Bence İki Utancın Tekrar Ediş Anatomisi: ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Bence İki Utancın Tekrar Ediş Anatomisi: “”Batı Taklitçiliği”” 2

Taklit şudur budur gibi, saçmalamanın aptal oluşuna dahi gerek yoktur. İnsanın basitlikle olan taklitleri dahi; alışmaların verdiği usanmalardan sonra, gerek kendisini (kendi kendini) , aynı şeyi ve olumsuzu taklit eder olmasını; sonunda olumlu taklide mutlaka götürecektir. Bunun aksi de olası ve mümkündür. Olumlu taklitler bile, kendi alışmasının usanma bıkkınlığı ve sürekliliği ile eş deyişle kendi kendisi ile aynı kalma tekdüzeliği, olumsuz taklitlere gidecektir. Bu hırçınlık ve bunalmalarımız, bir doğallığın, kendi yasallığını, olay ve olgular üzerinde süreçleşmesidir.

Aslında taklitçilik derken, bir kin ve nefretin, bir garezin, bir adam olamamanın, bir ussal, eylemsel yetersizliğimizin, kendisini dışa vurmasıdır. Bu dışa vurum, psikolojik ezikliği ve bilinç altını, kör alışmaların açıkça kendini, böyle bir; güya küçümsemeyle ile dışa ser dümen etmektedir. Aslında aklındaki takıldığı, çevresel uyumsuzluklara akıl erdiremeyişini, inandığı başka inançsal saplantısını, ikrar edemeyip, inançları kendisine şiar bürünerek, dilinin altındaki baklayı döndürerek söylemesidir.

Bunun temelinde de yatan, salt bir gerçeklik vardır. O da, gericilik nevrozu travmasıdır. Bu taklit denen yöneliş aslında, Dünya’yı aynı noktadan, yeniden ve yeniden birkaç kez, tekrardan tekrardan keşfeder olmayış yararcılığıdır. Yani ''bizim oğlan okur, döner dolaşır yine bina okur'' boş ve yararsız tekrarlamalardan kaçınmaktır. Aklı kullanmanın, daha açığı toplumsal üretim ve toplumsal yönetimin, nesnel esaslara dayandırılıp, naslara (doğmalara) , toplumsal alanda itibar edilmemesidir.

Toplumdaki akılı kullanmanın ve laik prensipli olmanın bazı halk çevrelerindeki şoku, yine güya laikliğin batıda taklit ile öğrenilmiş zararlı bir anlayış olması, telakkisidir tepki koyuşun nedeni! Hırsının öfkesinin temeli budur. Bunu ikrar edemediğinden, bunu ikrardan gelemediğinden ve eski alışma pelesenk söylem “”gavur icadı”” da diyemediğinden, bu ilerlemeci pozitif deneyci, dünya görüşünü, örnekseme alır oluşun (taklidin) öfke ve kızgınlığı yatmaktadır. Başka hiçbir neden ve yüksünme yoktur. Değilse batının cepten alo denen taklidine, hiç bir şikayet ve isnatları yoktur!

Bunu söyleyenler, bunun aykırısını asla gösterememişlerdir. Ancak sakızını çiğnemekteler. Uygulanmayan, benimsenip tutumlaşamayan taklitlerin, ahlaki edimleri dahi güdülemez. Örneğin o pek meşhur ''batının ahlaksızlığını aldıkta'' deme bilim dışı yaklaşım, mugalata ve boş sözleri de, bir tıngırtıdan ibarettir. Siz kulübede yaşayarak, villadaki gibi harcayıp tüketen bir tutum ve ahlakı nasıl alırda gösterirsiniz ki.

Siz üretip kullanamadığınız bir yaşam ilişkilenmesinin davranış ahlakını gösteremezsiniz. Örneğin araba kullanmıyorsanız buna ilişkin yolda kalmış insanları, arabaya alma erdemini yada almama gibi olumsuz erdemi gösteremezsiniz. Elinize bıçağı almadan bıçakla yapabileceğiniz ahlakı gösteremezsiniz. Bunları bilmemenin, yada bilmezden gelmenin, cehli ve yanılgıları içindedirler. Bu alanda var olacak, cesaretli ve gelişmeci tutum ve tavırları, bu olumsuz takınma görüş ve müdahale ile kırmaktadırlar.

