiyi geçicilikten kurtarır.
Ne doluluk ne boşluk. Yalnız bir kıpırtı
Zamanın kırıştırdığı asık suratlarda
Şaşırmış şaşkınlıktan şaşkınlıkla
Kaprislerle dolu ve anlamdan yoksun
Abartmalı duygusuzluk, hiç odaklanmadan
İnsanlarla kâğıtlıkları savunır (savurur) soğuk yel
Esip dururken önceki ve sonraki zamanda,
Yel, soluyup durduğu sakat ciğerlerin
Zaman öncesi ve zaman sonrası.
Hasta ruhların püskürülüşü
ölgün havaya, uyuşukları
Sürükler yel tararken loş tepelerini Londra'nın,
Hampstead ve Qerkenwell, Canipten ve Putney.
Highgate, Primrose ve Ludgate. Yok burada
Yok burada karanlık, bu cıvıldayan dünyada.

tn (İn) daha aşağıya, in doğruca Sürekli yalnızlık dünyasına, Dünya dünya değil de şey, o da dünya değil, İç karanlığı, yoksulluk Ve yoksunluk maldan mülkten, Duyu dünyasının kuruması, Düş dünyasının boşalması, Ruh dünyasının istemeyişi; Bu işin bir yüzü, ötekiyse Gene aynı, hareket değil ama Hareketten kaçınma; dünya yol alırken İstekle, bakımlı yollarında Geçmiş zamanla gelecek zamanın.

IV
Zaman ve çanlar günü gömdüler, Kara bulutlar güneşi alıp götürür. Günebakan döner mi bize; yabanasması Dönüp eğilir mi bize; filiz ve bahar Tutunup da dolanır mı?
Soğuk
Parmaklan porsukağacının bükülüp Sarksın mı bize? Yalıçapkınının kanadı Ses edip ışıktan ışığa susunca, ışık hep Durağan noktasındadır dönen dünyanın.

V

Sözler kımıldar, müzik kımıldar Ancak zamanda; ama o, ancak yaşıyor. Ölebilir ancak. Söz, söylendi mi bir, erişir Sessizliğe. Ancak biçimle, düzenledir ki Sözler olsun, müzik olsun erişir Durağanlığa, nasıl bir Çin vazosu durmadan Sürekli kımıldarsa durağanlığında. Değil durağanlığı kemanın, notalar sürdük* Değil yalnız bu, ama birlikte varoluş, Ya da tut ki son, önceler başlangıcı, Ve son ve de başlangıç hep oradaydılar Başlangıçtan önce de, sondan sonra da. Ve hepsi, hep şimdidir. Sözler zorlanır Çatırdar, bazan da kopar, yük altında, Gerilim altında, sürçer, sıvışır, yiter, Anlaşılmadıktan çürür de duramaz yerinde Durmaz ki durağan. Haykıran sesler Azarlaya küçümseye ya da yalnız dırdır ile Onlara saldırır hep. Çöldeki Kutsal Söz'e En çok saldıran ayartıcı seslerdir, Ağlayan gölge cenaze dansında, Şamatacı ağıdı yaslı Şimera'mn.

Düzenin ayrıntıları harekettir, On-adım dans figüründeki gibi. İsteğin kendisi harekettir Kendi içinde istenmese de; Aşkın kendisi hareketsizdir. Ancak nedeni ve sonu hareketin, ölümsüz, ve istemeksizin Saymazsak evrelerini zaman Bir sınır haline konmuştur Arasına olmayanla olanın. Birden bir gümşığı demetinde Tozlar bile uçuşurken Yükselir gizli kahkahası orada Yaprak aralanndaki çocuklann Hemen şimdi, buraya, şimdi, hep Gülünçtür o çorak üzgün zaman Uzanmakta önceye ve sonraya.

EAST COKER (*)

) KER
Başlangıcımdadır benim sonum. Sırayla
Evler yükselir ve düşer, ufalanır, ama yayılıyor,
Göçüyor, yıkılıyor, yenileniyor, ya da yerlerinde
Bir boş tarla, bir fabrika, bir varyant vardır.
Eski taş yeni yapıya, eski kereste yeni ateşlere.
Eski ateşler küllere, ve küller toprağa,
Toprak ki zaten et, post ve dışkıdır,
İnsan ve hayvan kemiği, ekin sapı ve yapraktır.
Evler yaşar ve Ölür: bir süresi vardır yapıların
Ve bir süresi yaşamanın ve üretmenin
Ve bir süresi yelin, kırsın diye sarsak camlan
Ve sarssın diye sıçan yuvası tahta kaplamaları
Ve sarssın diye armalı partal süs perdelerini.
Başlangıcımdadır benim sonum. Şimdi ışık düşer Boş tarladan ötelere, bırakıp çukurdaki köy yolunu Dallarla örtülü, bir öğle sonrası loşluğunda, Ve sen sete yaslanırsın bir araba geçerken Ve çukur yol diretip durur aynı yönde Hep köye doğru, elektrik ısısında İpnotize edilmiş. Bunaltıcı bir siste boğucu ışık Emilir, kırılmaz, külrengi taşlarca. Yıldızçiçekleri uyur boş sessizlikte. Bekle erkenci baykuşu.

Coker, Some dan göçmüştü Coker, Some dan göçmüştü
bir ki

East Coker, Summershire’ın Güney-doğusunda bir köydür. Eliot ailesi buradan göçmüştü Amerika’ya.

