Gecenin karanlığına inat, yüreğimin ışığında yürüyordum. Her adımımda seni arıyordum, gözlerimdeki yaşlar yolumu bulmama engel olurken bile. Kalbim, senin adını fısıldıyordu her atışında. Sen benim için bir umuttun, bir hayaldi belki de. Ama ben sana mecburdum, tıpkı güneşin doğuya mecbur olduğu gibi.
Rüzgarın tenimi okşadığı o serin akşamüstlerinde, yanımda olmasan da kokunla dolardı ciğerlerim. Senin varlığın, ruhuma işlenmiş bir nakış gibiydi. Her ilmeğinde seni hissederdim. Sen, benim içimde büyüyen bir çiçek, yapraklarının her biri yüreğimde filizlenen bir sevdaydın.
Yalnız kaldığım anlarda, düşlerimde seninle konuşurdum. Sessiz gecelerde, yıldızlara senin ismini fısıldardım. Gözlerimin önünde bile senin aydınlığın vardı. Sen, benim için bir deniz feneriydin; kaybolmuş ruhumun yolunu bulan ışık.
Mecburdum sana, çünkü seninle nefes almak, seninle yaşamak, seninle var olmak istemiştim. Senin gülüşün, benim baharımdı; bakışların, benim cennetimdi. Her sabah, seninle uyanmanın hayaliyle açardım gözlerimi. Her akşam, seni düşünerek kapardım kirpiklerimi.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta