I
Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
Büyük bahçelerin küçük içinde
Saksılardan birinde
Gördüm de
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Hayal kırıklığıdır bazen şiir.İşte öyle birşey..!
Şahsım olarak günün şiirini seçen kurulun,o görüşün şairi bu görüşün şairi diye kasitli bir ayrıcalık içinde olacağını düşünmüyorum.Ayrıca günün şiirine yorum yazanların görüşleri salt kendi görüşlerine uymadı diye- kendilerine şiir silme yetkisi de verilmiş olduğundan-bu yetkiyi kötüye kullanarak yorumcunun şiirini silme yoluyla görüş cezalandırma yoluna başvuracaklarını düşünmek dahi istemiyorum!
Ancak ahmet gelir mehmet gider...şiir silme yetkisinin günün şiirini seçen bir veya birkaç kişiden birine devredilmiş olmasını da doğru bulmuyorum..
Şiir silme yetkisinin kullanılmasının çok donanımlı eller tarafından yapılabileceği kanaatini taşıyorum..
saygılarımla.
saygılar şair... seni seviyorum
'O ben ki
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa. '
...
iki kuyruklu yıldız çarpışırsa(- Örgü mü, bir çay bardağını başka başka tutan ellerin becerikliliği mi- ),kuyruksuz ve vâkur tek bir yıldız olmanın vakti gelmiştir.
(çarpıştığımız ilk gün altını habersiz ve beraber çizdiğimiz şiirler (-Gizi mi, bir giz gereksinmesini mi-) geldi aklıma da..ürktüm..:)))
-Bizi bir sardunya büyüttü belki. -
Ben Ruhi Bey Nasılım
I
Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
Büyük bahçelerin küçük içinde
Saksılardan birinde
Gördüm de
Uyurken uyandırılmış gibi
Beni bir sardunya büyüttü belki.
O ben ki
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa.
Ne peki
Yere dökülen bir un sessizliği mi
Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi
İşini bitirmiş bir org tamircisinin
Tuşlardan birine dokunacakkenki
Dikkati ve tedirginliği mi.
Bekler mi beni
Her yanı, ama her yanı çocuklar gibi gülümseyen
Bir sürü yaz gününün içinde
Acaba bekler mi beni
Uykularım, o sonsuz uykularım
Yanmış bir limonluktaki
- Ve limonlar ki her gün bir yaprak ayininde
Sesini hiç eksiltmeyen -
Ama bilmez miyim ben
Bilmez miyim hiç
Böyle sığ hayallerle oyalanmak yerine
Kısacık bir zaman olmalıydı elimde
Turfanda meyva gibi bir zaman
Yollar yollar kateden tadı ve ekşiliği
Geçerek erguvanların dönemecinden
Leylakların dörtyol ağzından
Yapıştırıncaya dek beni dudaklarına
Acının dudaklarına ve geçmişin
Bir yaban gülü yaprağı gibi beni
Ama ne gezer.
Korkmuyorum artık solmaktan
Solmaktan ve solgunluktan
Gelmişim nerelerden böyle
Kurumuş bir dere yatağı gibi
Ya da pek kurumamış da
Baygın, hasta ya da cançekişen
Çırparaktan yüzgeçlerimi dip sularında
Ya da yer tahtaları, muşamba, örtük perdelerin kasvetini
Yorgun düşerek taşımaktan
Ve ne çıkar ayırmasam kendimi
Suların büyük içkilere kavuştuğu koylardan.
Koylardan
Kapsayan o sevimsiz, o küçük aşkları da
Eskiyen turunçlar gibi ilk rengini pek aratmayan
Ayırmasam kendimi
Diyorum ayırmasam
Köhnemiş bir geminin -izine pek rastlanılmayan-
İçindeki bir yolcudan da, değerli taşlarla dolu cepleri
Cepleri yüreği cepleri
Ayırmasam da ben
Kim görürdü o yolcuyu, yani kim farkederdi beni
Sıradan acılardır çünkü bütün ilgileri toplayan
Oysa sıkıntıyı buruşuk bir iç çamaşırı gibi saklayan
Bu kımıltısız gövde
Görülmemiştir ki hiç görülsün şimdi
Görülmediği gibi gündoğumundan havalanan kuşların
Ya da bir oda kapısını açtığınız zaman
O müşiş öğle sıcağında
Pencerenin önünde örgü ören birinin
- Örgü mü, bir çay bardağını başka başka tutan ellerin becerikliliği mi-
Görülmediği gibi
Ama var mıydı sanki görülmek isteyen
Var mıydı bir şeyler bekleyen yüreğimin eskittiklerinden.
II
Ve her şey hızla yetişti sonra
Sarı bir günün kahverengi yarınına.
Yıkılmış bir ağacın üstünde yıllarca oturdum da
Gözleri avına benzeyen bir avcıydım sanki
Ağaç da çürümüş zaten
Kazımış, oymuş bir yerlerinden gelip geçen onu
Ağaç mı, içi yıllarla dolu bir kutu mu
Çözmek için mi acaba içlerindeki bir gizi
-Gizi mi, bir giz gereksinmesini mi-
Yoklamışlar orasından burasından
Kim bilir.
Ama sessizlikten başka ne bulmuşlar
Önemsiz bir iki anıdanbaşka
Ya insan kılığında ya da bir dekor taşkınlığında
Sorarım ne bulmuşlar
Çoktan yeni bir umuda dönüşmüştür onlar da
Anılar.
Oysa bambaşka şeyler olmalıydı ağaçta
Kazılmış, oyulmuş yerlerinde ağacın
Buruk mayhoş, daha çok da bir zehir tadındaki
Bir şeyler olmalıydı. Ve sanki
Yıllar var ki saklamışım orda ben
Saklamışım anlaşılan
Odasında yapayalnız doğuran bir kadının
Dışa vurmak istemediği
Ya da pek gereksinmediği
O iniltiyi andıran
..........
..........
Edip Cansever
tarih 09/06/2006 Edip Cansever şiiri zirve şiirler listesinde 297.sırada.
yaşamış en büyük türk şairidir....Böyle bir yaptı okumak ve seyretmek çok güzel ve hepimizin içindeki ruhi beyi canlandırıyor...Allah ım hangimizi ruhi yarattın da biz bilemedik
SEVGİLİ CANSEVER, CANINIZI SEVERİM SİZİN... BU ŞİİRİNİZE TAPARIM BEN...HAYATTAN GOÇUP GİDERKEN SİZ İYİ SEYLER BIRAKMISSINIZ...İSTANBUL'A GELDİGİMDE DEVLET TİYATROSUNDAN OYUNLASTIRILMIS HALİNİ İZLEMİSTİM BU SİİRİN.'RUHİ BEY', YASIYOR OLMALI...
ruhi beyi her okuduğumda gözlerimin önüne ;avurtuları çökmüş ,kaşları gür ve birazda kalkık,gözleri yeşil,sonbaharda siyah pelerin giymişbiri canlanıyor,birgün mutlaka onun kısa metrajlı filmini yapacağım biraz daha sebat ruhiistler
sairin yarattigi bu karakter içimizde yasayan biri sanki ve su anda oynanan oyunu sahnelenmek için geç kalmis olsa da olsa da tek kelimeyle muazzam bence mutlaka görmelisiniz ruhi bey o oyunda vücut bulmus...
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta