Bendeki Yol Öykün 6 Şiiri - Mustafa Yılm ...

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Bendeki Yol Öykün 6

Bir nehir sarıyor yüreğimi,
bazen hırçın, sakin,
bazen de muhlis.
Sarıyordu yüreğimi uzun yolculuğunda.

Sürükleniyordum sağa sola çarparak,
bir yolculuktaydı payına düşen.
En sonunda, son deniz suyuna bırakıyordu,
salaş olmuş bedenimi.

İçimdeki çocuk oynaşıyordu,
haykırışlarımda top oynuyormuş.
Sevinçleri vardı, çığlık çığlığa,
benim sana koşmalarımda edinmişti bu alışkanlığı…

Ne hayalleri vardı gün batımlı kuytularda,
oysa bir tarafı yıkık, kırık bir çocuktu.
Hüzünler yoldaşı olmasına rağmen,
çocuk damarını hep ayakta tutmaya çalışırdı çocuk.

ÇOCUK KENDİNİ AYAKTA TUTAR, BEN AYAKTA KALIRDIM…
Gerçeklerle, gerçeklerin arkasında kalan insan, gizem dolu bir yaşamın tam ortasında bulur kendini. En büyük tutku, geriye doğru dönüp, yaşam kesitlerinin istenmeyenlerini, zihninin ardından silme çabasıyla, genel bir dağınıklık ve hüzün bulvarında yürürken bulur kendini.

Artık her şeyin bahanesi, tek silahı olan, bir düşünce zincirinde sallanmaya başlar…

Gerçeklerle, hayallerin dövüşü, bütün benliğini sarsan, bir sarkaç olur gider ve çabalar başlar. Veya çabalamalar…

Kaçımız sevgimizle el ele olduğumuz gerçeğini yaşarken, el ele tutunma özlemini yaşadık veya tutuşamama korkusunu?
Tek yaptığımız, düşünmeyi dahi istemediklerimizi zihnimizin ardından silmek isteyişimiz…
YİNE YOLCULUĞUN BAŞLADIĞI BİR AN…

Direksiyondaki tok sesli ve kararlı bakışlı yol arkadaşım, beni bir yerlere götürüp, tatil yapmamı sağlamayı düşündüğünü söylüyor. Sarı kız, aracın arka koltuğuna büzüşmüş, heyecanlı ve de korkulu, iyileştiğime inanmıyor, “ya bi’şey olursa” diyor. ”Sana bi’şey olursa yaşayamam, yaşayamam ölürüm, ölürüm yoluna.” Diyor, sessizce kulağıma eğilerek, “evimize gidelim, evimize.”

Evimiz diyorum içimden, kaçıncı kaçışım bu, kapıyı ardımda bırakarak çıkışım, kaçıncı gün bu zilini çalmayışın? Bu sefer inançla “dur diyorum, konuşma, bana artık kimse sana bir şey olursa yaşayamam demesin, demesin”. Nefret ediyorum bu cümleden, nefret. Hayatımı darmadağın eden bu cümlenin ardından gelen güven duygusu değil mi, ya nasıl iş bu, kim kime artık güvenmeyecek, ben güvendim de ne oldu? Hayâl mi bu ya, zihnimin ardından sileyim, söylenmedi mi bana böyle bir cümle, söylemedin mi, ya hadi desene söylemedim. Ya, insan mezardan çıkar, doğruyu yalana çevirenin ağzının payını vermek için. Sen söylemedin mi? Ya, ben senden merhamet mi, et diyorum sana. Senin merhamete ihtiyacın mı vardı da, yüreğimi avucuna aldın, yüreğini verdin bana.
Sevmek mi insanların zaafı,
boşluğu,
inanmışlık mı boş olan olgu.
Ya, zehir ettin bana yolları,
zehir ettin şekersiz çay dedik diye içtiğimizi.

Ya,
hayâl bile kuramıyorum, her hayâlimin ardında bakıyorum sen varsın. Yalan mı söylüyorum, ya insan kendine de mi yalan söylemek ister, ben söyledim mi hiç? Hadi ya…

Neresi bu yaşamın, hayâllerimizi birleştirdiğimiz yer? Birleştirmedik mi seninle hayâllerimizi, ortak olmadı mı hepsi. Yazılarımızı birleştirip, isimlerimizin baş harfleriyle başlayan kaç sayfa şiir satırı çıktı, okuyup, okuyup gülmedik mi? Papatyaların yapraklarından kim kimi daha çok seviyor diye, bir sen bir ben, koparmadık mı güzelim çiçeğin yapraklarını? Günebakanların başını döndürmedik mi güneşle birlik, etrafında dönerken.Sararıp solmadık mı?
Biz neyiz ya? Hayâl senaryoları yazan mıyız? Bari buna cevap ver…

Sarı kız, “uçağa binelim, öyle gidelim. Uçağa binmek ne güzel değil mi, hani bir de ilk heyecan olursa” diyor…
İlk uçağa binişini anlattığın geliyor aklıma, O büyük coşkuyla, biteviye durmayasıya. Hani Ankara hava alanı diyeceğine İstanbul dedin ya farkına varmadan. “boş ver” diyorum Sarı kıza” hangi hava limanı olursa olsun oraya gidelim ve uçalım. Uçalım bu anılardan diyorum içimden… Uçalım…

Kaçış, belkide kurtuluş anılardan...

Belkide öyle zandediliyor.
Oysa anılar GÖKKUŞAĞI gibi sarmalamışmıdır yüreği...

Uzun bir yürüyüş tedavilerinden sonra yürüyüş köprüsünden sekmeden çıkıyorum...

Artık arabayı tek başıma kullanabilirim...

Ama bu sefer uçak yolculuğu olsun diyorum...

Ufak bir sırt çantası ve üçbeş ilaç kutusu ile başlıyorum yolculuk yokuşunu tırmanmaya. Sarı kıza birkaç diş fırçası almayı unutma diyorum.

Havaalanına doğru arabanın burnunu çeviriyorum. Otuz km kadar bir şehir içi yolculuğu.
Dikiz aynasından bütün özlemlerimin, yol şeridine sıralanan anılarıma bakıyorum, ardımdan su döken, mendil sallayan hiç kimse yok...
Sen yok, sen yoksun...
Oysa kaç bin defa bu Otobanı kullanarak Selçuk, Kuşadası, Narmaris yolculuğu yapmıştık.
Yollardan o kadar çok araç geçmiş ki bize ait, bizden, anılardan başka hiçbir iz kalmamış...

Havaalanı ve terminal

İşlemler bittikten sonra oturuyoruz bir koltuğa yanyana sarıkızla
'soğuk bir şeyler alalım diyor ister misin? ' Bir anda nevrim dönüyor...
Yine içimden 'ya az biraz susmaz mısın? Biraz nefes alalım demek geliyor ama...
'iyi olur diyorum'... Anılar geride kalacaktıya...

Bir kadın gelip yanımıza oturuyor...
'Merhaba diyerek iyi yolculuklar” diyor...
Koku, kokunuz, kokunuz çok güzel diyorum içimden,
beynim yerimden fırlayacak gibi oluyor...
“Teşekkür ederim diyor” sanki. Ne kadar zamandır kullanıyor acaba?
Ben diyorum uzun zamandır severim bu kokuyu, bir yerlerde hep duyardım diyorum.
Ve düşünmeye başlıyorum yalnızımsı duygularla..
Sen diyorum kendi kendime, sen gibi kokuyor bu koku...
Sende böyle kokmazmıydın?
Ben seviyorum diye... Garipsiyorum kendimi, acınacak bir hal bu,

TAM KURTULUYORUM DERKEN YENİDEN BAŞLIYOR ANI BASAMAKLARI...