Soyut olarak, bir cenahın (batının) taklit olunurluğunu yererek, bir cenahın, (doğunun, özelliklede Arab’ın) kopya edilip özdeşilmesini isteyen hamlıklardır bunlar. Çünkü Arab'ın davranışının benimsenmesi çok kolaydır. Arab'ın yaşam kültür ve nesne kullanım ilişkisi bizimki ile nerede ise, bire bir aynıdır. Bir de kafalarımıza yüzyıllardır işlenmiş Arap görüntüsü, Arap sevgisi bu işe yatkınlığın tuzu biberi olmaktadır. Bunlar taklit bile değildir. Kopya ediş ve onunla yetersindik olup, onu aşamayan; onunla özdeş kalıştır. Ki doğaya, bilime, insan sosyolojisine ve toplumsal yapı ve dinamik gelişmeye aykırı bir durumdur.

Halklar asla ve asla gelişemezler. Toplumlar bir üretim ve özgürleştirme ortaya koymazlarsa. Toplumlar teknik ve teknolojik bir kullanım ortaya koymazlarsa. Bu alt yapılara uygun bir ideolojik soyutlamalar, bir kullanım ve tüketim yararı ortaya koymazlarsa, bunları hiç üretemeyecek olan halk, gelişemezdi. Toplumlar dahi toplumları, ister istemez taklit edip yarışacaktır. Bu sizin eksik yanınızın ikamesidir. Doğanızda vardır. Doğanızda olanı, başka neyle yarıştırıp üretime tutumlaşacaksınız ki... Siz bir yanınızı üretir zamanınızı kullanırken, başak alanda, başka eğilimli kavrayışlara sahip toplumlarda, sizin diğer yanınızı üretmiş, bu emek ve zamandan tasarruf olan toplumlar arası pragmatik üretim aracı olacaklardır. Yani siz onların; onlarda sizin bir yanınızı, düşünce ve madde olarak tamamlar olacaktırlar.

Buda halkların çeşitliliği gibi, toplumların çeşitliliğinin üretim zenginliğidir. Toplumlar aynı temelden ve aynı yasadan, farklı yöntem ve düşünüşle farklı teknolojik ve üretimsel aşama ortaya korlar. O toplumların etrafındaki üretime katılan, yada hiç katılmadan tüketen ilişkilenmiş halk kitleleri, ekonomik bağımlı sosyal birlikler; bu üretişe uygun yaşama anlayış ve kültürleri geliştirirler. Bu olguda bu sosyal birliklerin, kültür bağlıklı sosyal birliklerini oluşturur. Halkın topluma önce ve temel bağımlı oluşu ekonomiktir. Halkın halka sosyal birliklerle bağlıklı oluşu kültüreldir.

Aklı kullanır olmak, aklı nesnel ilişkilerin zorunluluklarına egemen kılar oluşu laiklikledir. Kendi tarihi sürecimizde, yada bizim de mensubu olduğumuz geniş coğrafyalarda da, egemen olmuş kültürlerin gelişmesi içinde de, laiklik vardır. Örneğin Emevi Halifesi Abdülmelik'in M.S. 750'li yıllardaki yönetim uygulaması, bunun açık somut tutum ve delilidir. Tabiidir ki, halife ben laiklik uyguluyorum dememiştir. Ama yaptığı bugünkü söylemimizle laikliğe kayıştır. Bir dinsel anlayışın yetmezliğini, daha devlet olarak bina olurken, kuruluşunun gelişim aşamasında, bu anlayış yolda yaya kalıyordu. İşte böyle bir durumun, Halifeyi, bir arayışa, bir bunalımdan, bir yetmezlikten çıkışa, zorlamıştır. Ve bu uygulama o günün sorununa oluşturulmuş bir akli gerçekçi cevaptır. Selçuklu'lar da aklı öne alan bu yönetim kısmen vardı. Ve Osmanlı'lar, daha başlangıçtan itibaren, takribi 250 yıllık bir süre sonuna değin, bu tür metotları uygulaya geldikleri bir olay ve olgudur.

Var sayalım ki, kendi tarihimiz ve insanlık tarihi, süreci boyunca; bu laik anlama (aklı öne alan, aklı kullanma) ve oluşumlar, oluşmamış olsun. Buna rağmen biz de laikliği batıdan taklit yolu ile (örnekseme ile) almış olalım. Bu benim ilk okuldan beri öğrenişte çıkarsadığım şu düşüncemi hep bana çağrıştırır:

Arşimet'in suyun kaldırma kuvvetini buluşu, bana hep şöyle gelir; insanlar Arşimet'e gelene değin suya atılan taşın battığını, suya düşen yaprağın, çöpün, ağacın yüzdüğünü hiç görmediler mi? Elbette gördüler. Zaten yaşamları bu görüngüleriyle iç içe idiler. Bu olay, “”bu her zaman böyledir”” deme koşullanması alışılmasının vakayı adetten bir durumudur, onlar için. Ta ki Arşimet bu olayı anlayıp, anlaşılır yapıp, anlatır olana dek. Arşimet bu alışmanın körlüğünü somut, görünür hale getirdi.

İşte laiklikte böyle. İnsanlar bir çok parçalı veya toptan uygulamalarla laiklik diyeceğimiz tutumların ilk adımını ve geliştirimini süreçle, biçimleyip, yasallıklı oluşunu görünür hale getirdiler. İşte, batı yada batılılar; Arşimet gibi, herkesin alışma uyuşmasını, uyanıklığa çevirdiler. Biz de bunu, tarihimiz parmağını gözümüze soksa da, alışmanın önceden beridir öyledir demenin alışması ile göremedik. Ancak bunlardan, batılılarda açıkça gördük. Hali ile taklit ettik. Amerika bir kez ve ilk gören için keşfedilecekti. Bizde ancak ayrıntılarda keşif yapabilecektik yapabilirsek. Ben yaptım ettim, diyemeyeceğine göre, taklit edeceksiniz. Bu keşfi siz yapmadığınız için, laiklik kavramı bile Türkçe değildir.

Var olan bir tekrar edişin, bizden önce, yada bizle birlikte, fark edilerek somutlanmasının; kullanılır hala getirilmesinin yaygınlaşmasıdır taklit. İyi ve kötü hareketler bile yaygınlaşabilir. Ama bunlar zaman içinde birbirine dönüşür. Taklit insan oğlunun, düşünsel eylem koyuş açısından, boş zamanlarındaki ilk eylemsel bilinç oluşa giden harçlarından biridir.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 28.8.2008 02:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Öcal Osman
    Öcal Osman


    İşte laiklikte böyle. İnsanlar bir çok parçalı veya toptan uygulamalarla laiklik diyeceğimiz tutumların ilk adımını ve geliştirimini süreçle, biçimleyip, yasallıklı oluşunu görünür hale getirdiler. İşte, batı yada batılılar; Arşimet gibi, herkesin alışma uyuşmasını, uyanıklığa çevirdiler. Biz de bunu, tarihimiz parmağını gözümüze soksa da göremedik, ancak bunlarda gördük. Hali ile taklit ettik. Amerika bir kez ve ilk gören için keşfedilecekti. Bizde ancak ayrıntılarda keşif yapabilecektik yapabiirsek. Ben yaptım ettim, diyemeyeceğine göre, taklit edeceksiniz. Bu keşfi siz yapmadığınız için laiklik kavramı bile türkçe değildir.

    DEVAMI DİLEKLERİMLE VE TAM PUANLA SELAM VE DUA HOCAM.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Bayram Kaya