Bu boş tarlada
Çok yakınına gelmezsen, çok yakınına gelmezsen, Bir geceyansı (geceyarısı) yazın, duyabilirsin müziğini Beceriksiz gaydanın ve küçümen davulun Ve görürsün ki danstadırlar ateşin çevresinde. Erkeklerle kadınların ilişkisi Raks eyler iken, alâmetidir izdivacın — Vakur ve mahşeri bir dini merasim. İkişer ikişir, lüzumlu ittihat, Her biri yekdiğeriyle elele, kolkola. Bu tezahürüdür ahengin. Halka halka ateş başında Alevlerden atlayarak ya da halkaya katılarak, Kırlıca ağırbaşlı ya da kırlı kahkahasıyla Kaldırarak hantal pabuçlu ayakları, Toprak ayaklar, hümüs ayaklar, kalkmış kır neşesiyle Yani neşesi, çoktan toprak olanların, Besliyor ekinleri. Tempo tutarak Ritme uyarak kendi danslarında Kendi yaşayışları gibi yaşayan mevsimlerde Zamanı mevsimlerin ve burçların Zamanı süt sağmanın ve zamanı harmanın Zamanı birleşmesinin erkekle kadının Ve Hayvanların. Ayaklar yükselmede ve düşmede. Yemek ve içmek. Dışkı ve ölüm.
Tan belirtir ve bir başka gün Hazırdır ısı ve sessizliğe. Açık denizde tanyeli Kırıştırır ve kayar. Ben buradayım. Belki orada, belki uzakta. Başlangıcımda.
121)

II

Kasım sonu ne yapıyor böyle Baharın tedirginlikleriyle Ve yaz sıcağı yaratıklarıyla. Ve çiğnenen kardelenlerin acısıyla Ve amacı çok yüksek güthamitlerle Aldan gümüşüye, ve erkenci karın Boyun büktürdüğü son güllerle? Dönen yıldızların döndürdüğü fırtına Benzer zafer peşindeki arabalara Yayılmışlar yıldız savaşlarında Akrep burcu Güneşle savaşır Güneş ile Ay batıncaya kadar Kuyruklu yıldızlar ağlar meteorlar uçar Araya dururlar göklerle düzlükleri Onlar dönerken bir burgaçta ki götürür Dünyayı yakıp kavuran o ateşe, Saltanatından önce buzul doruğun.
Bir sunuş yöntemiydi bu— pek tutarlı değil Eski şiirin izinde tumturaklı bir parça. Kişiyi dayanılmaz bir güreşte çaresiz bırakan Sözler ve anlamlarla. Şiirin önemi yok, Kişinin (yeni atılım için) beklediği o değildi. Değeri ne olabilirdi uzun süre beklemenin, Uzun süre umulan sessizlik, güz huzuru Ve yaşlılık bilgeliği mi? Bizi mi aldattı, Yoksa kendilerini mi, kısık sesli yaşlılar. Bırakarak bize sadece bir aldatma reçetesi? Huzur yalnız bilinçli bir vurdumduymazlık. Bilgelik yalnız ölü gizlerin bilgisidir. Yararsızdır karanlıkta, ya özenle gözlerler Ya da görmezden gelirler. Bize kalırsa,

Olsa olsa, yalnız sınırlı bir değeri vardır
Görmüş geçirmişlikten edinilen bilgilerin.
Bilgi bir düzen kurdurur, ve yanıltır.
Çünkü önerilen düzen her an yenidir
Ve her an yeni ve sarsıcı bir değer
Biçümesidir tüm yaşantımıza. Bizi aldatmayan ancak
Aldatarak artık hiç zarar veremiyecek olandır.
Ortasında, yalnız ortasında değil yolun,
Yol boyunca, loş bir koruda, bir böğürtlenlikte,
Bir set'in kenarında, sağlam çıkıntısı olmayan.
Ve ejderhaların kol gezdiği, fantezi ışıklar,
Büyülenmeyi göze almakta. Anlatmaktansa bana
Bilgeliğini yaşlıların, anlat aptallıklarını.
Korkularını korku ve kaçıklıktan, korkularını edinmekten,
Bağlı olmaktan, birisine, başkalarına ya da Tann'ya.
Edinmeyi umabileceğimiz tek bilgelik
Bilgeliğidir kibirsizliğin; kibirsizlik sonsuzdur.
Denizin altına göçtü bütün evler Tepenin altına göçtü bütün dansedenler
III
İİI
Oh karanlık karanlık karanlık. Hepsi gider karanlığa,
Yıldızlararası boş uzay, boşluk içinde boşluk,
Kaptanlar, gemi bankerleri, seçkin yazarlar,
Eli açık sanat koruyucuları, devlet adamları ve yöneticiler,
Tanınmış sivil görevliler, komite başkanları.
Sanayi kralları ve taşaronlar, hepsi gider karanlığa.
Ve karanlıktır Güne; ve Ay, ve Gotha Almanağı,
Ve borsa gazetesi, yönetim kurulları rehberi,
Ve köre İm iştir duyular ve yitiktir çalışma güdüsü.
Ve onlarla katılırız, sessiz cenaze törenine,
Cenazesizdir tören, çünkü gömülecek kimse yoktur.
Ruhuma dedim, uslu dur, bırak sarsın seni karanlık,
Bu karanlık Tann'dandır. Sanki tiyatrodasın,
Işıklar söndürülmüştür, değiştirilsin diye sahne
Kof kanal uğultuları ve karanlık üzre karanlığın hareketiyle.
Ve biliriz ki tepeler ve ağaçlar, uzak manzara
Ve göz alan görkemli sahnede ne varsa dönüp gidiyor —
Ya da sanki metro, yeraltında, çok duraklar ara duraklarda
Ve konuşmalar alevlenip yavaşça yok olur sessizlikte
Ve anlarsın ki her yüzün ardında bilinçsizlik derinleşir
Geride hiçbir şey düşünmemenin büyüyen dehşetiyle;
Ya da eterlenmiş kafa bilinçli de bilincini kullanamıyorsa hiç -
Ruhuma dedim, uslu dur, ve bekle umutsuzca
Çünkü umut yanlış şeyleri ummak olacaktı, bekle aşksız
Çünkü aşk yanlış şeylerin aşkı olacaktı, gerçi inanç vardır
Ama o inanç ve o aşk ve o umut hep beklemektedir.
Bekle düşünmeden, çünkü hazır değilsin düşünceye:
Böylece karanlık aydınlık olur, durağanlık da raks ediş.
Akarsuların fısıltısı ve kış yıldırımları.
Yaban kekiği, görülmemiş, ve yaban çileği,
Bahçedeki kahkahalar, yankılanan esriklik
Yitik değil, ama isteyerek, göstererek büyük acısını
132
Ölümün ve doğumun.
Tekrarladığımı söylüyorsun Önceden söylediğim şeyleri. Söyleyeceğim yine. Söyleyeyim mi yine? Oraya varabilmek için, Olduğun yere varabilmek, olmadığın yerden
Bir yoldan geçmelisin ki orada esriklik yoktur. Bilmediğin şeylere erişmek için
Bir yoldan geçmelisin ki bilisizlik yoludur. Edinmediğin şeyleri edinmek için
Edinmemişlik yollarından geçmelisin. Sen ne değilsen ona erişmek için
Bir yoldan geçmelisin ki sen yoksun. Ve bilmediğin her neyse, bildiğin tek şeydir o Ve edindiğin şeyler edinmediğin şeylerdir Ve nerede isen orada değilsindir.
133
IV
Çelik, yaralı cerrahın avuçlarında, Yoklar durur boyanmış organı; Sezeriz kanayan ellerin altında, Ondurucu becerisinin derin acıması Çözmektedir ısı çizelgesi bulmacasını
Bizim biricik sağlığımız hastalıktır Sözüne uyarsak ölen hastabakıcının Ki devamlı özeni kıvandırmak değildir, Ansıtmaktır günahımızı, bizim ve Adem'in, Ve bir de, onulacak hastalığımız daha ağırlaşsın
Bütün dünya bizim hastanemizdir Batık milyonerce desteklenen, Orada, iyileşirsek, bizler öleceğiz tam babaca özenden Bizi bırakmayan ve her yerde koruyan
Soğuk yükselir dizlere, ayaklardan, Isı cıvıldar kafa tellerinde. Isınılacaksa, donmalıyım o zaman Ve titremeliyim soğuk araf ateşlerinde, Dumanı yabangülü, alevi güllerdir onun
Damlayan kan tek içkimizdir, Kanlı et tek yiyeceğimiz: Öyleyken övünmek İşimize gelir. Semiz et ve kan, işte sapasağlamız Gene de bu Cuma'ya uğurlu deriz
V
İşte buradayım, yan yolda, yirmi yıl sonra — Çoğu harcanan yirmi yıl, I'entre deux guerres yıllar, (*) Sözcük kullanmayı öğrenme çabasıyla, ve her girişim Yepyeni bir başlangıç ve başka tür bir başarısızlıktır Çünkü kişi ancak sözcüklerin üstesinden gelmeyi öğrenir, Artık söylemesi gereksiz şey için, ya da onu söylerken Kullanmayı artık istemediği biçem için. Yani her girişim Yeni bir başlangıçtır, bir akındır anlaşdmazlık üzerine Eski püskü gereçlerle ki daima yozlaşır Duygu bulanıklığının genel karışıklığında, Coşku'nun başıbozuk birlikleri. Fethedilecek ne varsa Güçle ve baş eğdirerek, çoktan bulunup çıkarılmıştır Bir ya da iki kez ya da çok kez, ve umamazsın o İnsanlarla Yarışmayı — ama ortada hiç yanş yok ki — Ortada tek uğraş var, yerine koymak her ne ise yitirilen Ve bulunan ve yitirilen, bir bir daha: ve şimdi durum Elverişsiz görünüyor. Ama belki ne kazanç, ne de zarar. Bizim için yalnız çabalama var. Gerisi bizi ilgilendirmez.
Yuva kişinin çıkış yeridir. Bizler kocadıkça Dünya daha yabancılaşır, düzeni daha karışır Ölüler ile yaşayanların. Gergin an değil Yalıtılan, hiçbir öncesîz ve sonrasız, Fakat bir yaşantıdır her anında yanan Ve yalnızca tek bir adamın yaşantısı değil Fakat gizi çözülemeyen eski yazıtların da. Bir zamanı vardır yıldız ışıklı akşamın, Bir zamanı lamba ışıklı akşamın (Akşam bir fotoğraf albümüyle) .
11 tki savaş arası
35
Aşk handiyse en çok kendisidir Ne zaman çabucak önemsizleşse. Eskiler araştıncı olmak zorundaydı Şurada burada, önemi yok ki Biz durağan olmalı ve durmadan yürûmeliyiz Bir başka yoğunluğa doğru Yeni bir birleşme, daha derin bir birlik için Bir karanlık soğuk ve bomboş yıkıntıda, Dalgalar ağlar, rüzgâr ağlar, sonsuz sulan Yelkovankuşuyla domuzbahğının. Sonumdadır benim başlangıcım.

tHE DRY SALVAGES (*
I
Tannlar üstüne pek bir şey bilmem; ama sanırım nehir Karayagız kunt bir tanrıdır — somurtkan, yaban ve hırçın. Bir ölçüde sabırlı, önceleri bir sınır sayılmıştır; Yararlı ama güvenilemez, bir ticaret yolu olarak; Şu halde ancak bir sorun köprü kurucusunun önünde. Sorun çözülünce, karayağiz tann nerdeyse unutulur Kentlerde oluranlarca — ama, daima, amansızdır o, Mevsimleriyle öfkelerini yaşayarak, yıkıcı, ansıtıcı Unutmak istediklerimizi, önemsenmemiş, yatıştırılmamış Makineye tapanlarca, ama o bekliyor, gözlüyor ve bekliyor Hep onun ritmi vardı çocuk yuvalarında. Nisan avlulanndaki sıra aylandız ağaclannda. Güz sofrasındaki üzümlerin kokusunda, Ve kış akşamı toplantılarında gazışılında.
(gazışığında)
Nehir içimizdedir, deniz tümden çevremizde; Deniz karaların sinindir da, granitin İşleyip durur içine, büklere sürükler İlk yaratıklarla sonrakilerin izlerini: Denizyıldızı, atnalı pavurya, balina omurgası; Longuzlarda, ancak orada önümüze serer Daha nazlı yosunlan ve denizşakayıkları m
(yosunları ve denizşakayıklarını.)
('} Dry Sıkmış MavvadıuscilVde Ann Burnu'nun Kuzey-Doğu açıklarında, üzerinde bir (,.ık; ıı bulunan, küçük Ur kuyular topluluğudur. I.İmi. çocukluğundu, zumun zaman bu bölgede yu milli geçirmiştir.
(*) Dry Salvages, Massachusetts’de Ann Burnu’nun Kuzey-Doğu açıklarında, üzerinde bir çakar bulunan, küçük bir kayalar topluluğudur. Eliot, çocukluğunda, zaman zaman bu bölgede yaz tatili geçirmiştir.
137
Sürükler yitiklerimizi, yırtık serpme ağlan, Göçmüş İstakoz sepetlerini, kırık kürekleri Ve eşyasını yabancı Ölülerin. Çok sesi vardır len1 (denizin) Çok tanrısı ve çok sesi.
Yabangülünün üstünde tu:
(üstünde tuz) Çamların üstünde sis.
Denizin uğultusu
Ve denizin saklayışı, bambaşka seslerdir. Birlikle duyulur çoğunlukla: donanımdaki ıslık. Sulara serpilen dalganın okşayışı ve korkutuşu, Granit dişlerin u/aklardaki (uzaklardaki) nakaratı. Ve yaklaşılan burundan avaz avaz bir uyarı Hep deni/in sesidir, ve çıkıp inen şamandıra Davranır yuvaya doğru, ve martılaı: Ve durgun sisin baskısı altında Çalan çanlar
Zamanı Ölçer zaman bizim değil, çalınır uyuşuk Soluğanlarca, bir zaman
Daha yaşlı kroııonıetrik (kronometrik) zamandan, daha yaşlı Zamandan, kaygılı üzgün kadınların hesapladığı Uyanık yatarak, geleceği kestirmeye çalışarak, Ve çabalayarak sökmeye, açmaya, ayrmaya Ve bir araya getirmeye geçmiş ile geleceği. Yan gece ile tan arası, geçmiş bütünüyle aldanıştır Gelecek de geleceksiz. sabah saatinin önünde Zaman durunca ve zaman hiç sona ermeyince; Ve soluğanlar, geliyor ve gelirdi başlangıçtan. Çalar Çanları.
II
Sonu nerededir sessiz ağlamasının,
Suskun soluşunun güz çiçckîerinin
Taçlarını düşürerek ve kıpırtısız kalarak;
Sonu nerededir sürüklenen batığın,
Kemiklerin kumsalda yakarışının, o yakarılamaz
Yakansın, ulaşınca kara haber?
Son değil ama ekleme vardır: iz bırakan Sonucu yeni günlerin ve saatlerin, Duygu alıştırırken kendini duygusuz Yaşanan yıllara, döküntüleri arasında En güvenilir olduğu sanılan şeylerin — Yadsınmaya da en uygunu bu yüzden.
Son bir ekleme vardır, tükenen Onur ya da tükenen yetilere içerleyiş, Bağlantısız bağlanma ki bağlanmazlık sayılabilir, Ağırdan su yaparak sürüklenen bir leknede, Suskunca dinlemek yadsınamayan Yaygarasını son haber çanlarının.
Sonu nerededir onların, balıkçıların, Yele karşı volta vuran, sisin sindiği yere? Aklımızdan geçemez okyanussuz bir zaman Ya da artıklarla kirlenmemiş bir okyanus Ya da bir gelecek ki sorumlu değildir, Geçmiş gibi, hiçbir amacı olmamaktan.

Düşlemeliyiz onları hep su pompalarken, Ağ atar ve çekerken, poyraz inerken usuldan Sığ sulara değiştirmeden ve aşındırmadan. Ya da pay alırken, yelken kuruturken doklarda Değil bir geziye çıkarken ki ücretli değildir Denetlemeyi kaldırmayacak bir voli için.
Hiç sonu yoktur onun, sensi2 (z) inleyişin, Hiç sonu yoktur solgun çiçeklerin soluşunun, Yoktur acının hareketinin ki acısız ve kıpırtısızdır, Yoktur denizin sürükleyişinin ve sürüklenen batığın, Kemiğin yakarışı Ölüme, Tanrısı. Yalnızca ancak açıkça
yakanlabilir Yakarışı bir Kutsal Haberin.
Öyle görünür, insan kocadıkça.
Ki geçmişin düzeni başkadır, bir sıralama değildir anık — Gelişme de değil: ikincisi biraz da boş söz, Yapay bir evrim tasarımının desteklediği. Ve bu, halkın gözünde, geçmişi yadsıma aracı olur. Mutluluk anları — sağlıklı olma duygusu değil, Amaca eriş, yerine getirip, güvenlik ya da sevgi, Pek güzel bir sofra da değil, ama birden ay dm I an iş— Görüp geçirdik ama kavrayamadık anlamını. Ve anlam'a yaklaşım, değerlendirir görüp geçirmişÜği Bir başka biçimde, her anlamın Ötesinde Mutluluğa utanırız. Önceden söylemiştim Anlamda canlandırılan geçmiş yaşantılar Yalnız tek bir hayatın yaşantısı değil Pek çok kuşağın yaşantısıdır — unutmayarak Belki de bütünüyle tanımlanamaz olan şeyi: Geriye doğru bakış,, güvencesi allında Yazılı tarihin, geriye doğru kaçamak bakış Omuz üzerinden, ilkel teröre doğru.
4'
Şimdi bulacağımız şey şudur ki ölüm atılan
(Bir yanlış anlama yüzünden olsun olmasın,
Yanlış şeyler ummak ya da yanlış şeylerden korkmak.
Söz konusu değildir) aynı biçimde kalıcıdır
Tıpkı sürekliliği gibi zamanın. Bunu daha iyi anlarız
Ölüm anında başkalarının, hemen hemen deneyimli.
Kendimizden pay biçersek kendimuinkinden çok.
Çünkü kendi geçmişimiz eylem akımlarıyla örtülür,
Ama başkalarının ezinci bir deneyim olarak kalır
Yetersiz, eskitilmemiş sonraki yıpranmalarla.
İnsan değişir ve gülümser, ama cançekişme sürüp gider
Zaman yıkıcı ise de zaman koruyucudur.
Bir nehir gibi, yükü ölü zenciler, sığır ve kümesler olan
Yenilip yutulmaz elma ve elmadaki diş izi.
Ve aşınmış kayalar tedirgin sularda.
Dalgalar aşar üzerinden, sis saklar onları;
Sütliman bir denizde sanki bir anıttır.
Sefere uygun havada hep bir kerteriz noktası
Rotayı saptamak için; ama iç karartan mevsimde
Ya da ani bir fırtınada, o neyse gene odur.
III
Bazan yoksa derim bu mudur Krishna'mn (Krishna’nın) demek istediği -
Öbür şeyler arasında — ya da aynı şeyi sunmanın bir yolu:
Gelecek, sönen bir şarkı, bir Saray Gülü, bir lavantaçiçeğidir
Onlar için doğan üzüntünün, ama daha yoklar ki üzülsünler.
Ezilmişler hiç açılmayan bir kitabın san yapraklan (sarı yaprakları) arasında.
Ve rampa yol iniş yoludur, gidiş yolu dönüş yoludur.
Ona sürekli katlanamazsın, ama şurası kesin ki
Zaman sağaltıcı değildir: hasta artık burada değil.
Tren yola koyulup da yolcular yerleşince
Önlerinde yemişler, dergiler ve iş mektupları
(Ve uğurlayıcıları ayrılmıştır perondan)
Dönüşür yüzlerindeki üzüntü rahatlığa
Ve uykumsu ritmine yüzlerce saatin.
Haydi ileri, yolcular! geçmişten kaçmayarak
Başka başka hayatlara, ya da rasgele bir geleceğe;
Siz değilsiniz onlar, o istasyondan ayrılanlar
Ya da herhangi bir son durağa varacak olanlar,
Darlaşan raylar birlikte kayıp giderken ardınızda;
Ve motorlu bir vapurun güvertesinde
Ardınızda genişleyen uskur izini seyrederken
Sanmayın ki 'geçmiş bitmiştir'
Ya da 'gelecek önümüzdedir'.
Gece inerken, gemi donanımında ve antende
Bir sestir yükselen (kulağa olmasa da,
Zamanın fısıldayan kabuğu, ve hiçbir dilde değil) *
'Haydi ileri, sizler, kendini denizde sananlar;
'Siz değilsiniz, onlardı görenler limanın
'Uzaklaştığım (uzaklaştığını) , ya da rıhtıma ayak basacaklar.
'Burada lıu (bu) kıyıyla öbür kıyı arasında
'Ha/.ır (hazır) zaman çekilmişken, irdele geleceği
'Ve geçmişi tarafsız bir kafayla.
'Eylem ya da avarelik an'ı olmayan bir anda
142
'Şunu duyabilirsin, 'Her canlılar dünyasında
'Bir insanın kafası çalışabilir
'Ölüm zamanında' — bu eylemlerden biridir
'(Ve ölüm zamanı her andır)
'Meyvesini başkalarının hayatında verir:
'Eylemin meyvelerini düşünme artık,
'Haydi ileri.
Ey yolculuklar, ey denizciler, 'Sizler ki limana varırsınız, gövdeleriniz ki 'Katlanacaktır yargı ve kararına denizin 'Ya da bir başka olayın, budur gerçek yazgınız Krishna nasıl uyardiysa Arjuna'yı Savaş alanında.
Elveda değil Ama haydi ileri, yolcular.
'43
IV
Türbesi kayalık burundu (burunda) olan, Lady, Yakar hepsi için. ister gemilerde olsunlar İsler iş gereği balıkçılıkla uğraşsınlar, İster her tür yasal trafikle ilgilensinler Ve isterse onları yönetsinler.
Bir yakarış da kadınlar adına yinele. Onlar ki gördüler oğullarıyla kocalarının Denize açılıp da dönmediğini: Figiia del tuo figlio (Figlia del tuo figlio) , (*) Cennetin Ecesi.
Onlar için de yakar, gemilerdeydiler Yolculuklarını kumda bitirdiler, denizin dudakları Ya da onları geri çevirmeyecek karanlık gırtlakta Ya da nerede ulaşamazsa onlara deniz çanının Sürekli yakarışı.
V
Merinle (Merihle) haberleşmek, ruhlarla konuşmak.
Saplamak deniz canavarının davranışını.
Okumak yıldız, bağırsak ya da kristal küre fallarını.
İmzalardan hastalık tanılamak, ve okumak
Hayal öyküsünü avuç çizgilerinden
Ve dramları parmaklardan; fala bakmak
Kur'a ile, çay yapraklanyla, çözmek kaçınılmazı
Oyun kâğıtlarıyla, oynamak beşköşc (beşköşe) yıldızlarla
Ya da uyku haplanyla (haplarıyla) , ya da açımlamak
Geri dönen putu önceden bilinçli terörlere —
Araştırmak dölyatağını, mezar ve düşleri; hepsi olağan
Eğlence ve uyuşturuculardır, ve hasmın konularıdır:
Ve daima olacaktır, bunların bazısı özellikle
Ulusların tehlikede olduğu zaman ve karışıklık
İster Asya kıyılarında olsun, ister Edgvvare (Edgware) yolunda.
İnsanlar merakla araştırır geçmişle geleceği
Ve sarılırlar bu boyutlara. Fakat algılamak
Kesişme noktasını zamansızlığın
Zaman ile. ermişlere Özgü bir iştir —
Bir iş de değildir, bir şeydir verilmiş
Ve alınmış, bir ömürboyu ölümle, aşk içinde,
Coşkuyla, özgecilikle ve kendini vermekie (vermekile) .
Çoğumuz için, var olan ancak yapayalnız
Bir andır, bir an, içinde ve dışında zamanın,
Çılgınlık nöbeti, yitmiş bir günışığı demetinde,
Görülmemiş yaban kekiği, ya da kış şimşekleri.
Ya da cavlan, ya da müzik öyle derinden duyulur ki
Buna duyma denemez, müzik kesilen sizsiniz
Müzik sürüp giderken. Bunlar ancak izler ve sanılardır
İ/lerdcn (İzlerden) sonra sanılar gelir ve geri kalanlar
Yakarış, tapınma, disiplin, düşünce ve eylemdir.
Yan (Yarı) çözülmüş iz, yarı anlaşılmış yelenek (yetenek) , diriliştir.
'45
Burada olanaksız birliği Varlık dünyalarının gerçektir, Burada geçmiş ile gelecek Fethedilir ve uzlaştırılır, Ve eylem başka tür hareketiydi Onun ki yalnızca etkilenir Ve içinde yoktur hiç hareket kaynağı - Yürüten demonyak ve tionik güçlerdir. Ve doğru eylem özgürlüktür Geçmişten ve gelecekten de. Çoğumuz için bir amaçtır bu Burada hiç gerçekleşmeyecek; Onlardır yalnız baş eğmeyenler Çünkü çabalamayı sürdürdük; Biz, hoşnut, ölümümüzde Geçici geri dönüşümüz beslerse (Porsukağacından pek uzakta değil) * Hayatını anlamlı toprağın.

