Bence İki Utancın Tekrar Ediş Anatomisi: ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Bence İki Utancın Tekrar Ediş Anatomisi: “”Batı Taklitçiliği”” 7

Çünkü batının teknolojisini de alamıyoruz. Kullanma hakkını alıyoruz. Doğrusu teknolojiyi kullanmayı dahi, doğru dürüst bilmiyoruz. Asıl sorun burada. Zaten kocaman bir yalan olan bu; ''Batının bilimini değil, kötü ahlakını aldık'' deme sakız olmuş hal; trafik terörü, üretimde standartlaşma gibi; olgu, olay ve ahlaki tutumlarda, somut olaraktan da ortadadır!

Yoksa batının kendisi de, yaygın tutum olarak; doğulu olur düşüncelerden, kendisini sıyırabilmiş değildir. Bu tutumlaşma temelde yönetimlerin sorunudur. Halkında bilgilendirilmeme, yada yanlış bilgilendirilmesi açmazıdır. Batı yaşamı bir türden bir yaşam olmayıp, bize göre refahı yakalamış toplumlardır. Bura da doğululukla, mistik yaşamlı anlayışı, batıcılığı da, olgu ve olaylara şüphe ile bakan bir yaşam, olarak kast ettiğimiz, dikkatli okurun anlamasında kaçmayacaktır. Sosyolojide çoklu nüfus artmasının genel eğilim tutumlaşması, böyle tecelli etmektedir.

Doğululuk kavramımızı iyice açınca; bizim kendimizin sosyal miras olarak taşıdıklarımızla, süreçle Anadolu’da yaşantı ile oluşturduğumuz, maddi ve inançsal seçkin kültürün anlaşılması gerekirken; din kültür ve bilgimiz adı altında; ayrıca bir özetlenip Arap kültür ve bilgisi işlenip; bizim kültürümüz gibi benimsetilip, anlatılmaktadır. Bunun içine; Arap gelenek görenek, dil ve alfabesini de, öne çıkararak eklersek, durum daha da açıklığa kavuşur. İşte, kısır olan doğululuk bu idi! Bir kaşık suda fırtınalar kopartan, batı taklitçileri diyerekten; toplumsal sosyolojinin kafasının etini yiyen gaflet bu idi.

Bunu da açık edemiyordu. Dinimizde dinimiz, diye mangalda kül bırakmayan bir hayranlıktı. Belki birazda kendi öz kültürümüzdü. Ama bunu çağdaş yaşam nesnesinden, üretim gücünden ve üretim ilişkisinden ve bile refahın paylaşım ve tüketiminden, ayrı düşünerek; doğuluca gibi kültürlü! batılıca gibi silahlı! Olalım demek, abesle iştigaldir. Batılı silahın gölgesini yaşama aksettirmeden, yaşantılaştırmadan, ikisini harman yapıp karıştırmadan, bir arada tutmanız olanaksızdı. Hem bir batılı gibi organ transferi yapacaksınız, hem de; bir doğulu gibi, bu transferi yaratılışa aykırı, yaratılışı beğenmeyip kusurlu saymak gibi karşı duruşla, bulunacaksınız! Bu sapla samanı karıştırmak olur.

İşte bu yapay soyutlanmış; doğuluca kültürlü(!) batılıca bilimsel (!) olamamanın ezikliğinin ussal, somut duyulmasındaki şaşkınlık, çözümsel olmayan, birazda gerici bilmezlik duygularının ani hareketleri ile bir çatışma tartışma ortamı var edecekti. Bu yol elbette bir suçlu bulacaktı. İstemezük diyemeyecekti, Çünkü bu yol hem eski ve hem sakıncalı idi. Çünkü çağrıştırdığı mazi kötü ve acıklı idi. Gavur icadıdır da diyemeyecekti, bunun da miadı tüketilmişti. Bunların yerini tutan, ama ne olduğu bilinmeyen bir şey bulunmalı idi. Yine kavram kargaşasından, hileli yollar tutulmalıydı!

Yaşamın düzenlenmesinde bilimselliği ve akıl koyuşu istemek; yaşantı gereklerinin karşılanmasında akılı kullanmaktı. Her olgu ve olayı inanıp kabul ederek değil de şüphe ile karşılayarak, irdelemek gerekiyordu. Ama iki ara bir derede idik. Hayatta en hakiki mürşidin (yol gösterenin) , bilim olduğunu dışlayıp, yolu ulemaya ve tarikatlara götürmeli idik. Ulema, bilim adamı demek değildir. Din bilir demek. Normal din bilirden farkı, biraz daha sistematik tutumlu oluşudur.

Değilse ulemanın çalışma nesne ve konusunun hiç bir yerinde, deney yoktur ve fiziki skala yoktur. Sonuçları her zaman ve her durumda tekrarlanabilir, tartışılabilir; tez, antitez konabilir, karşı konabilir değildir. Hele hele asla şüphe edilir değildir. Bilimsel olamayışının en temel basit anlaması da budur. Şüphe ettiniz mi işiniz bitiktir. Böyle bir şey nasıl bilim olur ki! Konusu metafiziktir. Yargı ve sonuçları da; soyut, önyargılı ve metafizik olmak zorundadır. Hiç değişmezler. Oysa bilimsel teorilerin dayanakları değişir yerine yenileri konur. İlk yanıltma burada insanlara sindirilmektedir. Bu algı kırılması, toplum ve halk fertlerinin, olayları anlamada başka durumları karıştırmasına da sebep olmaktadır.

