BEN VARIM
Bana derler yerin kuzey Korede
Hayırda, şerde her işde ben varım
On sekiz bin âlem de her zerrede
Kuruda, nemlide, yaşta ben varım
Hikmeti icâbı halkedetmiş Halîk
Çok câhil hem zâlim hem âlim mahlûk
Hayât dediğimiz sade, bir soluk
Lebâbeleb doluda, boşta ben varım
Âdemi, Havva’yı, Habili düşün
İlk oğullarıdır, Kâbilse haşin
Hüseyn’in kafası kırmızı meşin
Ayaklarla her vuruşta ben varım
“BEN ARÂBIM, ARAP BENDEN DEĞİLDİR” (Hadîs-i
Dîn Âllâh’tan ihsân, kinden değildir
Secde kıble, başka yönden değildir
Ahvâlde, hayâlde, düşte ben varım
Hevâi hevesi Kâbil bitmeyen
Şeriâtin menfezinde gitmeyen
Emrine mugayir secde etmeyen
İblise taktığı, fişte ben varım
Venüs, Utaritte, çoban kıranda
Seher yıldızında Sabah duranda
Gönül eğleyerek hayâl kuranda
Sigapur, Malezya, Huşta ben varım
Oturmuşum eteborun destinde
Papaz cübbesinde İmam mestinde
Kippası hahamın başı üstünde
Filistin, Arjantin, Niste ben varım
Mazlum ahı gökkubbeyi delmişken
Korona virüsü, deprem gelmişken
Açlıktan bir deri, kemik kalmışken
Yenilen ekmekte aşta ben varım
“KULLAR MÜDÂHALE ETMEZSE EĞER,
KIYÂMET VAKTİNDE KOPACAK” meğer (Âyet-i
Nerede Âyete verilen değer?
Zehirlenen dilde, dişte ben varım
Darağacındaki urganlar ile
Sehpada asılan kurbanlar ile
Üçyüz altmış altı organlar ile
Omuriliklerde başta ben varım
Çamlıbelde Köroğluyum Ayvazım
Boluya beğ olan kaddar haylazım
Mevlâna Ney’im Şenlikte sazım
Kahraman Maraşta, Muşta ben varım
Şehidlerin bilinmeyen mezârı
Konyadadır Şems-i Tebriz nazarı
Malatya Erzurum Adapazarı
Edirne Antalya Kaş’ta ben varım
Dağların başında, yamaç, yazıda
Gürgen, ardıç, lâdin, pinar, mazıda
Yaylada meleyen koyun kuzuda
Akan suda, dağda, taşta ben varım
Adâleti katlederken katiller
Temaşaya eyleyen hain ketiller
Şahidlik ederken o susan diller
Dideden dökülen yaşta ben varım
İbrâhîm; yerine yanan o külde
Habîbi rayihâ aşkeden gülde
Turnada, Keklikte, Sülün, Bülbülde
Ceylânda, çiçekte kuşta ben varım
Filizlenir iken açmadan solan
Taşkent yaylasında madımak yolan
Habîbi Kibriyâ terinden olan
Ispartada gül tutuşta ben varım
Hendekte; Selmân-ı Farîs-i bile
Ebûbekîr, Ömer, Osmân, Âliyle
Uhud da, Bedîr de, Rasûlü ile
Cihâd-ı ekberde coşta ben varım
Cebelde Tarıkın açtığı boğaz
Biliyor ki gelenler hep binamaz
Kat’i geçit verip, içine komaz
Rahı hakîkate koşta ben varım
Akıl ermez Âdemoğlu işine
Takıp da kafayı yorma boşuna
Bismillâh diyerek küfrün başına
Ok olarak savruluşta ben varım
Taifte; taşları atarlar iken
Habîb’le bu cevri sineye çeken
Halime de koyunları güderken
Altın, gümüş de, kuruşta ben varım
Eşhuru hurumda olsa da öldür
Ben âşkım ile taşları güldür
Dedi ki; küfre karşı seddini oldur
İmân ile dolduruşta ben varım
Hani sormuştunuz, yerin nerede
Mekke Medîne-i Münevvere de
Halife kılanan; arz-ı kürede
Elâ gözde hilâl kaşta ben varım
İSLÂMİ’nin ana yurdu cennettir
Dünyâ için memnû ağaç cinnettir
Hayât serüvenî Farz’dır, sünnettir
Doğruda, güzelde hoşta ben varım
Kayıt Tarihi : 21.12.2020 15:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!