Nasılsın? Ben çokça iyiyim. Bugün mum ışığım yok. Ama ne fark eder ki kelimeler beynim de olduğu gibi duruyorlar; kopya etmek çok kolay bu sabahtan önceki karanlıkta, selüloit ruhlu şu kağıt parçasına...
Biliyor musun? Yine çayım, ruhum ve ben. İşte karşındayız. Anlattığımız, yazdığımız hangi konu ilgi alanına girer?
Bu sabah duvarında hangi tabloyla uyanacaksın kim bilir? Ya da hangi dipsiz kuyulara daldın bu gece? Hangi oynaş ruhun kollarındasın kim bilebilir?
Mahalle kavgalarında yarıştırdığımız benliklerimizi unuttun değil mi? Evet, evet bundan eminim çoktan unuttun...
Birimiz yerin Tanrısı, birimiz göğün Tanrısı takıntıları içindeyken, bir üçüncü şahıs ben denizin Tanrısıyım birinizin kumunu; birinizin rengini çaldım deyiverdi..
Rüzgarsa habersizdi. Kendini birden aramızda buldu. Şaşkındı, ürkekti. Benim saçlarımı mı dalgalandırsın senin kararsızlıklarını mı? Ama onu da denizin sahibi çaldı. Bak gövdesinde bir yelkenliye hediye etmiş Odessa’yı...
Bir dördüncümüz vardı ki o en kararlı olanıydı; Rakı masalarında en iyi içene meze oldu.
Ne Tanrıyım diyordu, ne sevdalı...
Saniyeler yeter unutmama,
Bedenim gebe oltalara...
Biraz peynir biraz roka
Artar mutlu olmama...
Gözlerinin ışıltısını sunan berduşlar yok muydu? Vardı elbet. Ama biliyorsun düşlerimle vardım ve yine düşlerime takıldım. Mükemmeli değildi aradığım, salt sevgiyle nefes aldım ki o da en mükemmeliydi duyguların...
Yer, benim. Her ne kadar eteklerimi deniz çekiştirse de sana gelmek için dik yamaçlı, dorukları karlı başımı yarattım. Bulutlarına deydi de saçlarım, hep yorgun düştüm. Son anda Zeus’la volkan oldum patladım. Kor oldum, lav oldum karlarımı erittim, dik yamaçlarıma kayalar püskürttüm ve bak yine sensiz uyandım...
Sen dün gece hangi dipsiz kuyulara daldın? Bu sabah kimin kollarında uyandın? Hem sonra Keremler vardı, Aslılar; Leylalar vardı, Mecnunlar... Şu bilim çağında aslında, kötü birer kopyasıydık onların...
Biz batıdaydık ama gördüm ki hep batıdan giderek doğuya ulaşılırdı da sensiz salt sevgiyi yakalayamazdım...batıdan yürüdükçe ortasında kaldım dünyanın. Bugün son sabahtı. Artık seni bekleyiş havalarındayım. İşçiler bu gün, benim dedi, diğerleri bahara saydı. Çocuklar en karlısıydı, top oynadı kırlarda; ellerinde papatya... Aslında bu serzenişlerin sebebi; seni bekleyişlerimdi...
Nasılsın? Ben çokça iyiyim.Asi ruhumu Zeus aldı. Birkaç çay birkaç sigara ama, takıntılarım hala içimde kaldı...
Gözlerimi açabildiğim kadar açıp ışıkla bütünleştim. Hani sen hep öyle derdin; ışıkla kal! Işıklayım şimdi...
Şeş – beş haydi! Durma! Oyna!
Masadaydı libidinal enerjim, yine seni ben yendim. Aslında ben sevgisizliğe yenildim...
Dayanmak için küçük mutluluklar ektim yüreğime. Birkaç durakta mola verdim. Bak yine, yeniden, yenilenerek seni bekledim. Yani yenildim...
Evet yenildim buyur; zafer tahtı senin. Lakin ey akıllı! Tahtla a-da-let olmazdı...
Kayıt Tarihi : 28.10.2003 16:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
öncelikle kutluyorum
Şeref Öztürk(Usta)
TÜM YORUMLAR (3)