Ben Seni Bulmaya Ömrümü Adadım
Ben seni bulmaya ömrümü adadım,
seni sevmeye kendimi
Sen bir çiy damlası
Hayatın anlamı
En büyük en güzel hayal
Bir timsahın yavrusuna şefkati
Bir gülün tomurcuk hali
Sen
Yanağa usulca konan buse
Sen bulutların üzerinde yürüme özgürlüğü
Öyle rahatça yaşamadım seninle
Öyle kolay sevmedim seni
Çocukken elimde taşıdığım salçalı ekmeğimdin ağzıma yüzüme sürdüğüm
Topacım,
güllelerim,
bayramlık elbisem
Köpek korkumdun bazen ya da ayağıma batan dikenler
Toprak damlarda uyurken, sonsuz görünen gökyüzüne bakıp bir gün tutacağım dediğim en parlak yıldızdın
Geceleri zifiri karanlık çökünce, akrepler yuvalarından çıkardı
Tandırların üstünde köylü kadınlar kocalarını çekiştirirdi
Ekinler biçilince topraklar sarıya keserdi
Buğday saplarından atlı arabalar yapardım
Anne baba kavgası yüzünden köyden ötesini cennet sandığım bir ahir zaman masalında
Yüzüme yansıyan ay ışığıydın,
güneş yanığıydın
Duvarları hapishane duvarlarıyla aynı taştan yapılmış,
her kesin tek tip siyah önlük giydiği,
bilmediğimiz bir dili yeni yeni duymaya başladığımız ilkokul günlerinde,
annemin kaybolmaması için iple düğmeme bağladığı silgim,
hep ucu kırık tahta kalemimdin
Ben seni bulmaya ömrümü adadım,
seni sevmeye kendimi
Gözlerin uzayıp giden tarlalar
Gözlerin bir efsane
Bir yaprağa dokunmanın keyfi,
Bir yudum su içmenin lezzeti
Kedi okşamanın saadeti
Gözlerin
Dağlara şahinlerin konması
Gözlerin her anlamı bakışında taşıyan giz
Öyle rahatça vurulmadım gözlerine
Öyle kolay sevmedim seni
Ailemin ikinci kısmının yanında geçen yarı gurbetlik Kızıltepe günlerinde anne özlemiyle gözlerimden boşalan yaşlar,
ilk bisikletim,
ilk takım elbisem,
ilk cinsel rüyalarımdın
Babam kamyonla mazot taşıyan bir korkuydu o zamanlar
Annem çaresizliğiyle içimde tortular oluşturan bir zavallı
Ben içimde yeni beliren heyecanların şaşkınlığıyla kederlenirken kadersizliğimdin
Köpek havlamaları eşliğinde yağmur altında yürüdüğüm iki kilometrelik yolum,
insanlardan uzak tarlalar içinde tek başıma gezintilerimdin.
Ben seni bulmaya ömrümü adadım,
seni sevmeye kendimi
Sesin bir uçurumun derinliği
Bir bebeğin annesine dokunması
Yeni doğan bir kuzunun etrafına ilk bakışı
Denizin insana verdiği huzur
Ağaçların hışırtısı
Sesin
Çölde esen serin bir rüzgar
Sesin umudun doğada yankılanan ezgisi
Öyle rahatça kapılmadım sesine
Öyle kolay sevmedim seni
Ergenlik sivilcelerinin yüzümü istila ettiği,
ilk defa babamla aynı evde kaldığım Ceylanpınar’da,
habersiz liseye kayıt oluşum,
dükkanda çalışmam,
gizli gizli gece keyfi seyretmelerimdin.
Şiirlerim çoğaldığından şiir defterlerim ve bunların kapaklarında özlü sözler vardı
Arabesk müzikle kendimden geçtiğim odamda ilk sigaralarımı tüttürürdüm
Dünyayla sorunlarım ağırlaşırken,
babamla giriştiğim anlamsız tartışmalarımdın
Kepez ve mezarlıkta başıboş gezdiğim arkadaşlarım,
fotoğraf çekme hastalığım,
kaset koleksiyonum,
babamdan para çalmam,
hatıra defterlerim vardı
bir de sen
Ben seni bulmaya ömrümü adadım,
seni sevmeye kendimi
Saçların papatya narinliği
Güvercinlerin kanat çırpışı
Kaynayan suyun buharı
Baharda kırlarda açan çiçeklerin yumuşaklığı
Saçların
Yılana dokunabilme cesareti
Saçların çıplak bir vücuda şehvetle sarılma
Öyle rahatça dokunmadım saçlarına
Öyle kolay sevmedim seni
Bir kentin önce zindanım sonra büyük öğretmenim olduğu,
yeni bir yaşam evresinde batının doğuya yenildiği bir sonuçla gelen,
kişilik hayat toplum analizlerim,
beyinsel çelişkilerim,
ben kimim sorularıyla Diyarbakır’da üniversite yıllarımdın.
Her gece başka bir yerde konaklayan bir derviştim
Sürekli yeni hayatlara karışan azgın bir asosyal
Şehir kendi bağrında yeni şekillerle yoğururken beni
Boş vakitlerimde tek başıma uğradığım çiğköftecimdin
Yenilikler vardı hayatımda
öğrenci evi,
siyaset,
eylem,
felsefe sohbetleri,
dergi çalışması,
surlarda yalnız gezmek,
on gözlü köprüye gitmek ve tabi ki huzurun sesi gitar
ama sen hala değişmeyenimdin
Ben seni bulmaya ömrümü adadım,
seni sevmeye kendimi
Gidişin bir yanardağ
Beynin içindeki boşlukta kaybolma
Dünyanın kapkara bir ışıkla kaplanması
Nefessiz kalmak
Hezeyan, bunalım, girdap
Çaresizlik, yetersizlik, eksiklik
Gidişin
Ruhun vücudun içinde ölmesi
Gidişin insanı hayata bağlayan son bağın kopması
Öyle rahatça kabullenemedim gidişini
Öyle kolay sevmedim seni
Bir büyük çöküş yaşayışımdın,
dudağının beni suçlu sandalyesine oturtup infaza hazırladığı,
derin bir hayal kırıklığıyla zaman ve mekanın önemini yitirdiği, hayatımın geriye dönülmez bir yıkım masalına dönüştüğü Ankara’daki kimliksiz anlarda
Psikiyatriste giden ve sinir ilacı kullanan anormal bir hezeyana dönmüştüm artık
Takıntılarım,
depresyonum,
aylarca hiç içerden çıkmayışım,
aileden dışlanışım
ve geçmişimi yakışımla uğraşıyordu boşluktaki beynim
Ömrümün birinci kısmını yenik tamamladığımı anladıktan sonra,
tek amacım,
tek uğraşım yani yazmak isteğimdin.
Ben seni bulmaya ömrümü adadım,
Seni sevmeye kendimi
Yokluğun bir devin yıkılışı
Bir sel, tufan, felaket
İdama götürülen mahkumun duyguları
Kıyamet günü
Yangın
Toplu mezara diri gömülmek
Yokluğun
çarmıha gerilmek
Yokluğun bir soykırım katliamı
Öyle rahatça alışamadım yokluğuna
Öyle kolay sevmedim seni.
AHMET BEŞER
Kayıt Tarihi : 3.3.2007 15:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!