Bembeyaz bir gurultu

Samira Samiraninsiiri
357

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Bembeyaz bir gurultu

Bembeyaz Bir Gürültü

Bir sabah, şehir bir bardak sütün içine düştü
ve herkes, kendi elini bile tanıyamadı.
Sokaklar birden süt koktu,
duvarlar kireç gibi sessizleşti,
trafik ışıkları bir masalın unutulmuş virgülleri oldu.

İsimler ilk önce kayboldu.
Sonra yüzler birbirine karıştı.
Kim olduğumuzu, birinin bizi çağırışından öğrenirdik eskiden.
Şimdi çağıran yok, sesler var,
bir de düşen anahtarın yerdeki beyaz yatağında kaybolan tıngırtısı.

Ekmek sırası uzadıkça uzadı.
Koku, açlığın abecesini öğretir insana.
Ellerimiz unlandı, utanmayı unuttuk.
Bir su bidonunun boynunda bütün gün dönüp duran bir çemberdi susuzluk.
Kir, sadece tenimize değil, cümlelerimize de bulaştı.

Birileri kapıları kilitledi,
başka birileri kilitleri unuttu,
ayrım çizgileri eridi, yasalar kardan bir duvar gibi çöktü.
Aynalar, yüzümüzü değil, arkamızdan geçen bir gölgeyi gösterdi.
Gün doğdu demeye bile üşendik, çünkü bütün gün gündüzdü.

Aramızda biri vardı, görüyordu.
Görmek, bir başkasının enkazını sırtında taşımaktır bazen.
Gözlerini saklamadı, bakışlarını sakladı,
kimseyi çıplak bırakmamak için.
Birinin elini tuttu, sonra bir başkasının,
bir ırmak oldu parmaklarının çizgisi,
bizi bir kıyıdan ötekine taşıdı,
adı yoktu, gerek de yoktu.

Bir köpek geldi, gözyaşına ekmek diyenlerden.
Dizlerimize başını koydu,
insanın en insanca yerini bulur ya hayvan,
tam oraya yattı.
Göz pınarlarımızdan sular aktı,
şehrin paslı giderleri nihayet bir şarkı öğrendi.

Bir inanca sığındık bir ara,
duvarı yoktu; içimizdeki gözler bağlandı.
Kimseyi utandırmasın diye bakış,
kimseye dokunmasın diye yargı.
Alev yakmadık; çünkü her yer zaten beyazdı,
dua ettik mi, yoksa birbirimize günahlarımızı mı anlattık,
hatırlamıyorum.

Yağmur geldi,
bazen tek bir ses bütün şehirden daha adildir.
Çatılardan süzüldü, tenimize vurdu,
kir, harf harf aktı,
bir sabahın tırnaklarına takılıp kalan bütün dünler çözülmeye başladı.
Yüzlerimiz ıslandı, seslerimiz yıkandı,
bir sokağın köşesinde ilk kez birbirimize benzedik.

Sonra birinin gözleri açıldı,
sonra bir başkasının.
Görmek geri döndüğünde,
birçok şey gitmişti.
Yine de kaldı elimizde bir çift titrek ışık:
ekmek kırıntılarının arasında paylaşılan merhamet,
oluklardan akan suya bırakılmış utanç,
ve bir yabancının omzuna düşen başın hafifliği.

Şimdi biliyorum,
körlük, karanlık değil,
bazen çok fazla ışıktır,
henüz adını koyamadığımız bir beyazlık.
Görmekse
bildiğimiz yoldan geçerken,
yanımızdakinin ayağına takılan taşı
kendi cebimize almaktır.

Şehir yeniden karardı akşam olunca.
Karanlık, artık bir tehdit değil,
yerine konmuş bir noktaydı sadece.
Pencereleri açtık,
rüzgâr, kurumuş bir gözyaşının üzerindeki izi okşadı.
Adlarımızı birbirimize geri verdik,
ve sustuk.
Bazı hakikatler, ancak paylaşıldığında ses olur.

Samira Samiraninsiiri
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 02:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!