'Ne oldu diyor sarı kız? '
Azarlamak istemiyorum 'yok bi'şey, yok, yok'

HAYATIM NEDEN BASTIRIYOR BEYNİME ANILARI UNUTAMAZSIN DİYE...

Ya ben kaçıyorum sek sek, sen üstüme üstüme geliyorsun, yıldırım hızıyla diyorum.
BIRAKSANA BENİ, ÇÖZSENE PRANGALARIMI, ya haykırmak istiyorum,
biri söylesin bana,
BİR YOLU VAR MI İSTENMEYEN ANILARDAN KURTULMANIN...
Kendi kendime cevap veriyorum.
ONLAR ADAM GİBİ, İNSAN GİBİ SAHİPLENMEK İSTEDİĞİMİZ YAŞAM KESİTİMİZ,
NEDEN UNUTALIM Kİ,
NEDEN YAŞADIK, PİŞMANLIK MI, KORKMAK MI, YANÇİZMEK Mİ?
Hadi yaa...
BANA GÖRE DEĞİL BU...

GELİN ÜSTÜME ÜSTÜME, YAŞARKEN KORKMAMIŞIM DA,
ŞİMDİ Mİ KAYPAKLIK YAPAYIM...

Ey anılar! ! Ama biraz merhametli olun, olur olmaz yerde çıkmayın karşıma, çöketmeyin beni...

ACILARI, ACI ACI YAŞATANLAR UTANSIN DİYORUM.

Acı, yaşayanlarla yaşamaz mı, erken mi ölür?

Bir yakın, bir uzak gözlüğü takarak,
bu dünyaya bana iki kere baktırıyorsun.
Bir karar ver, ya,
hangisine bakayım,
bu günü mü yaşayayım,
anılarımı mı?

Yeniden senli yaşama şansım yok,
seni unutmak istemiyorum.
buna iki arada, bir suda kalmak denir,
bir yoksunluk,
bir bulunmazlık,
bir imkânsızlık.

Benim ne kadar gücüm var?
Bir seni tutamamış gücüm,
bir de, kendimi ayakta zor tutan,
bir enerji bu bendeki.

SARMAŞ DOLAŞ BOŞLUKTA,
camdan yapılmış,
kurulmuş bir hayat,
olur olmaz yerde, bir köşesi kırılıyor.

Delik deşik bir yürek,
yarısı anılarla,
yarısı gelecek,
ve yalnızlık korkusu ile bir bütün.

YÜREĞİM SENDE KALDI...

Şaşkın bir baş,
divane bir yürek,
virane bir ruh.

Ve ben böyle nasıl bir bütünüm,
on yerinde yama olan bir pantolon gibi.
HANGİ BACAĞI YAMASIZ BUNUN,
BU YÜREĞİN?

SEVGİ KURŞUNUYLA İŞARETLENMİŞ YÜREĞİM,
ASİT DÖKÜYORUM YARASINA, YANSIN.

SEVGİYİ SİLİYORUM SIZINTILAR ARASINDAN,
SENİ SİLEMİYORUM...
KAHRETSİN! ! !

Lütfen kemerlerinizi bağlayınız diyor ve okşijen maskeleri hakkında bir şeyler anlatıyor, nazik ve iç gıcıklayan, gıcırdatan bir ses, korku alevini körüklüyor.
'Başladık diyorum, geriye dönüş var mı ola?

Hangi dipsiz kuyunun tersi bu gök yüzü,
ucubucağı görünmüyor?
Gökyüzüne yükseliyoruz,
Biraz sonra, yeryüzünden uzaklaştıkça, tümümüz küçücük bir şekle dönüşeceğiz..

SIRTIMA DOĞRU BİR BASINÇLA,
YÜREĞİM KOLTUĞA YAPIŞMAK İSTİYOR.

Gözkapaklarımı kapatıyorum, titriyorum.
ve senin beni uyandırmaya korktuğun hale dönüşüyorum.
'Canım uyuyor musun, korkma bir şey yok, aklıma bir şey geldi,' deyip beni uyandırışın geliyor gözlerimin önüne.
'Ya bu kitap çok güzel ama, bu cümle bana hiç yabancı değil, sen mi söylemiştin? Hadi canım bi'kez daha söylesene, no'lur'.

Bak, gözlerimi açarak söylüyorum o cümleyi.
'BEN SENİ ÇOK SEVDİM, BİLİYORSUN Dİ' Mİ' diyorum ve cevabımı tekrar ediyor'BİLİYORUM, BİLİYORUM'
'AMA HER ŞEYDEN ÇOK SEVDİĞİMİ BİLMİYORSUN AMA'
Onu da 'biliyorum ' deyişin geldi aklıma.
'Ya, madem biliyorsun da neden soruyorsun haa, neden?
'Hiç, hiç. Bir kez daha tekrarlamanı istedim'

'Ulan kadın, sen, sen adam olmazsın, bunun için adam uyandırılır mı? '

'BU KADIN BENİ ÇOK SEVİYOR, DİYORUM, KENDİ KENDİME, ÇOK.'
Mukayese ediyor, bakalım uyku sersemi yanlış bir şey söyleyecek miyim diye...
ÇOK SEVİYOR BENİ,ÇOK...

Ya, ciğerlerim sanki koltuğa dağılıyor,
YÜREĞİM UÇUYOR diyorum kendi kendime...
Tabanlarımı uçağın zeminine bütün gücümle basıyorum.
yere basmak istiyorum, yere,
neredeyse toprağı öpercesine…
arka üstü uzanmak istiyorum,
o ıslaklığı, soğukluğu, sırtımda duymak,
kapatmak istiyorum gözlerimi…

Anılar… anıları…topunu yok etmek,
istiyorum... Hepsini…

Belki seni de… de ama, imkansız bu diyorum…imkânsız…
Sevgi seli bu,
bir nehir,
koyar gidersin bir uçtan…
bir uca, sallana sallana, kayalara çarpa çarpa, canın yana yana,
için acır, pişman bile olamazsın.
İnadına daha sevmek istersin,
istersin... İstersin…

Ve 'kemerlerinizi çözebilirsiniz' aynı güzellikte bir ses.
Sarı kız, 'Canım uyuyor musun? '
Hayır diyorum, 'gözlerimi kapatmıştım, belki korkudandır'
ayaklarımın altında bir takım takırtılar, engebeli yolda eski model bir arabada yolculuktayım sanki... Ayaklarımın altından çakıl taşlı bir yolda, bisiklet sürer gibi takır takır sesler geliyor.

Sarı kıza;
'Çakıl taşlı bir yoldan geçiyoruz galiba ' diyorum.
'Hadi ordan sende, daha neler' diyor. 'Daha neler... Neler...'
Sevmem ama, sinsice gülüyorum...
'Ey yar, diyorum, başardın işte. Gidiyorum...
SENİ BENDE BIRAKARAK BENSİZ KALIYORUM.
BENSİZ AMA, YİNE SENİNLE GİDİYORUM.'

Bu yollar bitmez. Karada, havada, hep bir yerlerden bir yerlere gideriz. Geride bedenimizden, yüreğimizden neler kalmaz ki?
GÖZLERİMİZ HEP GERİDE, RUHUMUZ BİR ÖNDE, BİR ARKADA.
GERİDE BIRAKTIKLARIMIZIN SIKINTILARI İÇİMİZDE, SEVİNÇLERİ UZAĞIMIZDA.
Kendi sevinçlerimize hasret,
bir hasret şarkısı
bir hüzzam dudaklarımızda,
BEN SENİ ELLER İÇİN Mİ İÇİME ALDIM.
içim içim içimdesin, der gibi köşe bucak kaçsak da,
HEP HÜZÜNLER KERVANI İÇİNDE TAŞINAN BİR BEDENİNİMİZLE,
BİR YOLCULUK BU YAPTIĞIMIZ.
HEP BATIYA DOĞRU, SONRA DA DOĞUYA...

Saçma ama öyle işte... Batıdan batıya sonra gene aynı nokta.
Dünya yuvarlak ya, boş ver... Tersi söylenir mi, söyleyenin başına ne gelmiş?
YÜREĞİMİ BULUTLARA SARMALIYORUM, RUHUMU UÇURUYORUM.
Bilmem otuzdan sonra kaç saat, havada yolculuk. En azından yollarında çukurlar yok. Senin aracının düştüğü yol çukuru yok.
Altımda dört tekerlekli aracım olmadan,
BİR BOŞLUK YOLCULUĞU...
BİR BAŞI BOZUKLUK...

Bu güne kadar dolandığım fikir boşluğunda ki yolculuğumda neler gelmedi başıma...Ters bir cümle daha diyorum kendi kendime.

YAKIN BATI ÜLKELERİNDEN, UZAK DOĞU ÜLKELERİNE GİDİŞ...

İZMİR __ PARİS __ HİNDİSTAN...

Zamanla hiç alış verişim yok,
nereye kadarsa gidiş,
o kadar da dönüş diyorum.
Bir bumerang bu, attığın kadar geriye dönüş.
BİR TEK ŞART, TUTUNMAK, TUTMAK,
HAYAT BU DEĞİL Mİ ZATEN,
UÇURUMDAN DÜŞMEDEN TUTUNMAK.
Sevgiye tutunabildik mi,
tutturdular mı,
BİZ ELİMİZİ YÜREĞİMİZİ UZATTIKÇA KAÇIRDIK, ARAP SABUNU SÜRÜLMÜŞ AVUÇLARIMIZLA.
Ben mi sürdüm, sen mi yoksa, bilmiyorum ama,
KAYDIK İŞTE,
KAYIYORUZ DA...

KALAN MI DAHA ÇOK KAYAR, GİDEN Mİ?
Boş ver, benim düşmeye hiç niyetim yok.
DÜŞENLER DÜŞÜNSÜN, DÜŞÜRENLER DÜŞÜNSÜN.
Ayağımızın altına kay kayları koyanlar düşünsün, düşmediğimizi gördükçe.

EVET, ACI VAR KADERİMİZDE YAŞADIĞIMIZ.
OLACAK DA, DİKENSİZ GÜL VAR MI?
Bakınız Zakkum çiçeğine, tadı bir zehir,
rengi alaca pembe, beyaz, kırmızı, ama adı çiçek.
En azından uzaktan sev, tadını tatma. Ben tattım Zıkkım gibi oldu dilimin üstü zehir zemberek. Neden şikayet edeyim ki ben istedim.

Uçağın sol kanat üstüne yakın cam kenarında oturuyorum. Sarı kız sağımda, korkmuş, gözleri ürkek ürkek bakıyor, onun sağında peronda tanıştığımız bayan oturuyor. Hani kokusu sana benziyen.
UÇAK SEN SEN KOKUYOR BANA,
SEN KOKUYORSUN GENZİME DOĞRU KAYAN OKŞİJENİN İÇİNDE.
Başım dönüyor, gözlerimi kapatıyorum, ciğerlerimde seni hissedeyim diye. Hatırlıyor musun o kokuyu ilk kullandığında 'kokun çok güzel ' dediğimde gülümseyerek 'teşekkür ederim' derken kirpiklerini mutluluktan oynatışın geldi aklıma. Teşekkür ederim, ne içten bir cümle.
İnsanın içini ısıtıyor. Kadına teşekkür etmek geldi içimden, yapamadım.
İNSAN ANCAK ÇOK SEVDİĞİNE DER KOKUN ÇOK GÜZEL DİYE, TEŞEKKÜR BEKLEMEDEN.
Demez mi bayan neden teşekkür diye. Nasıl anlatabilirim senin kokunu, senin gibi mi demeliyim. ADAMA DELİ DERLER... DELİ...
Ama sen demezdin değil mi?

