Üşüyorum…bir ürperti içimde.
Gözlerim boşlukta. Bir başımayım odamın içinde ve bir de beyaza boyalı duvarlar. Hastane odaları gibi kasvetli. Işığım bile yanık değil. Hafif bir melodi eskilerden kulaklarımda. Anılar şahdamarımda deli çaylarcasına çağlıyor.
Yokluğunun kaybolmuşluğunda göz gözü görmüyor. Zifiri bir karanlık almış başını gidiyor. Yitiyorum iyiden iyiye. Issız bir yalnızlık çıkmazı bu girdiğim.
Uzun zamandır anlatamadığım bir şey var sana. Ben…ölüyorum! Yara bere içinde her yanım…içim…dışım…her yanım. Kanıyorum; kan-revan içinde vücudum…duygularım. Paramparça bir boşluk sürüklüyor beni.
Biliyorum, okuduğunda bunları inanmayacaksın. “Yok canım,” diyeceksin. “Şaka yapıyor.” Ve küçük bir de kahkaha atacaksın belki de, elinle ağzını kapatıp. Doğal! Zaten her şeyi böyle hafife almadın mı? Her şey bir şakaydı gözünde. İlişkimiz bile. Sevmek neydi ki senin dünyanda? “Zayıflıktan başka hiçbir şey değil! ” demiştin bir keresinde. Öyle, haklıymışsın…
Ben…ölüyorum.
Zaten öyle değil miydi aslında? Ölmemiş miydim bundan önce bir çok kez, seninle ve sensizken de…?
Umursamazlığın ve hayata bir oyun gibi bakıp hiçbir şeyi ciddiye almaman kaç kez öldürmedi mi beni?
Ve biliyorum; ben hiç kimsenin hayatında bir hiç kimseyim. Ne senin için, ne de bir başkası. Yine biliyorum ki; kendim için bile ne olduğum belli değil.
Ben…ölüyorum ve öldükten sonra insanlar -o da sadece beni kendilerine yakın hissedenler- belki bir-iki damla gözyaşı dökecek… Ve hepsi o kadar! Sonra her şey unutulacak…Önce yüzüm silinecek akıllardan. Ancak bir resme bakıldığında hatırlanabileceğim geçen zaman içinde. Sonra anılar da kaybolacak. Hatırlamakta güçlük çekilecek yaşananlar. Ve geçecek günler. Herkesin kendine kurduğu dünya devam edecek. Ben olmuşum olmamışım ne önemi vardı ki zaten önceden de. Herkesin dünyası kendine.
Daha öylesi çok şey var ki anlatacağım bu son zamanlarımda. Ama zamanım yeter mi bilemem. Aslında ne diye anlatıyorum ki bunları sana! Sen bile, kendine, sana ait kurduğun dünyada bana yer vermezken gitmek en doğrusu değil mi? Sessizce ve kimsesizce şarkıda da dediği gibi. Ama o şarkıda gelip öpüyordu ya, neyse.
Boş! Anlamı yok! Bunu şimdi anlıyorum. Görebilmeni isterdim gözümden akan bu son anımın son yaşını. Göz yaşlarımı hiç silen olmamıştı ve şimdi de hiç kimse yok işte. Yanımda olduklarını ve her zaman olacaklarını söyleyenler her zamanki bencillikleriyle tuttular elimi. Bir ses kulağıma “Hakkını helal et,” dedi. Ettim. Her zamanki gibi ben yine verdim.
Gidiyorum…Ben…ölüyorum…yapayalnız!
Mavi bir deniz bırakıyorum ardımda birilerine ve kırmızı bir lanet! Gördüğün her mavi beni hatırlatsın ve bu sevdayı asla unutama!
Elveda…
*Bu öykü Deli Mavi Sevdalar grubunun hazırldağı yarışma için yazılmıştır.
Atilla GülerKayıt Tarihi : 28.11.2005 16:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gözlerim boşlukta. Bir başımayım odamın içinde ve bir de beyaza boyalı duvarlar. Hastane odaları gibi kasvetli. Işığım bile yanık değil. Hafif bir melodi eskilerden kulaklarımda. Anılar şahdamarımda deli çaylarcasına çağlıyor.
Yokluğunun kaybolmuşluğunda göz gözü görmüyor. Zifiri bir karanlık almış başını gidiyor. Yitiyorum iyiden iyiye. Issız bir yalnızlık çıkmazı bu girdiğim.
Uzun zamandır anlatamadığım bir şey var sana. Ben…ölüyorum! Yara bere içinde her yanım…içim…dışım…her yanım. Kanıyorum; kan-revan içinde vücudum…duygularım. Paramparça bir boşluk sürüklüyor beni.
Yazım tarzınız, seçtiğiniz kelimeler ve kullandığınız imgeler çok kuvvetli. Yazdıklarınızın sadık bir takipçisi olacağım...
Yarışmada başarılar dilerim...
Hatice AK
Sn Güler, yüreğinize sağlık, dostlarınızın ve sevdiklerinizin hep yanınızda olması dileklerimle.Başarılar dilerim.
Yüreğinize kaleminize sağlık Yarışmada başarılar dilierim sevgiyle
TÜM YORUMLAR (3)