Bencil yazılar olarak adlandırdım bu sayfalardaki yazıları. Başkaları hangi isim ile adlandırırsa adlandırsınlar, benim bu yazdıklarım bencillikten başka bir şey değil aslında. Aranan ve sevilen hep ben olayım istemişimdir belki; hak etmeden yaşayanların her şeyi yapmaya hakları olduğunu sanmaları gibi. Belki! Kim bilir! Tabii ben bu yazıları yazarken, kimsenin bencillik mimarisinde birer tuğlaları olsun diye yazmadım. Benim zindanımın duvarları ne taştan idi, ne de ışıksız mazgallarını demir kafesler kapatıyordu. Aslında bu çilehanenin tek gardiyanı kendim olduğu kadar, tek mahkumu da yine bendim. Benden başka bir de o vardı, her hatırlayıp kavuştuğumda, retinası renkten renge girip değişen, rengarenk büyülü gözleri ile beni yeniden yaşamalara döndüren. Evet, o düşler beni hep yeniden yaşamalara döndürüyordu. Biliyorum, o yine benden tarafta eskiden olduğu gibi. Ama ne ben dışarı çıkabiliyorum ne onun bu durumdan haberi var. Belki de, o hala onun beni ittiği uçurumun dibinde yattığımı sanıyordur. Olamaz mı? Olabilir de, aslında mesele başka. Ben artık onun şu anda var olan cismini değil, değişmeyen tek özelliği olan rengarenk bakışlarını düşleyebiliyorum ancak.
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta