Duvarları yosun tutmuş bir ev var içimde
kapısı yok
pencereleri zamana açılıyor—
her biri farklı bir saati gösteriyor
ama hepsi duruyor
birden fazla hiçliği gösteren
ayna saatler gibi.
Tavanından sarkıyor çocukluğum
dilini unutmuş bir oyuncak ayı
bir gözü yok
diğeri beni hâlâ izliyor
neredeyse sevecen bir suçlulukla.
Yerde çatlamış taşlar
üzerinde yürürken
kendi ayak sesimi tanıyamıyorum
her adımda başka bir ben
düşüyor içime
ve hiçbiri bana dönmüyor.
Köşede bir sandık var
açsam
içinden belki nehir akar
belki hiçbir şey
ama ben sadece
kum tanelerinin birbirine yaslandığı
kuru bir sonsuzluk buluyorum içinde
bir rüzgâr esiyor
yüzü olmayan bir geçmişin içinden
Bir perde var,
dalgalanıyor ama pencere yok
sadece hareketin taklidi
tıpkı yaşamak gibi
Ve evin ortasında bir masa
üzerinde bir çay fincanı
soğuk
ama hâlâ buhar çizmiş camlara
kimin için, bilmiyorum
belki ben,
belki daha hiç doğmamış biri için
Zaman burada sıvı
damla damla sızıyor tavandan
ölüm ise bir sandalye çekmiş
ve sessizce oturmuş karşıma
konuşmuyor
çünkü gerek yok—
biz zaten aynı dili konuşuyoruz:
hiçbir şeyin sesiyle
Kayıt Tarihi : 17.4.2025 12:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!