YA, CANIMA CAN KATTIN SEN,
CANIMA CAN KATIYORDU KOKUN.
Ya, mutluluk ne kadar yakınmış bana, ŞİMDİ HÜZNÜN OLDUĞU KADAR.
Bu ne kadar sevgi yaşamı, hiç ikisi birarada durmuyor, TUTUNAMIYOR BİR BİRİNE. TUTUNMAYA ÇALIŞIYORUM İKİSİNİ DE ARD ARDA YAŞAYARAK.
Şimdi seni seviyorum demek geliyor içimden,
YÜREĞİMİ TUTUYORUM, SUS, SUS BE ADAM DİYORUM, İÇİNDEN SÖYLE ÇOK İSTİYORSAN.

Uçağın camına doğru uzatıyorum başımı, gözlerim dalıyor karanlık koyu grimsi boşluğa. Saat kaç diyorum Sarı kıza,
'22,30' diyor.
'Nereye göre' diyorum.
'İzmir'e göre, değiştirmedim daha, sen değiştirdin mi? '
Sigara içeyim, diyesim geliyor, bakıyorum içen yok, kahrolası diyorum, bırakacağım bunu. Birden bırak deyişin geliyor aklıma. Bir başka yer olmalı içmek için sigarayı. Boş ver diyorum bırakacağım bunu. Bu mereti. Sen hep bırak, bırak demiyor muydun, ama boş ver.

Başımı cama dayıyorum, bulut öbekleri altta, var yok arası, karanlık göz gözü görmüyor. Okuma ışığı hariç bütün ışıklar sönük. onu da söndürüyorum okuyacak halim yok.
O da, ne? İç kısmı karanlık cama gözlerin gelip oturuyor. Dudakların suskun, sanki iki damla yaş akıyor bakışlarından. ÜRKÜYORUM İLK DEFA GÖZLERİNDEN, KİN VE NEFRET KARIŞIMI BİR SESLE YİNE Mİ DİYORUM... Sağ bileğimi avuçlarına alıp, öpmeye çalışan Sarı kıza, ışığı çabuk aç diyorum, şaşırıyor. Elim elinde kalıyor. Son defa elimi avuçlarına alıp öpüşün gibi donuyor içim, son defa bu diyorum, son bu.
YA... CANIMA CAN KATTIN SEN,
CANIMA CAN KATIYORDU DOKUNUŞUN...
Aşkın mutluluk uzantılarının acıya dönüşümü bu,
gülücükler donuk tebessümlere,
kahkahalar,
acı inlemelerine uzanıyor,
SEVGİ SERSEM BİR BAŞTA,
UYKUSUZLUK BEYİNDE SÜZÜLEREK DAMITILIYOR.
VE SEVGİ AŞKA GÜLÜYOR,
AŞK YOK DİYOR.
acı çıkıyorsa aşk ölü bir kartala döner diyor...

Dayanamıyor ve ağlıyor.
Beter bir iş bu,
beter bir yangın ormanı,
ölüyor kuşlar, ölüyor canlar,
CAN CANI YAKIYOR DUMAN DOLUYOR GÖZLERE.
göz yaşından sonra, dolunay donuk duruyor,
kan çağıldıyor damarlarda.

YÜREĞİM GÖKYÜZÜNDEKİ YANINA, ADINI YAZMAK İSTİYOR.
BAKMAZSIN, OKUMAZSIN BİLİYORUM AMA...

Hostes, birşeyleri ittirerek yanında taşıyor. yanımıza yaklaşarak nazik bir Türkçe ile 'size ne ikram edebilirim 'diyor. Teşekkür ediyorum. 'Yalnız, yalnız' diyorum, son arzusu olan bir adamın sessiyle diyorum,
'BENİ KAPTANLA KONUŞTURMANIZ MÜMKÜN MÜ, BU YAŞAMIM BOYUNCA SON ARZUM ' diyorum...
'Bekler misiniz, biraz bekler misiniz.'

Hayatım beklemekle geçmiyor mu,
bir yerlerden bir ses,
bir sevgi sesini beklemiyor muyum?

Hadi gene geriye dönüş,
ne bu diyorum kendime...

'Hostes hanım, zamanımız çok, tabii ki beklerim' diyorum. Gerisini sessizce düşünerek.

Hep beklenmiyor mu bu hayatın duraklarında, beklemiyor muyuz?

Uzun bir zaman sonra kabine yakın bir yere çağrılıyorum, nazikçe...
Karşımdaki beyaz gömlekli insana bakıyorum. İnsanca, merakla bakıyor gözlerime.' Bir şikâyetiniz mi var ' diyor özenle ve nazikçe.
'Yok, yok öyle değil, değil öyle. Bir ricam olabilir mi, imkansız gibi olduğunu biliyorum ama, BU UÇAĞIN BİR SİSTEMİ VAR MI, HAVADA HARFLER YAZMAK İÇİN' diyorum.'HANİ SEVGİNİN ŞEHRİNİN ÜSTÜNDEN GEÇERKEN, BULUTLARA İSMİNİ YAZMAK GİBİ, bir son isteğim var, bu hayattan, bu dünyadan'...

Kaptan şaşırmadan gülüyor 'VAR ' diyor, ' BEN GENÇ PLOTKEN YAPTIM, SEVDİĞİMİ YAZDIM, KÖYÜNÜN ÜSTÜNE, BULUTLARA, GÖRDÜMÜ BİLMİYORUM AMA, YAPTIM.'diyor. 'Çok mu istiyorsunuz? '.
'Son arzum, çünkü bu yol bitiyor diyorum.'

'YOL BİTMEZ' diyor,
'YENİ YOLLAR AÇILIR.'
'Siz sol kanat penceresinde oturuyorsunuz geğil mi? ' Diyor...
'Biraz sonra bir eğim vererek elips çizdireceğim uçağa, kanat üstünden bakınız, bakalım.' Diyor. 'Uçağı sola yatırarak, eksoz dumanıyla yazdıracağım. Renk renk hemde ' Diyor...

Gözlerimi ayırmadan geriden uzaklaşarak grimsi düz havada iz bırakan dumana gidiyor gözlerimin dipleri...
Gittikçe uzayarak giden, bir otaban oluşuyor sanki. Dikiz aynasından gece gördüğüm otabanın orta yol çizgileri gibi uzuyor... Uzuyor...

Birden altımda, ovaların, ağaçlı dağların bittiğini görüyorum.
Bir şehrin üstündeyiz galiba diyorum...Nereye benziyor, neye benziyor, derken, gözlerim faltaşı gibi açılıyor...Bu şehir diyorum bu şehir, biliyorum ben bu şehri, diyorum, hüzün şehri bu, içinde yaşayan insanların hüzünleri ile grimsi oluyor görüntüsü...

Bu şehir ağlayamıyor,
yakışmaz der gibi dimdik, gururlu...

Arkaya doğru bakıyorum, uçağın dumanı upuzun bir çizgi halinde, otobanın ortası gibi, ama ışıksız, mat bir grilik..

O da ne?

Bu şehrin gökyüzüne adın yazılmış... Harfleri seçiyorum...Büyüyerek dağılıyorlar...Adın yazılmış, bu şehre, dumanlarla gök yüzüne...

BİR NOKTA GİBİ BAKIYORUM
VE,
GÖKYÜZÜNDE ŞEHRİNİN ÜSTÜNDE ADIN YAZILIYOR RENK RENK HARFLERLE.

ADINI YAZDIK BULUTLARA ÖBEK ÖBEK,
GÖKYÜZÜ BULUT BULUT SEN DOLDUN
ADIN DOLDU HARF HARF...

KALDIR KAFANI DİK GÖZLERİNİ, GÖKYÜZÜNE BAK.
BAK DİYE HAYKIRMAK İSTİYORUM, DUYMAYACAĞINI BİLE BİLE...

BAK YA BAK.
BİR KEZ OLSUN, KİNİ NEFRETİ BİR TARAFA BIRAKARAK BAK.
BU, BALONLARA ADINI YAZARAK GÖKYÜZÜNE UÇURDUĞUMA BENZEMİYOR...

ADIN GÖKYÜZÜNDE HARF HARF, RENK RENK...

Ah bir de, seni seviyorum yazabilsek...
SAĞOL KAPTAN...
artık gözlerimi umutsuzca kapatmayacağım...

Eh be kaptan! ! !
Şimdi aklıma geldi, bir demet renk kuşağıyla,
GÖKYÜZÜNE İSMİNİN YANINA GÖK KUŞAĞI YAPAMAZ MIYDIN?
KIRIK ÇİZGİLERLE BİR UCU YERDE, BİR UCU GÖKTE.

YA, yine de sağol! ! ! (Her halde kaptan içinden bu adamı ıslak odunla dövmek lazım diyordur ama, bizim kaptan hoş görülü adam... Demez.)

SEVGİ HAYALLERİ BÜYÜLTÜR DERLERDİ, ÖYLE BÜYÜR Kİ, BİR UCU YERDE, BİR UCU GÖKTE.
DAHA NASIL SEVİLİR Kİ BİR İNSAN?

Boş ver hayalleri, rüya bu...

Sen gittin ya, elimizde şimdi, hayallerle keşkeler kol geziyor yüreğimize doğru yürüyerek, CANIN RUHUN SAĞ OLSUN SENİN.

Sorma,
her şeyin genetiği bozulmuş,
acı, acı olmaktan çıkıp,
Zıkkım olmuş.

Bir bilsen halimi,
bir bilsen beni,
bir bilsen kederlerimi,
bin parçaya bölünüyor beynim,

BİN YERDE HALAY ÇEKİYOR YÜREĞİM.
ritimsiz,
şaşkın,
darmadağın.
bir görsen beni,
perişan.

YAŞ OTUZ OLMALIYDI,
YENİDEN SEVMEK İÇİN,
yolun yarısı için çok çok geç.

Yarısı için ölmek,
çok erken...
bir duysan nasılım,
gözü yaşlı bir divane... Bir ürkek...
Hayata... Boş vermiş...

Sevgi yakınlaştıkça belki küçülür ama, uzaklaştıkça çok çok büyür. Bir ucu gökyüzüne doğru derinlemesine giden BU SEVGİ, DOKUZ ALEV ÇEMBERİNDEN, ONBİR YABAN ASLANI ATLATIR, YETER Kİ İSTESİN...

GEÇMİŞİM SAKIZ ÇIĞNIYOR KARŞIMDA, DİMDİK DURARAK.
YÜREĞİMSE BELİ BÜKÜK DURUYOR.
Kuru bir dal çatırdıyor içinden...
Kılcan damarları kopuşuyor,
seninse umurunda değil.
Ritimsiz veya bozuk bir ritimle,
çocukların arasında, HALAY ÇEKİYORDU BU HAYAT BENDE...

İzmir__ Çandarlı)

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 23.9.2008 08:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bitemiyecek anılarla, bir yol öyküsü bu... 'Bir Gün Anlayacaksın Beni'şiirimle başlayıp, 'Çandarlı'nın' iğde kokulu, 'Dandik Büfe'sinde' devam eden uzun bir sevgi öyküsü bu... uzun bir öykü, daha sonra yayınlanacak birkaç bölümle de bitmeyecek belki de... Bu öyküyü bana hayat verdi, hangimizde yok ki böyle bir öykü...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Yılmaz 4