Bende Saklı Kalan
I
bir muhammet ali’miz vardı
yiğit
yakışıklı...
“kelebek gibi uçan
arı gibi sokan...”
kendi gibi
yumrukları da devrimci olan
bir muhammet ali’miz vardı
kendi kara
yüreği aydınlık olan
ırkçılığa sebep
lokantada servis yapılmayan
sindiremeyip bunu
dünyanın en güzel yumruğunu
altın kemerini fırlatarak nehre
faşizmin yüzüne çarpan
bir muhammet ali’miz vardı
yaşamıyla
çıkışlarıyla
ve dik duruşuyla
otoriteyi rahatsız eden
buna sebep
saf dışı edilmek için
vietnam savaşına gönderilmek istenen
ama bir muhammet ali’miz vardı
tüm kariyerini riske edip insanlık uğruna
"bir alıp veremediğim yok vietnamlılarla
hem beni onlar aşağılamadı!
savaşmayacağım onlarla”
diyecek kadar yürekli
boyun eğmeyecek kadar asi olup
aparkatlarına kaldığı yerden devam eden
ama bir muhammet ali’miz vardı
intihar etmek isteyen vietnamlı bir gence
"ne istiyorsun" diye sorduklarında
"muhammet ali’yle konuşmak istiyorum " diyen
ancak oradakilerin
bunun mümkün olmadığını söylerken
soluğu orada alan
vietnamlı genci kurtardıktan sonra
"dünyadaki hiç bir şampiyonluğun
bir insan hayatından daha değerli
olamayacağını" haykıran
boksun da insanlığın da efsanesi olan
ama bir muhammet ali’miz vardı
televizyonların henüz her eve girmediği
çocukluk çağımızda,
izlemek için onu
kaldırtarak sabahın dördünde bizleri
hınca hınc dolu kahvehanelerde
yerlerimizi aldırtan
ve bir muhammet ali’miz vardı
yediği her yumrukta içimizi kanatan
attığındaysa
aclarımıza sebep olanlara indirmişçesine
yüreğimizi aydınlatan
boksun da
insanlığın da ilahı olan...
II
bruce lee’miz var dı bir de
sıska görünümü altında
koca bir dev olan
aldığında gardını
tüm kasları sayılan
duruşundaki
vuruşundaki asaletle
herkesin gönlünde taht kuran
“filmi gelmiş” dendiğinde
cebindeki son kuruşa kadar
herkesi sinemaya koşturan
şakalaşırken sonrasında
onun gibi sesler çıkararak taklidi yapılan
ve tüm bunlardan öte
yer almadığı için emperyalist çarkın içinde öldürülen
dövüş sanatlarının efsanesi olan
III
yaşayan efsanemiz var bir de elbette
annesinin
che için yakılan ağıtların
ninnileriyle gecekondularda
yoksulluk içinde büyüttüğü...
büyüdükten sonra
futbolun dünyadaki asi çocuğu
gem vurulamayan
tutulmayan
kolundaki che dövmesiyle
kimlerden yana olduğunu haykıran
spikerlerin
"bu adamın damarlarında
kan yerine başka bir şey akıyor" dediği
ele avuca sığmayan boyun eğmeyen asi
devrimci ve
her daima ezilen haklardan yana olan
gerek yeşil sahalarda
gerek otoriteye attığı gollerle
adından sıkça söz ettiren
falkland adaları savaşının
intikamını almak istercesine
seksen altı dünya kupasında
ingiltere’ye elle attığı gole
"o tanrının eliydi" diyerek
ilahi adaletin yerini bulduğuna hükmeden
aynı maçta tüm zamanların en değerli golünü atarak
ezilenlerin sesi soluğu oluşuyla
emperyalist ingiltereyi kupanın dışına atıp
dünya gündemine oturan...
dünya kupasını kaldırırken
sevinç gözyaşlarını tutamayan
sonraki finalde otoritenin
ama uyduruk
ama kıytırık bir penaltıyla
kupayı
alman faşizmine teslim etmesi karşısında
alamayarak hırsını
çöküp ortasına sahanın
çocuklar gibi ağlayıp
herkesin yüreğini dağlayan
her gol attığında
spikerlerin
"maradona
maradona
maradona
goooool " diye haykırmaları karşısında
biz onu izleyenlerin kulaklarında
ölene dek yankılanacak olup
futbolun efsanesi kalan
avrupa defterini kapatıp döndüğünde yuvaya
"dinimiz boca,
mabedimiz bombonera
tanrımız maradona" denilerek
futbolda ilahlaşan maradona...
IV
olmasa da maradona'sı "che"si vardı türkiye futbolunun da
futboldan açılmışken söz
"çizgi metin" lakaplı
metin kurt’u anmadan geçmek
futbola da
spor emekçilerine de
olurduk haksızlığın en büyüğünü yapan
bir ömrü
kariyer hesapları yapmadan
futbola
ve spor emekçileri mücadelesine adayan
gerektiğinde kadro dışı kalmayı
kovulmayı göze alıp
bunları yaşayan
"neden hep çizgiye yakın oynuyorsun”
diye sorulduğunda
"orası halkımıza en yakın yer"
diyecek kadar halk sevdalısı
onurlu
baş eğmemiş olan
faşizmin tüm baskılarına
yıldırmalarına rağmen
ne yapıp edip
spor emekçileri sendikası
"spor-sen"i kuran
akabindeyse
"devrimci spor emekçileri sendikası”nı kurarak
futbolla birlikte emek mücadelesine
adını altın harflerle kazıyan
öyle böyle bir kazıma değil hem de
öyle bir kazımıştır ki
yerine göre
futbolun spartaküs’ü
gladyatörü
yerine göre che’si olan
öyleyse
futbola başladığı alibeyköy’den de
bu dizelerle kendisine bin selam durulan...
V
yetişemesek de che’ye fidel’i gördük
kah askeri üniformasıyla
kah takım elbiseli haliyle dimdik duran
uzun boyu
uzun ve simsiyah sakallarıyla
dosta güven
düşmana korku salan
yiğit
che’nin yoldaşı
yaşayan bir efsane olan
seksen kişiyle başladıkları yolculukta
bir anda on kişi kalan
ancak düşmeyip yılgınlığa
kalanlarla halk ordusu kuran
vatanları emperyalistlerin kerhanesi yapılan
ama ne pahasına olursa olsun
kurtarıp onu
halkına armağan kılan
et yiyebiliyorsa bir kübalı
bütün kübalıların yiyebildiği
tüm çocukların süt içip
eşit şartlarda okula gidebildiği
ve dünyanın en iyi doktorlarının yetiştiği
sosyalist küba’yı yaratan
VI
che’nin ninnileriyle büyümedik belki
ama büyüdük biz de
mahirlerin
denizlerin
iboların türküleriyle
henüz hayatlarının baharındaydılar
dünya klasiklerine yanıktılar
çevirip kendileri o klasikleri
öğrendiler
ve
öğrettiler
marksist-leninist öğretiyi onlar
ve o öğretiyle
içinde bulundukları reformist yapıları
mahkum edip
devrimin reformistlikle değil
silahlı mücadeleyle olacağını haykırıp
bir meşale de türkiye’den yakarak
dünya devrimine anadolu’dan selam duranlarımızdı onlar
diyarbakır zindanlarında
yaralı halde
günlerce işkence yapılan
ama yine de
ser verip sır vermeyenlerimizdi onlar
amerikan askerleri geliyor diye
kerhaneleri boyanıp süslenen, sonrasında o askerler kıble yapılıp namaz kılınan
sömürge bir ülkede,
emperyalizmin en büyük simgesel güçlerinden olan
altıncı filo’yu yankileriyle birlikte
adı gibi denize döken
türkiye devriminin efsaneleriydi onlar
stratejileri aynı olmasa da
arkadaşları
deniz
yusuf
ve hüseyin’in idamını engellemek için
feda ederek kendilerini
feda kuşağının öncülerinden olanların
efsaneleştiği yiğitlerimizdi on’lar...
yerine göre ulaş bardakçı
hüseyin cevahir
sinan cemgil
yerine göre kadir manga
taylan özgür...
ve daha nicelleriydi onlar...
VII
göremediklerimiz vardı bir de
görmek isteyip de ardımızda kalanlar
dalgalı uzun saçları
ağzında purosu
ve yıldızlı beresiyle
devrimin de devrimciliğin de
romantizmi olan!
ne doktorluğunun
ne de astımının
onu sevdasından alıkoyamadığı
sierra maistra dağlarında efsane kalan
biliyorum!
ne kadar anlatmaya çalışsam da
eksik anlatacağım kesin olan
VIII
ufak tefek cüsseleriyle
dünyayı yerinden oynatıp
emperyalizmin yüreğine bir hançer gibi saplanan
lenin’i
stalin’i görmek isterdim
en çok da içimde ukde kalan
devrimi bas bariton seslerinden dinlemek
‘bana da öğretir misiniz’ deyip
geleneklere göre
güvenin
dostluğun
ve sadakatin bir nişanesi olan
dedemin de beni ağızdan öpmesi gibi
öpmek isterdim yalnız bende kalan
yerine göre stalin’e
“zalim
diktatör despot” yerine göre
“duygusuz
acımasız
katil”
denmesine bakmadan
despotluğunuzla
zalimliğinizle
komünizme karşı yarattığınız bumerangınızla
hadi oradan
çocuk mu kandırıyorsunuz diyerek
haykırıyorum ben de buradan
altı milyondular
genç
yaşlı
kimi de çocuktular
dal üzerinde
açılmamış goncaydılar
zorla koparılıp yurtlarından
gaz odaları
ölüm mangaları
ve açlıkla
kurşuna dizildiler
insanlık tarihinin
en büyük soykırımıydılar
despotluğunuzla
zalimliğinizle
komünizme karşı yarattığınız
h-itlerinizle vuruldular
sonrasındaysa durdurmak için itlerini
zalim
despot
diktatör
ve katil" dedikleri stalin’den
medet umdular
yirmi milyondular
genç
yaşlı
ve belki de çocuktular
dal üzerinde açılmamış goncaydılar
doymadan aşklara
sevdalara
kara topraklarda mezar taşı olmayandılar
kimi de
yerine göre
alman faşizmine esir düşen
öz oğuldular
feldmareşallerine karşılık
takas önerdiler
" benim binlerce esir oğlum var
bırakırsanız hepsini..." diyerek
faşizmin suratına tokat gibi inen stalin’diler
ve elbette diktatördüler
ancak
zenginlerin fakirler üzerindeki
azınlığın çoğunluk üzerindeki diktatörü değildiler
onlar ancak ve ancak
işçi sınıfının burjuvazi üzerindeki
proletarya diktatörüydüler
ve onlar
bu diktatörlüklerini marks’tan engels’ten
ve bizzat ustaları lenin’den almıştılar
işte bu minval üzere
öpmek isterdim ben de,
bende adı geçen geçmeyen efsaneleri
dedemin beni ağızdan öpmesi gibi
yalnız bende saklı kalan...
Ali Rıza Seçik
Kayıt Tarihi : 23.4.2022 20:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!