Madem ki, bilimi alarak (!) batılı olamıyorduk, doğulu da (Arapçı) mı olamazdık? Demeye getiren, anlatımı ve şaşmayı, ancak vurun abalıya yapan “”batı taklitçiliği “” sövmesi ile başarır olacaktık. Oysa bilim sırtınıza alıp taşıyacağınız, gölgesinde ikame edeceğiniz bir şey değildi. Bir tutum alıştı.

Taraflar önce bulunduğu yere bakıp, başarısızlığı(nı) görüyor, pozisyonuna toz kondurmamaktan ve utancından olsa gerek, bahaneye sarılıyor. Bu kez de bulunduğu yerden (doğudan batıya- batıdan doğuya) karşıya bakıyordu. Nasıl görmek istiyorsa öyle görüp suçlayıcılık içine giriyordu. Bunlar sosyolojik aşırı uçlardı. Aşırı uç demek; marjinal (öznel yararcı) olan, genel eğilime göre azlıkla temsil edilen, olabildiğince tek yanlı bakışın temsilcilikleridir.

Tek yanlılığın haklılığı da vardı, cehaletin ayak sürüyen bilmezlik inatlaşması da vardı. Bunlar, halk ait sosyolojik parçalı olmanın ırası idi. Birde sesiz ve derinden işleyen, cari olan, ancak zaman zaman bu uçların etkisinde kalıp duralayan; kararsızlaşan, tutumlaşmalarında da, olabildiğince çok yanlı bağıntıcı ve ortalama frekansta yoğunlaşan, daha enerjik ve daha aktif sosyal alan vardır. Kendini temsilen konuşmacısını ve eylemlerini ortaya proje biçiminde koyucusunu konuşturamamıştır. Bu da, halkın lider çıkaramaması olumsuzluğudur.

Aslında halk kendi içinde yasallıklı olarak, kendisinin bir yetenek havuzu olma gereği ile ve doğal akış gereği bağrında lider kişiler geliştirirdi.

Ne var ki halkın kendi emeğini yetkilendirme gücünü, seçimlerle seçtirtmeyerek engellenir. Genelde iyi demagog olanı, dinsel kültürünü benimser görüneni vs. vs. seçimin hedefi gösterirler. Bilgili olmak, bilimsel kültürü olmak gerekmiyordu, ahlaklı olsun yeterdi! (Nasıl bir şey ise?) Halk da öznel değerlerle, bu türleri seçmesi yüzünden, asıl lider kişileri seçememiş olur. İkinci yolda da parti başkanı olmuş kişiler (lider değil) asıl gerçekliği konu alan ve işini sorumluluk bilen, müdrik kişileri; çeşitli desiselerle siyasetten men ederek, eleyerek, seçtirmemektedirler. Halka da dayatılan ve yol gibi gösterilen bu tür hile döşenmiş tutumları seçtirirler. Bunun sevinmesini de, “”En büyük güç halk, başka güç var mı? ”” diye söylerler!

Şimdilik olup biten kavga, bu iki, ayrı ayrı telde, yararcılık güden grupların tantanası gibi görülmekte. Zamanla yanlarına ortalamadan koparıp çektikleri taraftarlarla kütle ve ivme kazanmaktalar. Ama ortalamanın ağırlıklı egemenliği, hem doğulu, hem batılı oluşun; üretiş ve yaşantılaştırmasının gayret makulitesini, genele yayabilme uğraş ve uygulama ilerlemesi içindedirler. Durum her ne kadar bu istendik normal düzeylerde değilse de, hiç olmazsa ibre, bu yöne bakmaktadır.

23.08.2008

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 6.9.2008 12:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Tahtına Dargın Padişah
    Tahtına Dargın Padişah

    ÜRETMEYEN TOPLUMLAR BAŞKA TOPLUMLARIN GÖLGESİNDE YAŞAMAYA MECBURDUR... DOĞRU TESPİTLERİNİZ İÇİN KUTLUYORUM EFENDİM... H.CİHAN

    Cevap Yaz
  • Fatma Pampal
    Fatma Pampal

    Madem ki, bilimi alarak (!) batılı olamıyorduk, doğulu da (Arapçı) mı olamazdık? Demeye getiren, anlatımı ve şaşmayı, ancak vurun abalıya yapan “”batı taklitçiliği “” sövmesi ile başarır olacaktık. Oysa bilim sırtınıza alıp taşıyacağınız, gölgesinde ikame edeceğiniz bir şey değildi. Bir tutum alıştı.


    işte bu, kutlarım

    tam puan ve selamlarımla

    Cevap Yaz
  • Fatma Pampal
    Fatma Pampal

    Madem ki, bilimi alarak (!) batılı olamıyorduk, doğulu da (Arapçı) mı olamazdık? Demeye getiren, anlatımı ve şaşmayı, ancak vurun abalıya yapan “”batı taklitçiliği “” sövmesi ile başarır olacaktık. Oysa bilim sırtınıza alıp taşıyacağınız, gölgesinde ikame edeceğiniz bir şey değildi. Bir tutum alıştı.


    işte bu, kutlarım

    tam puan ve selamlarımla

    Cevap Yaz
  • İsmet Kanat
    İsmet Kanat

    tam anlamiyla etnosentrizm diye bilmek gerekir bence,tebrik ederim dilinize saglik..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Bayram Kaya