Ben ve Kendim
Bir odanın ortasında iki sandalye
birine Ben oturur, ötekine Kendim.
Aramızda sessiz bir masa, üstünde kırık bir fincan,
buharı tükenmiş bir çay, kabına sığmayan bir gölge.
Ben der ki
bugün omuzlarımda akşam var,
kendimi taşıyamıyorum.
Kendim duyar ve der ki
o halde bırak, yerçekimi bize baksın biraz.
Ben susar
çünkü susmak bazen canı en az acıtan kelime.
Kendim, pencereden içeri sızan çizgiyi işaret eder
güneşin dikiş attığı bir yaradır ışık, der,
bak, içinden sızıyoruz hayata, fark ettin mi.
Koridorda asılı bir palto, ceplerinde kışın tortusu.
Bir anahtar var orada, hiç çevrilmemiş.
Ben sorarım
niye saklıyorsun kendini benden.
Kendim cevaplar
kilit, alışkanlığın icadı, anahtar ise hatırlamanın.
Bir çocuk koşar içimden
elinle susturduğun ağlamalar hâlâ nefes, diye fısıldar.
Ben utanırım,
gülüşümü gömdüğüm yerden toprak kokusu gelir.
Kendim, avucuma bir deniz kabuğu bırakır
kulağına tut, bak içeride dalga var hâlâ.
Kitaplıktan rastgele bir cilt düşer
sayfalarda çizilmiş ince bir harita,
güzergâhın adı sabır, menzilin adı kendi evin.
Ben yürümekten yoruldum derim.
Kendim anlatır
yol, ayaklarından değil kalbinden başlar.
Bir aynanın karşısına geçeriz
ikimiz de aynı gölgeyi üstümüze deneriz.
Ben, çerçeveden taşan çizgime takılırım
ömrüm neden böyle eğri.
Kendim der
eğrilik, kırılmadan bükülmenin öğretmenidir.
Mutfağa geçeriz
kettle’ın uğultusu bir tür dua.
Ben, çatlağından içeri sızan suya bakarım
bütün iyilikler de böyle sızarak gelir mi.
Kendim güler
en sağlam bardaklar bile içten ısınmakla doludur.
Gece çöker
perdelerin ucuna yıldız kırığı takılır,
şehir uzakta bir akvaryum gibi yüzer.
Ben, telefonumdaki taslaklara bakarım
gönderilmemiş yüz cümle, atılmamış yüz adım.
Kendim, sesime sessizce omuz verir
bazı mesajlar kalbe gönderilir, başkasına değil.
Bir merdiven ineriz içimize
her basamağı bir anı, her inişi bir kabulleniş.
Ben, en dipte bir kapı bulurum
üstünde yazmaz ama bilirim
burada affetmek oturur.
Kendim, koluma girer
affetmek, haklıyı değil ağırlığı salıvermektir.
Sabah, pencerenin kenarında bir çizik
dün geceki rüzgârın imzası.
Ben, parmağımla yoklarım
acıtmayan yaralar büyütür insanı.
Kendim, gülümser
büyümek, acının içinden geçerken düşürmediğin merhamettir.
Ve bak
aynı odada iki sandalye
artık aramızda masa yok,
fincan hâlâ kırık ama çay ısınıyor.
Ben derim
dönmüyorum eskimeye.
Kendim der
devam ediyorum yenileşmeye.
O gün,
üstümden günlerin tozu silkelenir
adımın yanına küçük bir parantez koyarım
yıkılmadım değil
yıkılınca öğrendim nereden yeniden kuracağımı.
Sonra ikimiz de kalkarız
sokağa çıkmadan önce birbirimizin kapısını çalarız
içeriden aynı ses gelir
kim o
Ben’im
ve Kendim, kapıyı içeriden açar.
Gün, çantama bir ılık kâğıt koyar
üstünde kısa bir not
bugün de kendine iyi davran.
Ben okurum
Kendim imzalar
ve ikimiz, aynı bedende
aynı adı farklı bir sabırla taşırız.
Kayıt Tarihi : 4.9.2025 02:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!