LITTLE GIDDING(*)
Karakışta bahar kendine özgü mevsimdir
Günbatımında donuklaşsa da sonsuzdur.
Zamanda asılı, kutupla dönence arasında.
Kısa gün ışıl ışı! olunca, ayaz ve ateşle.
İvecen güneş buzu tutuşturur gölcük ve hendeklerde
Sıcaklığın yüreği olan rüzgârsız ayazda,
Yansıtarak suyumsu bir aynada
Bir ışıltıyı, körlüktür bu öğle saatinde.
Ve parıltı, daha yoğun çalı ve maltız alevinden.
Uyandırır suskun ruhu: yel değil yortu ateşi
Yılın karanlık zamanında. Erimeyle donma arasında
Ruhun otsuyu titrer. Ne toprak kokusu vardır
Ne de yaşayan şeylerin kokusu. Bahar zamanıdır bu
Ama zamanın sözerdiği değil. Şimdi çit
Bir saatliğine ağarır geçici çiçekleriyle
Karın, daha beklenmedik bir çiçek
Yaz çiçeğinden, ne tomurarak ne de solarak.
Yani kuşak düzeninde değil.
Nerededir yaz, düşlenemeyen
Sıfır derece yaz?
Buradan gelseydin, Sapman beklenen yola saparak. Gelmen beklenen yerden gelerek. Buradan gelseydin Mayısla, görürdün çitleri Gene bembeyaz, Mayısta, kösnûl latlılığıyla (ttlılığıyla) . Gene aynı olacaktı yolculuğun sonunda. Umarsız bir kral gibi gece gelseydin. Neden geldiğini bilmeyerek gündüz gelseydin Gene aynı olacaktı, bozuk yoldan ayrılıp da
((*) Little Gidding bir Anglican topluluğunun 1625’de Huntingtonshire’deki özgün kuruluş yeridir. Eliot 1936’da burayı ziyaret etmiştir.)
(*) Little (iidıtiny bir Angücan lupluluğunun \t Hnnltng(kmıMre*deki Özgün lıunılug yeridir. Eliol 1936'da burayı ziyjıret etmiştir
47
Domuz ahin (ahırı) ardından sapınca iç sıkıcı yapıya
Ve mezar taşına. Niye geldim diye ne düşündüysen
Yalnız kabuğudur, kapçığıdır anlamın
Kİ amaç yalnız o amaca ulaşılınca anlaşılır,
O da ulaşılırsa. İsterse hiç amacın olmasın
Ya da tasarladığın sonun ötesindedir amaç.
Ulaşılınca değiştirilir. Öyle yerler vardır ki
Dünyanın da ucudur, bazıları deniz mağaralarında.
Ya da karanlık bir gölde, bir çöl ya da bir kentte -
Ama en yakını budur, yer ve zaman bakımından.
Şimdi ve İngiltere'de.
Buradan gelseydin.
Saparak istediğin yola, başlayarak istediğin yerden. İstediğin zamanda ya da istediğin mevsimde. Hep aynı olacaktı: Savmak zorunda kalacaktın Duygu ve düşünceyi. Burada gerekmez doğrulaman. Eğitmen kendini, ya da merak gidermen Ya da haber yayman. Diz çökmen gerekir burada. Yakansın geçerli olduğu yerde. Ve yakarış başkadır Bir sözcüler dizisinden, bilinçli uğraşıdır Yakaran kafanın, ya da mırıltısı yakaran sesin. Ve ölüler neyi söylemediyse hiç, yaşarken. Anlatabilirler sana, ölüyken: Haberleşİr Ölüler ateş diliyle, değil yaşayanların diliyle. Burada, zamansız an'm (an’ın) kesişme yeri İngiltere'dir, başka yer değil. Hiç ve hep.
148
ti
(II)
Yaşlı bir adamın yenindeki küt (kül) Yanan güllerden kalan külün tümüdür Havada asılı kalan tuzlar Öykünün bittiği yeri gösterir. Tozun solunmadığı yer bir evdi — Bir duvar, bir lambri ve fare. Umut ve umarsızlığın ölümü, Bu. ölümüdür havanın.
Taşkın ve kuraklık vardır Gözlerde ve ağızlarda.
Ölü su ve Ölü kum Birbiriyle aşık atmada. Kavrulup yarılmış toprak Şaşkın bakar hiçliğine cakanın. Güler ama neşesiz.
Bu, ölümüdür toprağın.
Suyla ateş yerini aldı Kentin, otlağın ve yoz otların Su ile ateş alaya alır Kurbanı ki yadsımıştık. Su ile ateş çürütecektir Bozuk temelini, unuttuğumuz Mihrap ile koro yerinin.
Bu. ölümüdür suyla ateşin
O belirsiz saatte sabah olmadan Upuzun gecenin sonuna doğru Sonsuzun tekrarlanan sonunda
Bir kara güvercin, dili titreyerek
Dalınca yuvaya dönüş ufkunun altına
'49
Ölü yapraklar teneke gibi takırdarken Asfalt üzerinde, başka ses yokken hiç.
Dumanlar yükselen üç bölge arasında
Birine rastladım, yürüyordu, aylak ve ivecen. Sanki sürükleniyordu metal yapraklar gibi
Kentin tanyeli önünde, karşı koymadan.
Ve ben yeğlemişken başım Önde yürümeyi, Bu, irdelemeyi gösterir ki onunla meydan okuruz
Alaca karanlıkta/ilk rastlanan yabancıya.
Birden gözüme ilişti birkaç ölü öğretmen. Onları tanırdım, unutmuşum, şöyle böyle hatırladım.
Tek tek hepsini; derin yüz çizgileriyle
Tanıdık ve bileşik bir hayaletin gözleri, Hem içten, hem de kimliği belirsiz.
Onun'çin ikili bir rol üstlenip seslendim
Ve duydum birisinin sesini: 'Ne! Sen burada ha? ' Olmadığımız halde. Ben gene aynıydım.
Ama kendimin bir başkası olduğunu bilerek -
Ve o, yeni oluşan bir yüz; ancak sözler yetti Öncelik verdikleri tanınmayı zorunlu kılmaya.
Ve böylece, her günkü yelin önünde.
Çekişmeyecek kadar birbirine yabancı, Uyum İçinde bu kesişme zamanında
Bir yerde buluşamamanm (buluşamamanın) . ne önce. ne sonra.
Adımladık kaldırımları bir ölü yürüyüş koluyla. Dedim: 'Duyduğum şaşkınlığa düşmek kolaydır.
Ama kolaylık nedenidir şaşkınlığın. Onun'çin konuş
Kavramayabilir, hatırlamayabilirim.' Dedi; 'İstekli değilim tekrarlamaya
Düşüncelerimle kuramlarımı, unuttuğun.
Bir işe yaradı onlar: Bırak yarasınlar. Seninkîler de öyle. ve yakar, bağışlansınlar
Başkalarınca, nasıl yakarıyorsam sana bağışla diye
Kötüyü ve iyiyi. Son mevsimin meyvesi yendi

Ve tanı (tam) doyan hayvan tekmeieyecektir (tekmeleyecektir) boş helkeyi Çünkü bıldınn sözleri bildirin dilindedir (bıldırın sözleri bıldırın dilindedir) Ve gel-yılın sözleri bir başka ses bekler.
Ama yolculuk şimdi hiç engel çıkarmadığından Ruhlara, yatıştırılmamış ve yabancı, İki dünya arasında, birbirine çok benzer,
Ve sözler bulurum, söylemeyi hiç düşünmediğim. Caddelerde, bir daha gezinmeyi hiç düşünmediğim. Uzak bir kıyıda bıraktığım zaman gövdemi.
İlgimizi çeken konuşmadır ve konuşma bizi Oymakların ağzını arıtmaya zorladığından Ve aklı uzgörüye yönelttiğinden,
Bırak açıklayayım yaşlılığa saklanan yetenekleri Taçlandırmak için hayat boyu süren çabaları. Önce, ölen duyuların soğukça sürtünmesi
Kendinden geçmeksizin, hiçbir şey sözermeden Gölge meyvenin acımsı tatsızlığından başka. Gövde ve ruh başlarken birbirinden ayrılmaya.
Sonra, bilinçli hadımlığı Öfkenin İnsanın aptallığına, ve yırtılışı Kahkahanın, eğlenmeyi durduran şeye.
Ve en son, tekrarlamanın burucu acısı Ne yapmış ve ne olmuşsan; utancı Sonradan açıklanan güdülerin, ve kavramak
Ne varsa kötü yapılan, hem de başkalarının zararına. Ki erdemlerin deneyimi sanırdın eskiden. Evet, soytarının onaması yaralar ve onur lekelenir.
Sabrı tükenen ruh günahtan günaha
İlerler, (bağışlanmadıkça) bağışianmadıkça o arıtan ateşçe, Orada ölçülü davranmalısın, bir dansör gibi.'
Gün ağanyordu. Çirkinleşen caddede Ayrıldı benden, bir tür vedalaşmayla. Ve gözden yitli borular öterken.
III
Üç durum vardır ki çok kez benzer görünürler Ama bambaşkadırlar, aynı çitte gelişseler de: Bağlılık kendine, şeylere ve kişilere; kopukluk Kendinden, şeylerden, kişilerden; ve aralarında
büyüyerek, kayıtsızlık.
Ölüm nasıi benzerce (nasıl bezerse) hayata benzer öbürlerine. İki hayat arasında olarak — çiçeklenmeden, arasında Canlı ve ölü ısırganların. Anıların kullanımıdır bu: Kurtuluş için — aşkın azlığı değil de aşkın İstekten öte gelişmesi, ve böylece kurtuluş Geçmişten de gelecekten de. Böylece bir vatan aşkı Kendi eylem ortamımıza bağlılık halinde başlar Ve sonunda o eylemi pek önemsiz bulur. Hiç de önemsiz değilken. Tarih kölelik olabilir. Tarih özgürlük olabilir. Şimdi yok oluyorlar, bak. Yüzler ve yerler, onları elbette seven benliklcriyle. Üne kavuşmak, yüceimek için. bir başka düzende. Günah gereklidir, ama Hepsi iyi olacak, ve Her türlü şey iyi olacak. Gene düşünürsem bu yeri. Ve insanları, çoğu övgüye değmez. Değil yakın hısımları ya da iyiliği, Ama kendine özgü bazı dahileri, Hepsi etkilenmiş sıradan bir dahiden. Bölündükleri bir çekişmede birleşmişler: Düşünürsem bir kralı gün batarken. Üç adamla nicelerini, darağacında. Ve bazılarını ki ölüp unutuldular Başka yerlerde, burada, ülke dışında. Ve birisini ki ölürken kör ve sessizdi. Ne diye övüp (onurlandırmalıyız) onurljmdırmalıyız

152

Bu Ölü insanları ölenlerden daha çok?
Çanları geçmişe doğru çalmak değildir bu,
Ne de bir büyüdür
Hayalini çağırmak için bir Gülün.
hski (Eski) hizipleşmeleri canlandıranlayız
Eski politikaları yeniteyemeyiz (yenileyemeyiz)
Ya da aıılik (antik) bir davulu İzleyenleyiz.
Bu insanlar, ve onlara karşı çıkanlar
Ve onların karşı çıktıkları
Onaylarlar sessizlik anayasasını
Ve toplanırlar tek bir partide.
Talihlilerden ne kaldıysa bizlere
Biz almışızdır yenilenlerden
Bırakmak zorunda olduklarını — bir simge:
Bîr simge, ölümde yetkinleştirilen.
Ve hepsi iyi olacak, ve
Her türlü şey iyi olacak
Arıtılmasıyla güdülerin
Bizim yakarma yerimizde.
153
IV
Dalıma (Dalışa) geçen kumru havayı yarar Akkor halindeki dehşetin (aleviyle) alcviyle, Ve o alevin dilleridir ilan eden Tek kurtuluşu günah ve yanlışlıktan. Tek umut, yoksa, tek umutsuzluk
Ceset için odun seçmededir, seçmedi.
Kurtarılmak için ateşten ateşle.
Kını Duldu (Kim buldu) öyleyse üzgüyü? Aşk. Aşk pek tanınmamış, bir Ad'dır O ellerin ardında, hep örüp durur Dayanılmaz alevden gömleği. Onu da insan gücü çıkaramaz.
Biz yalnız yaşarız, ah ederi? işte Tüketilerek ya aleşle (ateşle) ya da ateşk (ateşle)

V

Başlangıç dediğimiz çoğunlukla (son’dur) stm'dur
Ve sona erdirmek başlangıç yapmaktır.
Son, yola çıktığımız yerdir. Ve her cümlecik
Ve cümle ki doğrudur (yani her sözcük yerindedir.
Ötekileri tamamlamak için yerini alır.
Sözcük, ne çekingen, ne de gösterişçi.
Eskilerle yeniler arasında kolay bir ilişki,
Halkın sözcüğü doğru, kabalaşmaksızın,
Resmi sözcük kesin, fakat bilgiççe değil,
Çiftlerin hepsi birlikte dans ederek) *
Her cümlecik ve her cümle bir son ve başlangıçtır.
Her şiir bir yazıt. Ve herhangi bir eylem
Bir adımdır idam kütüğüne, ateşe, denizin gırtlağına
Ya da okunamayan bir laşa (taşa) : ve bu. çıkış yerimızüir (yerimizdir) .
Biz ölürü/ ölenlerle:
Bak, ayrılıyorlar, ve biz onlarla gidiyoruz.
Biz doğarız ölülerle:
Bak, dönüyorlar, ve bizi de getiriyorlar.
Gülün zamaniyla porsukağacının zamanı
Eşil sürelerdir. Tarihi olmayan halk
Kurlanlama/ /(Kurtarılamaz) .amandan (zamandan) , çünkü tarih bir düzenidir
Zamansız anların. Öyleyse. ışıklar zayıflarken
Bir öğleden sonra kışın, sessiz bir tapınakta
Tarih şimdidir ve İngiltere'dir.
Resmiyle bu Aşkın ve sesiyle bu Çağrının
Geri kalmayacağız araştırmaktan Ve bülün (bütün) araştırmalarımızın sonu Yola çıktığımız yere varmak Ve orayı ilk kez tanımak olacaktır. Bilinmeyenler içinde, hatırlanan kapı

155

Ki toprağın sunu (sonu) bıraktı bulunsun diye,
Bir yerdir ki başlangıç idi;
En uzun nehrin kaynağında.
Sesi, gizlenmiş çavlanların
Ve elma ağacındaki çocukların
Bilinmez, çünkü aranmamıştır
Ama duyulmuştur, yarı duyulmuş, denizin
Durağanlığında iki dalga arası.
Hemen şimdi, buraya, şimdi, hep —
Bütünüyle bir yalınlık hali
(Her şeyden ucuza patlamayan)
Ve hepsi iyi olacak ve
Her türlü şey iyi olacak
Alevin dilleri bükülünce
Taçlanmış ateş yığınının içine
Ve tek varlık olunca ateşle gül.

Bittiiii
:)

T.S.Eliot

Adamlara kitaptan scan ettirip worde kop y ettirmek büyük sorunmuş. Bu, W. Blake’in Cennetle Cehennemin Evliliği’nde de başıma gelmişti, dikkat eden dostlar görmüştür. Kelimeler yer yer dejenere oluyor ancak aşağı açıklamaların anlaşılabilir hale getirilenlerini ve parantez içi yerleri gördüyseniz ben eklemişimdir anlaşılması için.
Bu yüzden, rahatsız etmeyecek ufak tefek benim haricim çıkmış küçük, anlaşılabilecek tipte hataları düzeltmiyorum, hayatın şans faktörüne ihanet etmemek için. Ancak, anlaşılamayacak yerleri düzeltiyorum. Fakat bazı göremeyip atladığım yerler için şimdiden özürler, gördükçe düzelteceğim ama.
Parantezlerin yanında asteriks görürseniz, asteriks bendendir –o parantez içlerinin aslından olup benim yazmadığımı anlatmak için.

“The Dry Salvages” bölümünün son kıtasını eklememişler sanırım. Ben ellerimle yazıp ekledim :)

T.S.Eliot’un “Çorak Ülke Dört Kuartet Ve Başka şiirler” adlı ktabından ‘Dört Kuartet” adlı şiiri. Çeviren Suphi Aytimur

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 10.10.2006 02:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça